Leylim benim,
Mektubuna nasıl hasrettim bilir miydin? Giderek kötülüyorum. Ateşi düşüremediler. Bu sıra bir de sızılar peyda oldu. Sırtım, başım, dişlerim çatlıycak sanki.
Çıkamıyorum. Posta günleri faytonla gidip kutuyu yokluyorum sade. O da sen yazarsın diye. Ötekileri taktığım yok. SANRI için affını dilerim. Bir daha böyle bok yemem. Sade aldırmazlık etme, otur tek tek yanlışlıkları çıkar, gönder. Eşşek gibi düzeltmeye mecburlar. Bunu sen istemesen bile benim için yap. Mutlak yapmalısın. Benim bu hastalığım olmasa kendim yapardım.
Yeni hikâyeni de bitirir bitirmez gönder canım. Hattâ dilersen Hüsam’a gönder. Ama S….’e selâm vermeni bile istemiyorum. Anlıyor musun? Forum’a ben de yazdıydım, Cahid Sıdkı için. Ama s..mişler a..sini yazının gene! Bu ….leri napmalı bilmem ki? Sistemli sabotaj yapıyorlar yazılarımda. Ne var ki iyi bir ders oldu gene. Nerde kaldı züppeler, şairsever, Cahidsever sahteler? Ödleri boklarına karışır tabii. Ama ahbap meclislerinde ilerilik, dostseverlikten de vazgeçmezler. Forum bu sayı burada şimdiden tükendi. Bu da ayrı rezalet tabii! Bunları s..tir et de yazdıklarıma ne diye
cevap vermediğini anlat istersen. Bizim de cevaplaya-mayacağımız şey olabilir mi?
Değişmek bahsinde seni yalnız bırakacağımı sanma. Kafamı dilediğin hala getirebilirsin. Sade yüreğimi değiştiremem. “Senin sevdan yüreğimin yağıdır.” Bundan gayrı ne istersen iste benden. Bitmemiş bir şiirimde “kesip attığın tırnağa – kurban olurum.” diyorum. Bilmem bir fikir verir mi bu sana. Hastalığa, mikroplara senin hayalınla dayatıyorum. Fizyolojik bir yapı olarak öteki insanlardan bir ayrımım yok. Lâkin dünya dünya olalı kimselerin benim gibi sevdiğini ve sevebileceğini sanmıyorum. İnandığım en kesin gerçek bu canım. Beni ben eden de bu. Başkaca yokum. Gâliba nalları dikicem! Hayli sarsıldım. Tam sana geleyim diyodum oysa. İyi ki gelmemişim. Orada bu hal başıma geleydi seni de perişan eder, üzerdim.
Evlilik dertlerin, zorunluklar, görevlerin, yüklendiğin nenler asıl beni öldürüyor. İşten ayrılma canım. Hem böyle daha iyi, daha haysiyetli sürdürürsün yaşamanı. Sanatına da bir ziyanı dokunmaz. Aksine acılık, sertlik verir. “İstemek” bahsine gelince içinden gelmedikçe kaygısız, minnetsiz olmadıkça değil kocandan, dostundan hattâ kendinden bile isteme! Bizim soyumuz, damarımız, ne bileyim, yüreğimiz bir başka, bir kendine özgedir işte. Tadımız da bu ya! Ama benden iste hayatım. Neyim var ki senin olmadık zaten. Ha, “gururum incinir” diye bir meselem yok seninle!
[Tarihsiz]
Sevgili Leylâ
Leylim Leylim
Ahmed Arif’ten Leylâ Erbil’e Mektuplar
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2011
AHMED ARİF: SENİ ANLAMAK, SENİ SEVMEK MÜHİM VE AZİZ BİR İŞTİR