GALEANO: 1929 BUGÜN, YASA İLK KEZ KANADA’DAKİ KADINLARIN BİREY OLDUKLARINI KABUL ETTİ

Simón Rodrîguez 1769’da bugün, Caracas’ta dünyaya geldi. Kilise onu yolda bulunan çocuk, yani hiç kimsenin evladı diye vaftiz etti, ama o Hispanik Amerika’nın en aklı başında evladı oldu. Aklını cezalandırmak istercesine ona Deli derlerdi. O ise derdi ki, milli marşları ve bayrakları olsa da, bizim ülkelerimiz özgür değiller, çünkü yaratanlar özgürdür, kopyalayanlar değil ve düşünenler özgürdür, boyun eğenler değil. Öğretim, derdi Deli, şüphe etmeyi öğretmektir.

Ekim 16
O, adaletin adaletli olduğunu sandı
İngiliz hukukçu John Cooke kimsenin istemediği davayı üstlendi ve kimsenin cesaret edemediğini suçladı.
Ve onun sayesinde, tarihte ilk kez, insan yasası ilahi monarşiye üstünlük sağladı: 1649’da, savcı Cooke, kral I. Charles’ı suçladı ve sağlam delilleriyle jüriyi ikna etti. Kral, tiranlık suçundan mahkûm oldu ve cellat kafasını uçurdu.
Birkaç yıl sonra, savcı bunun bedelini ödedi. Onu kral katilliğiyle suçlayıp Londra Kulesi’ne kapattılar. Kendini savunurken şöyle dedi:
-Ben yasayı uyguladım.
Bu hata hayatına mal oldu. Her hukukçu bilmelidir ki, yasa yukarıda yaşar ve aşağıya tükürür.
1660 yılında bugün Cooke darağacında can verdi ve bedeni, güce meydan okuduğu salonda parçalandı.

Ekim 17
Sessiz savaşlar
Bugün Dünya Yoksullukla Mücadele Günü.
Yoksulluk ne bombalar gibi patlıyor ne de atılan mermi gibi ses çıkarıyor.
Yoksullarla ilgili her şeyi biliyoruz: neden çalışmadıklarını, ne yemediklerini, neleri olmadığını, neyi düşünmediklerini, kime oy vermediklerini, neye inanmadıklarını.
Bilmemiz gereken tek şey yoksulların neden yoksul oldukları.
Sakın çıplaklıkları bizi giydirdiği ve açlıkları bizi doyurduğu için olmasın?

Ekim 18
Kadınlar bireydir
1929 yılında bugün, yasa ilk kez Kanada’daki kadınların birey olduklarını kabul etti.
O güne dek onlar kendilerini öyle görüyorlardı, ama yasa öyle görmüyordu.
Bireyin yasal tanımı kadınları içermiyor, diye hüküm vermişti Yüksek Adalet Mahkemesi.
Emily Murphy, Nellie McClung, Irene Parlby, Henrietta Edwards ve Louise McKinney çaylarını içerken planlarını yaptılar.
Ve Yüksek Mahkeme’yi alt ettiler.

Ekim 19
Görünmezler
İki bin beş yüz yıl önce, bugün gibi bir günün şafağında Sokrates, Eflatun’un ağabeyi Glaukon’la Pire civarında dolaşıyordu.
Glaukon, yerde bir yüzük bulup onu parmağına talanca kimsenin kendisini göremediğini fark eden, Lidya Krallığı’ndaki bir çobanın hikâyesini anlattı. O sihirli yüzük onu başkalarının gözünde görünmez yapıyordu.
Sokrates ve Glaukon bu hikâyenin etik türevleri hakkında uzun uzadıya felsefe yaptılar. Ama sihirli yüzükler kullanmamalarına rağmen kadınların ve kölelerin Yunanistan’da neden görünmez olduklarını ikisi de kendine sormadı.

Ekim 20
Peygamber Yale
1843’te Linus Yale, dört bin yıllık bir Mısır icadından esinlenerek yaptığı en açılamaz kilidin patentini aldı.
O andan itibaren Yale bütün ülkelerin kapılarını ve kapıcıklarını emniyet altına aldı ve mülkiyet haklarının en iyi muhafızı oldu.
Günümüzde, korkudan hasta düşen şehirlerin kendileri devasa birer kilit.
Anahtarlarıysa çok az kişinin elinde.

Ekim 21
Doğal İlaçlar Günü
Navajo yerlileri şarkı söyleyerek ve resim yaparak tedavi ederler.
Rahatsızlığa karşı kutsal nefes olarak görülen bu tedavi yöntemi, bitkilerin, suyun ve tanrıların çabasına eşlik eder.
Hasta dokuz gece boyunca her gece, bedenine girmiş kötü gölgeleri korkutan türküyü dinlerken, aynı anda ressamın parmakları kumun üzerine oklar, güneşler, aylar, kuşlar, gökkuşakları, yıldırımlar, yılanlar ve iyileşmeye yardım edecek diğer şeyleri çizer.
Tedavi töreni sona erince hasta evine döner, türküler susar ve üzerinde resimlerin bulunduğu kum uçup gider.

Ekim 23
Şarkı söylemek
Dünyanın güneyinin ılık ilkbahar gecelerinde, erkek cırcırböcekleri dişi cırcırböceklerini çağırırlar.
Onları dört kanatlarını birbirine sürterek çağırırlar.
Bu kanatlar uçmayı bilmez. Ama şarkı söylemeyi bilir.

Ekim 24
Görmek
Bilim insanları onu ciddiye almıyorlardı. Antonie van Leeuwenhoek Latince bilmiyordu, eğitimi yoktu ve keşifleri tamamen tesadüfün eseriydi.
Antonie sattığı dokumaların dokusunu daha iyi görmek için işe büyüteç kombinasyonları deneyerek başladı ve bir büyüteçten diğerine atladı, en sonunda bir su damlasında son sürat koşuşturan canlı kalabalığını görme kapasitesine sahip beş yüz mercekli bir mikroskop icat etti.
Bu kumaş tüccarı diğer önem teşkil etmeyen şeylerin yanı sıra alyuvarları, bakterileri, spermatozoitleri, mayaları, karıncaların yaşam döngülerini, pirelerin cinsel yaşamını ve anların iğnelerinin anatomisini keşfetti.
Antonie ve ünlü ressam Vermeer aynı Delft şehrinde, 1632 yılının aynı ayında doğdular. Ve aynı şehirde, kendilerini görünmez olanı görmeye adadılar. Vermeer, gölgelerde saklanan ışığın peşinden gidiyordu; Antonie ise bu dünya krallığındaki en küçük akrabalarımızın gizemlerinin izini sürüyordu.

Ekim 25
Dik kafalı adam
Kolombiya’da insan yaşamının değeri çok azdı. Bir köylününki neredeyse sıfırdı. Bir yerlininki hiçbir şey etmiyordu; bu yerli bir de asiyse o zaman sıfırın da altındaydı.
Buna rağmen, açıklanamaz bir biçimde, Quintin Lame 1967’de eceliyle yaşlılıktan öldü.
1880 yılında bugün doğmuştu ve uzun ömrünü ya hapis yatarak ya da mücadele ederek geçirmişti.
Talihsizliğinin sahnelerinden birini teşkil eden Tolima’da tam yüz sekiz kez hapse atılmıştı.
Polis fotoğraflarında daima tanıdıklara kavuşmaktan ötürü ağlamaklı gözlerle ve gücünü elinden almak için kazınmış kafasıyla görünüyordu.
Toprağın sahipleri ismini duyunca titriyorlardı ve görülmüştü ki ölüm bile ondan korkuyordu. Çok yumuşak bir tonda konuşan ve ince davranışlı bir adam olan Quintin bütün Kolombiya’yı yaya olarak dolaşıp yerli halkları ayaklandırıyordu:
-Biz sahipsiz domuzlar gibi buraya gelip başkasının tarlasına dalmadık. Burası bizim toprağımız, diyordu, Quintin ve söylevlerinin hepsi birer tarih dersiydi. O şimdiki zamanın geçmişini, neden sorusunun cevabını ve bunca talihsizliğin ne zaman başladığını anlatıyordu: geçmişte kalan “önce”den yola çıkarak yavaş yavaş başka bir “sonra” icat edilebilirdi.

Ekim 26
Uyuşturucu lehine savaş
Yirmi yıl süren top savaşlarının ve ölen binlerce Çinlinin ardından Kraliçe Victoria zafer şarkısını söyledi: uyuşturucuyu yasaklamış olan Çin kapılarını afyon satan İngiliz tüccarlara açtı.
1860 yılında, imparatorluk sarayları cayır cayır yanarken, Prens Gong teslim anlaşmasını imzaladı.
Bu aynı zamanda özgürlüğün, ticaret özgürlüğünün zaferiydi.

Ekim 27
Uyuşturucuya karşı savaş
1986’da, Başkan Ronald Reagan birkaç yıl önce Richard Nixon’un havaya kaldırdığı mızrağı eline aldı ve uyuşturucuya karşı savaş multimilyoner bir destek kazandı.
O günden beri uyuşturucu kaçakçıları ve parayı yıkayan büyük bankalar kazançlarını arttırdılar;
daha yoğun uyuşturucular, eskiden öldürdüklerinin iki misli insanı öldürüyor,
her hafta Birleşik Devletler’de yeni bir hapishane açılıyor, çünkü en çok uyuşturucu bağımlısına sahip ulusta bağımlıların sayısı daha da artıyor;
Birleşik Devletler tarafından istila ve işgal edilmiş ülke Afganistan dünyanın satın aldığı eroinin neredeyse tamamını tedarik etmeye başladı;
ve Kolombiya’yı büyük bir Kuzey Amerikan askeri üssüne çeviren uyuşturucuya karşı savaş Meksika’yı da çıldırmış bir mezbahaya dönüştürmekte.

Ekim 28
Simón’un delilikleri
Simón Rodrîguez 1769’da bugün, Caracas’ta dünyaya geldi.
Kilise onu yolda bulunan çocuk, yani hiç kimsenin evladı diye vaftiz etti, ama o Hispanik Amerika’nın en aklı başında evladı oldu.
Aklını cezalandırmak istercesine ona Deli derlerdi. O ise derdi ki, milli marşları ve bayrakları olsa da, bizim ülkelerimiz özgür değiller, çünkü yaratanlar özgürdür, kopyalayanlar değil ve düşünenler özgürdür, boyun eğenler değil. Öğretim, derdi Deli, şüphe etmeyi öğretmektir.

Ekim 29
İyi kalpli adam
Augusto Pinochet, anısını onurlandıran cömertçe bir davranışla, 1981 yılında Şili’nin nehirlerini, göllerini ve yer altı sularını hediye fiyatına sattı.
İsviçreli Xstrata gibi kimi madencilik şirketleri ve İspanyol Endesa ya da Birleşik Devletler’den AESGener gibi elektrik şirketleri Şili’nin en debili nehirlerinin süresiz sahibi oldular. Endesa’nın aldığı suların yüzölçümü Belçika haritası kadardı.
Köylüler ve yerli topluluklar su haklarını kaybedip onu satın almaya mahkûm edildiler ve o günden beri çöl, bereketli toprakları yiyerek ilerliyor ve kırsal kesim insandan boşalıyor.

Ekim 30
Marslılar geliyor!
1938’de, uzay gemileri Birleşik Devletler’in kıyı kesimlerine indi ve Marslılar saldırıya geçtiler. Acımasız dokunaçları, kızgın ışınlar saçan kocaman siyah gözleri ve salyalar akan V şeklinde bir ağızları vardı.
Paniğe kapılan bir sürü vatandaş, Marslıların yaydığı zehirli gazdan korunmak için ıslak havlulara sanlı bir halde sokaklara çıktı ve çok daha fazlası da, kapıyı pencereyi kilitleyip silahlanın hazırlayarak nihai savaşı evlerinde beklemeyi tercih etti.
Bu uzaylı istilasını Orson Welles uydurmuş ve radyodan yayınlamıştı.
İstila haberi yalandı, ama yaydığı korku gerçek.
Ve korku devam etti: Marslıların yerine daha sonra Ruslar, Koreliler, Vietnamlılar, Kübalılar, Nikaragualılar, Afganlar, Iraklılar, İranlılar aldı…

Eduardo Galeano
Ve Günler Yürümeye Başladı
Çeviri: Süleyman Doğru / Sel Yayıncılık

1 Yorum

  1. O kadar doğru ki yazmadan edemedim, her bir bilgiyi yudum yudum su içer gibi içtim, bazı yerleri defalarca tekrarladım. Özellikle “öğretim, derdi Deli, şüphe etmeyi öğretmektir.”
    Bu sayfayı yeni keşfettim ve zevkle okuyorum. Teşekkür ederim, sayenizde harika bilgiler öğreniyorum, kendimi keşfediyorum. Bu kitabı ayrıca okuyacağım. Hemen okumam lazım. Bayıldım.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz