Bugün Dünya Anadil Günü. Her iki haftada bir dil ölüyor. Bitki ve hayvan çeşitliliğinde olduğu gibi, insani sözleri kaybettiğinde de dünya ufalıyor. Dünyanın bir ucundaki Tierra del Fuego’daki (Ateş Toprakları) Onas yerli kabilesinin son temsilcilerinden biri olan Ángela Loij 1974’te öldü; onunla birlikte o dili konuşan son kişi de. Angela tek başına şarkı söylerdi; artık kimsenin hatırlamadığı o dildeki şarkıları başka kimse için değildi.
O gitmiş olanların
Ayak izlerini takip ediyorum.
Yitik bir haldeyim.
Eski zamanlarda, Onas yerlileri birçok tanrıya tapıyorlardı. Baş tanrının adı Pemaulk’tu. Pemaulk sözcük anlamına geliyordu.
Şubat 15
Diğer çalınmış çocuklar
Marksizm zihinsel bozukluğun en üst düzey halidir, diye buyurmuştu, generaller generali Francisco Franco İspanyası’nın baş psikiyatrı Antonio Vallejo Nájera.
Hapishanelerdeki cumhuriyetçi annelerin üzerinde araştırmalar yapmış ve onlarda suç işleme içgüdüsü bulunduğunu teyit etmişti.
Marksist yozlaşma ve annenin suç güdüsü tehdidi altındaki İberik ırkın saflığını korumak için binlerce yeni doğmuş ya da çok küçük yaştaki çocuk -yani cumhuriyetçi ebeveynlerin evlatları- kaçırılıp haç ve kılıca (kilise ve ordu, ç.n.) bağlı ailelerin kucağına atıldı.
Bu çocuklar büyüyüp kimler oldular? Bunca yıl sonra, şimdi kim bu çocuklar?
Bilinmiyor.
Franco diktatörlüğü, onların izlerini silen sahte belgeler uydurdu ve olanları unutmayı emretti: çocukları çalmakla kalmayıp belleği de çaldı.
Şubat 16
Akbaba Planı
Macarena Gelman, Güney Amerikalı diktatörlüklerce oluşturulan terör ortak pazarına verilen isimle, Akbaba Planı’nın çok sayıdaki kurbanından biri oldu.
Arjantinli askeri rejim tarafından Uruguay’a gönderildiği sırada Macarena’nın annesi ona hamileydi. Uruguaylı diktatörlük doğumu üstlendi, sonra da anneyi öldürüp yeni doğan bebeği bir polis şefine hediye etti.
Macarena tüm çocukluğu boyunca, her gece aynı anlaşılmaz kâbusu gördü: tepeden tırnağa silahlı bazı adamlar tarafından takip ediliyor ve uykusundan ağlayarak uyanıyordu.
Macarena gerçek hayat hikâyesini öğrendiğinde kâbuslar anlaşılmaz olmaktan çıktı. Ve o zaman anladı ki, çocukluğunda rüyasında annesinin korkularını görmüştü; en sonunda yakalayıp ölüme gönderen askeri sürek avından kaçarken onu karnında şekillendirmekte olan annesinin.
Şubat 17
Gerçekleşmeyen âlem
Arjantin’in Patagonya bölgesindeki arazilerde çalışan tarım işçileri çok düşük ücretler ve çok uzun çalışma saatleri yüzünden greve gidince, ordu düzeni yeniden sağlamak üzere devreye girdi.
Kurşuna dizmek insanı yorar. 1922 yılında, bugünün gecesinde onca insanı öldürmekten bitkin düşen askerler hak ettikleri ödülü almak için San Julián Limanı’ndaki geneleve gittiler.
Ama orada çalışan beş kadın kapıyı suratlarına kapadı ve onları katiller, katiller, defolun gidin buradan, diye bağırarak kovdu…
Osvaldo Bayer o kadınların isimlerini sakladı. Onların isimleri; Consuelo Garda, Ángela Fortunato, Amalia Rodriguez, Maria Juliache ve Maid Foster’di.
Fahişeler. Saygıdeğer kadınlar.
Şubat 18
Onsuz tek başına
Mikelanj, yardımcısı ve daha çok şeyi Francesco’nun ölüm haberini alınca, yontmakta olduğu mermeri çekiç darbeleriyle parçaladı.
Kısa bir süre sonra, bu ölüm Tanrının hayırlı bir işi oldu, ama bana büyük bir hasar ve sonsuz bir acı verdi. Bu işteki hayır, yaşarken beni canlı tutan Francesco’nun ölürken bana acı çekmeden ölmeyi öğretmiş olması. Ama ben ona yirmi altı yıl boyunca sahiptim… Şimdi elimde sonsuz bir sefaletten başka bir şey kalmadı. Benim büyük kısmım onunla birlikte gitti, diye yazdı.
Mikelanj Floransa’da Santa Croce Kilisesi’nde yatıyor.
O ve ayrılmaz parçası Francesco, sık sık bu kilisenin basamaklarına oturup bugün futbol diye adlandırdığımız oyunu oynayanların geniş meydanda topu tekmelemelerini seyrederlerdi.
Şubat 19
Horacio Quiroga kendi ölümünü herhalde şu şekilde anlatırdı:
Bugün kendimi öldürdüm.
1937 yılında amansız bir kansere yakalandığımı öğrendim.
Ve peşimi asla bırakmayan ölümün beni bulduğunu anladım.
Ve ölümün karşısına dikilip ona şöyle dedim:
-Bu savaş bitti.
Sonra da şöyle dedim:
-Zafer senindir.
Ve ekledim:
-Ama zamanına ben karar veririm.
Ve ölüm beni öldürmeden ben kendimi öldürdüm.
Şubat 20
Sosyal adalet günü
Juan Pio Acosta, on dokuzuncu yüzyılın sonlarında Uruguay’ın Brezilya sınırında yaşıyordu.
İşi, o ıssız yollarda o köy senin bu köy benim dolaşmasını gerektiriyordu.
Birinci, ikinci ve üçüncü sınıftaki sekiz yolcuyla birlikte bir at arabasında yolculuk ediyordu.
Juan Pio daha ucuz olduğu için hep üçüncü sınıfı tercih ediyordu.
Neden farklı fiyatlar olduğunu hiçbir zaman anlamamıştı. Daha fazla ödeyenler ve daha az ödeyenler, hepsi aynı şekilde yolculuk ediyorlardı: tıkış tıkış oturup aynı tozu yutarak engebeli yollarda sarsıla sarsıla giderek.
Bu farklılığı hiçbir zaman anlamamıştı, ta ki, kötü bir kış gününde araba çamura saplanana kadar. İşte o zaman arabacı haykırdı:
-Birinci sınıftakiler arabada kalsın!
-İkinci sınıftakiler arabadan insin!
-Üçüncü sınıftakiler de arabayı itsin!
Şubat 21
Dünya ufalıyor
Bugün Dünya Anadil Günü. Her iki haftada bir dil ölüyor.
Bitki ve hayvan çeşitliliğinde olduğu gibi, insani sözleri kaybettiğinde de dünya ufalıyor.
Dünyanın bir ucundaki Tierra del Fuego’daki (Ateş Toprakları) Onas yerli kabilesinin son temsilcilerinden biri olan Ángela Loij 1974’te öldü; onunla birlikte o dili konuşan son kişi de.
Angela tek başına şarkı söylerdi; artık kimsenin hatırlamadığı o dildeki şarkıları başka kimse için değildi.
O gitmiş olanların
Ayak izlerini takip ediyorum.
Yitik bir haldeyim.
Eski zamanlarda, Onas yerlileri birçok tanrıya tapıyorlardı. Baş tanrının adı Pemaulk’tu.
Pemaulk sözcük anlamına geliyordu.
Şubat 22
Sessizlik
Paulus Silentiarius, 563 yılında, o zamanlar Konstantinopl denen İstanbul’da on beş tane aşk şiiri yazdı.
Yunan şair ismini yaptığı işe borçluydu. İmparator Jüstinyen’in sarayında sessizliği korumakla görevliydi.
Aynı zamanda kendi yatağında da.
Şiirlerinden bir tanesi şöyle diyor:
Göğüslerin göğsümün üzerinde,
dudakların dudaklarımda.
Gerisi sessizlik:
Asla kapanmayan ağızdan nefret ederim.
Şubat 23
Mucizelerin kitabı
1455 yılında, bugün gibi bir günde, Avrupa’da hareketli harflerle basılan ilk kitap olma özelliği taşıyan İncil gün yüzüne çıktı.
Çinliler iki asırdan beri kitap basıyorlardı, ama evrensel edebiyata en heyecanlı romanının kitlesel dağıtımını başlatan Johannes Gutenberg oldu.
Romanlar anlatır, ama açıklamaz, ayrıca açıklamak zorunda da değillerdir. İncil, ne Tufan koptuğunda altı yüz yaşında olan Nuh’un o güne kadar hangi diyetle ayakta kaldığını, ne İbrahim’in karısının doksan yaşında hamile kalmak için hangi yöntemi uyguladığını, ne de sahibiyle tartışan Balaam’ın eşeğinin İbranice bilip bilmediğini açıklar.
Şubat 24
Bir gerçekçilik dersi
1815 yılında Napolyon Bonapart, Elba Adası’ndaki hapishaneden kaçtı ve Fransa tahtını yeniden ele geçirmek üzere yolculuğuna başladı.
Giderek büyüyen bir ordunun eşliğinde adım adım ilerlerken, kralın resmi yayın organı Le Moniteur Universel (Evrensel Öğretici) Fransızların XVIII. Louis’yi savunarak ölmek için can attıklarını ilan ediyor ve Napolyon’u, vatan toprağına tecavüz eden eli silahlı, kanun dışı yabancı, gaspçı, hain, musibet, haydut başı, kovulduğu toprakları kirletmeye cüret eden Fransa düşmanı, diye nitelendirip ekliyordu: Bu onun çılgınlık gösterisi olacak.
Ama neticede kral kaçtı, kimse onun için ölmedi ve Napolyon tek kurşun atmadan tahta oturdu.
Bunun üzerine aynı gazete, Napolyon başkente girdiğini bildiren mutlu haber bir anda herkesin iştirak ettiği kutlamaları tetikledi, herkes birbiriyle kucaklaşıyor, İmparator çok yaşa, haykırışları yükseliyor, bütün gözlerden sevinç gözyaşları dökülüyor, herkes Fransa kahramanının geri dönüşünü kutluyor ve Majesteleri İmparator’a en derin bağlılığını bildiriyor, şeklinde haberler yayınlamaya başladı.
Şubat 25
Kuna gecesi
Panama hükümeti çıkardığı yasayla, ülkede yaşayan barbar, yarı-barbar ve vahşi kabilelere medeni yaşamın dayatılması, emrini vermişti.
Ve hükümet sözcüsü açıklamıştı:
-Kuna yerlileri artık burunlarını değil yanaklarını boyayacaklar ve bundan böyle halkaları burunlarına değil kulaklarına takacaklar. Ve artık kendi geleneksel kıyafetlerini değil, medeni kıyafetleri giyecekler.
Dinleri, tanrılarına sundukları ayinleri ve kendi içlerindeki geleneksel yönetim biçimleri de yasaklandı.
1925 yılında, iguana ayının yirmi beşinci gününün gecesi, Kunalar kendi hayatlarını yaşamalarını yasaklayan polislerin tümünü bıçaktan geçirdiler.
O günden beri, Kuna kadınları burunlarını boyamaya ve her biri fırça yerine iğne ipliğin kullanıldığı bir sanat eseri olan kendi geleneksel kıyafetlerini giymeye devam ediyorlar. Ve kadınlarla erkekler, paylaşılmış krallıklarını iyi kötü savundukları iki bin adada kendi törenlerini ve toplantılarını gerçekleştiriyorlar.
Şubat 26
Benim Afrika’m
On dokuzuncu yüzyılın sonlarında, Avrupalı sömürgeci güçler Afrika’yı paylaşmak için Berlin’de toplandılar.
Selvalar, nehirler, dağlar, toprak üstü ve toprakaltından oluşan sömürge ganimeti için verilen kavga uzun ve çetin oldu. En sonunda yeni sınırlar çizildi ve 1885 yılında bugün, her şeye muktedir Tanrı adına, Genel Anlaşma imzalandı.
Avrupalı efendiler altın, elmas, fildişi, petrol, kauçuk, kalay, kakao, kahve ve palmiye yağının adını hiç anmama nezaketini gösterdiler;
köleliğin kendi adıyla anılmasını yasakladılar;
dünya pazarına insan eti sunan şirketleri hayırsever topluluklar diye adlandırdılar;
ticaretin ve medeniyetin gelişimini özendirme arzusuyla yanıp tutuştuklarını dile getirdiler,
ve herhangi bir kuşku kalmış olabilir diye, yerli toplulukların manevi ve maddi huzurunu arttırma kaygısıyla hareket ettiklerini ilan ettiler.
Böylece Avrupa, Afrika’nın yeni haritasını uydurdu. Bu zirve toplantısında, göstermelik dahi olsa, hiçbir Afrikalı yer almadı.
Şubat 27
Bankalarda ölümlüdür
İncil, her can ölecek, demişti.
1995’te, İngiltere’nin en eski bankası Barings Bank iflas etti.
Bir hafta sonra, toplam bir (1) sterlin fiyatla satıldı.
Bu banka Britanya İmparatorluğu’nun finansal kolu olmuştu.
Bağımsızlık ve dış borç, Latin Amerika ülkelerinde birlikte doğan ikiz kardeşlerdiler. Biz hepimiz borçlu doğduk. Barings Bank bizim topraklarımızda, ülkeler satın aldı, liderler kiraladı, savaşları finanse etti.
Ve ölümsüz olduğuna inandı.
Şubat 28
Çifte Nobelli
Bir geminin dönen merdivenlerini inerken, moleküllerin de böyle, spiral biçimde ve engebeli zemin üzerinde seyahat ediyor olabileceklerini düşündü ve bu daha sonra bilimsel bir keşif oldu.
Los Angeles şehrinde çok öksürmesinin suçlusunun otomobiller olduğunu keşfedince elektrikli otomobili icat etti, ama bu ticari bir fiyaskoyla sonuçlandı.
Böbreklerinden hastalanıp ilaçlar fayda etmeyince sağlıklı besinler yiyip kendim C vitamini bombardımanına tuttu ve iyileşti.
Hiroşima ve Nagazaki üzerinde bombalar patlayınca, Hollywood’a bilimsel bir konferans vermeye davet edildi ve orada aslında söylemek istediği şeyi söylememiş olduğunu anlayınca, dünya çapında nükleer silah karşıtı bir kampanyaya öncülük etti.
Nobel Ödülü’nü ikinci kez alınca, Life dergisi bunun bir küfür olduğunu ilan etti. Komünizm sempatizanlığı şüphesinden ötürü ve Tanrı’nın gereksiz bir düşünce olduğunu söylediği için Birleşik Devletler Hükümeti daha önce iki kez pasaportuna el koymuştu.
Onun adı Linus Pauling’di. Yirminci yüzyılla aynı zamanda doğmuştu.
Eduardo Galeano
Ve Günler Yürümeye Başladı
Çeviri: Süleyman Doğru / Sel Yayıncılık