Foucault: Tımarhane ve hapishane, iktidarların sopası olmuştur tarihte

Hiç kuşku yok ki, ideolojinin bilimlerle olan ilişkilerinin gerçekleşmesi ve özelleşmesi bu oyun alanındadır. İdeolojinin bilimsel söylem üzerindeki etkisi ve bilimlerin ideolojik fonksiyonu ne ideal yapıları düzeyinde, ne bir toplumun içindeki teknik kullanımları düzeyinde, ne ideolojiyi yapan öznelerin bilinci düzeyinde birbirine eklemlenirler.

Bilgi ve ideoloji 

Bir kez kurulmuş olan bir bilim kendisinde meydana geldiği söylemsel uygulamayı oluşturan her şeyi kendi hesabına ve kendine özgü olan ard arda gelişlerin içinde yeniden ele geçirmez; o kendisini çevreleyen bilgiyi de -onu yanılgıların, önyargıların veya muhayyilenin tarih öncesine geri göndermek için- ortadan kaldırmaz. Patolojik anatomi klinik tıbbın pozitifliğini bilimselliğin normlarına indirgemedi ve götürmedi. Bilgi kendisini yapan bilimin içinde kaybolacak olan bu bilgi-kuramsal şantiye değildir. Bilim (ya da kendini bilim sanan şey) bir bilgi alanında yerini alır ve orada bir rolü oynar. Farklı söylemsel oluşumlara göre değişiklik gösteren ve onların değişmeleriyle birlikte değişen rolü oynar. Klâsik çağda, akıl hastalıklarının tıbbî bilgisi olarak verilen bilgi delilik hakkındaki bilginin içinde çok sınırlı bir yer işgal ediyordu: o, pek çok başka görüntüler (hukuk bilimi, kazuvistik, güvenlikle ilgili mevzuat, v.s.) arasında, aynı düzeye getirme görüntülerinden hemen hemen sadece birini oluşturuyordu; buna karşılık kendilerine zihinsel hastalıkların bilimsel bilgisi gözüyle bakan, xıx. yüzyılın psikopatolojik çözümlemeleri deliliğin bilgisi içinde çok farklı ve çok daha önemli bir rol (model ve karar isteği rolü) oynadılar, aynı şekilde, bilimsel söylem (ya da bilimsel kuruntu) xvıı. yüzyılın ve xıx. yüzyılın ekonomik bilgisi içindeki aynı varsayımı pekiştirmez. Her söylemsel oluşumun içinde, bilim ile bilgi arasında özel bir ilişki bulunur; ve arkeolojik çözümleme, onların arasındaki (bilgi hakkında bilimden kaçan ve bununla birlikte bilime direnen şeyi, bilim hakkında bilginin yakınlığı ve etkisiyle yine tehlikeye düşmüş olan şeyi araştırmak suretiyle) bir dışarıda tutma ya da çıkarma ilişkisini tanımlamak yerine, bilimin bilginin elemanı içinde nasıl yer aldığını ve işlev gördüğünü kesin olarak göstermek zorundadır.
Hiç kuşku yok ki, ideolojinin bilimlerle olan ilişkilerinin gerçekleşmesi ve özelleşmesi bu oyun alanındadır. İdeolojinin bilimsel söylem üzerindeki etkisi ve bilimlerin ideolojik fonksiyonu (az ya da çok görülebilir bir biçimde orada kendilerini ortaya koyabilseler bile) ne ideal yapıları düzeyinde, ne bir toplumun (toplum onda etki uyandırabildiği halde) içindeki teknik kullanımları düzeyinde, ne ideolojiyi yapan öznelerin bilinci düzeyinde birbirine eklemlenirler; onlar bilimin bilgi üzerinde karaltı halinde belirdiği yerde eklemlenirler. Eğer ideoloji hakkındaki soru bilime sorulabiliyorsa, bu, bilgiyle aynılaşmadan, fakat bilgiyi ne ortadan kaldırarak ne de onu dışarı atarak, bilimin bilgide yerini aldığı, onun nesnelerinden bazılarını bir biçime kavuşturduğu, ifadelerinden bazılarını sistemleştirdiği, kavramlarından ve stratejilerinden bazılarını oluşturduğu ölçüdedir; bu, bu özümlemenin bilgiye vurgu yaptığı, onu değiştirdiği ve onu bir bakıma yeniden dağıttığı, onu bir başka bakıma da doğruladığı ve değerlendirdiği ölçüdedir; bu, bilimin bir söylemsel düzenlemenin içinde yerini bulduğu ve, bu yolla, her bir söylemsel olan ya da olmayan uygulamalar alanında açıldığı ve işlev gördüğü ölçüdedir. Kısacası, ideolojinin bilime sorulmuş olan sorusu, onun az ya da çok bilinçli bir biçimde yansıttığı durumların veya uygulamaların sorusu değil; onun muhtemel kullanımının ya da onun hakkında yapılabilen bütün kötü kullanımların sorusu da değil; söylemsel uygulama olarak onun varoluşuyla ve başka uygulamalar arasındaki fonksiyonuyla ilgili sorudur.
Genel olarak, ve her aracılığı ve her kendine özgülüğü aşmak suretiyle, denilebilir ki, ekonomi politiğin kapitalist toplumda bir rolü vardır, o burjuva sınıfının çıkarlarına hizmet eder, ekonomi politik burjuva sınıfı tarafından ve burjuva sınıfı için yapılmıştır, nihayet o kavramlarının ve mantıksal yapısının içine kadar bu sınıfın çıkarlarının izini taşır; fakat ekonominin bilgi-kuramsal yapısı ile ideolojik fonksiyonu arasındaki ilişkilerle ilgili daha açık olan her betimlemenin ona yer vermiş olan söylemsel oluşum ve özümlemek ve sistemleştirmek zorunda olduğu nesnelerin, kavramların, teorik seçimlerin bütünü hakkındaki çözümlemenin içinden geçmesi gerekecektir; bu durumda da böyle bir pozitifliğe yer vermiş olan söylemsel uygulamanın söylemsel düzen olabilen ama politik ya da ekonomik düzen olamayan başka uygulamalar arasında nasıl işlev gördüğünün gösterilmesi gerekecektir.

Belirli bir sayıdaki önermeleri öne sürme olanağını veren şeyler:

1. İdeoloji bilimsellikten ayrı değildir. Söylemlerin pek azı klinik söylem ya da ekonomi politiğin söylemi kadar ideolojiye yer verdi: bu, onların ifadelerinin bütününün hatalı, çelişkili, nesnellikten yoksun olduğunu göstermek için yeterli bir sebep değildir.
2. Çelişkiler, boşluklar, teorik eksiklikler bir bilimin (ya da bilimsellik iddiasındaki bir söylemin) ideolojik fonksiyonunu çok iyi gösterebilir; bu fonksiyonun etkilerini yapının hangi noktasında gösterdiğini belirlemek olanağını verebilir. Fakat bu fonksiyon hakkındaki çözümlemenin pozitiflik ve oluşumun kuralları ile bilimselliğin yapıları arasındaki ilişkiler düzeyinde yapılması gerekir.
3. Yanlışlarını gidermek, düzeltmek, ifadelerini sağlamlaştırmak suretiyle bir söylem ideolojiyle olan ilişkisini yine de ve bütünüyle koparamaz. İdeolojinin rolü kesinliğin arttığı ve kesinsizliğin ortadan kalktığı ölçüde azalmaz.
4. Bir bilimin ideolojik fonksiyonunu, onu ortaya çıkarmak ve değiştirmek için, eleştirmek bu fonksiyonu sürekli kılabilen felsefî varsayımlar ortaya atmak değildir; onu mümkün kılmış ve ona meşruiyet kazandırmış olan temellere geri dönmek değildir: bu onu söylemsel oluşum olarak yeniden gözden geçirmektir; onun önermelerinin biçimsel çelişkilerine değil, ama nesnelerinin, ifade tiplerinin, kavramlarının, teorik tercihlerinin oluşum sistemini eleştirmektir. Bu onu yeniden başka uygulamalar arasında bir uygulama olarak ele almaktır.

Michel Foucault
Kaynak: Bilginin Arkeolojisi

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz