Tolstoy, büyük Rus yazarlarından biridir. Eserleri genellikle insanın iç dünyasını, ahlaki çatışmaları ve toplumsal sorunları ele alır. “Savaş ve Barış” ve “Anna Karenina” gibi başyapıtları, edebi dünyada büyük yankı uyandırmıştır. Tolstoy’un eserleri, insanın içsel çatışmalarını, ahlaki değerleri ve toplumsal konuları derinlemesine ele alması edebiyat dünyasında, toplumsal reformlar ve ahlaki sorunlar hakkındaki düşünceleri ve felsefi fikirleri ise insanlık tarihinde önemli bir yere sahip olmakla beraber okuyucuları üzerinde derin bir etki bırakmıştır.
Aşk ve sevgi, Tolstoy’un eserlerinde sıkça işlediği temalardan biridir. Onun düşünceleri, bu konuları derinlemesine ele alır ve insan ilişkilerindeki önemine vurgu yapar.
Tolstoy’un aşk ve sevgi üzerine bazı düşünceleri:
1. “Gerçek aşk, bencil olmayan, koşulsuz ve karşılıksızdır. İnsanın kendisinden başka bir şeyi sevmesiyle ortaya çıkar.”
2. “Aşk, insanın kendisini ve diğerlerini derinden anlaması, kabul etmesi ve desteklemesiyle ilgilidir. Bunu sağlayan şey, karşılıklı anlayış ve saygıdır.”
3. “Sevgi, insanın ruhunu besleyen bir kaynaktır ve onun gelişimine katkıda bulunur. Ancak bu, bireyin kendi içsel dönüşümüne de bağlıdır.”
4. “Aşk ve sevgi, zamanla büyür ve olgunlaşır. Sabır, anlayış ve sadakat, bu duyguların temel taşlarıdır.”
5. “Aşk, insanın ruhunu ve bedenini dengede tutar. İnsanın kendisiyle, başkalarıyla ve evrenle olan ilişkisini güçlendirir.”
“Günlükler”inde aşk ve sevgi üzerine geçen sözler:
“Seven hep bir kişidir, öteki ise sevilmesine izin verir”
“Sevilmek istenen bir köpeğe bile acınır, kovulmaz”
“Ben gerçekten sevilmeyi istiyor ama sevilmeyi istemesini bilmiyorum”
“Aşık olmaya son derece hazırım. Bu korkunç bir şey!”
“Aşık olmanın mümkün olacağına hiç inanmadığım halde aşık oldum. Çılgına döndüm…”
“Beni sevmekten vazgeçecek. Bundan neredeyse eminim. Beni kurtaracak tek şey, onun başkasını sevmemesi. Ama bunun nedeni ben değilim. Benim nazik olduğumu söylüyor. Bunu işitmek istemiyorum; belki de yalnızca bu nedenle beni sevmekten vazgeçecek.
“Bana olan sevgisi, kurulmuş makinadan farksız: elimi öpmesi ve bana iyi davranmasından ibaret”
“Bende bir şeyler eksik, sevgi ve açık yüreklilik. Yalnızlıktan da onunla baş başa kalmaktan da korktuğumun farkındayım”
“Bunların en önemlisi gene de sevmemektir. Ben bu denli çok sevmekle ne elde ettim, nereye ulaştım? Bu sevgi, bundan sonra ne işe yarayacaktır? Acı çekeceğim ve onurumun kırıldığını hissedeceğim.”
“…bir roman okudum: Bir genç kız sevdiği erkeğin evine gidiyor ve onun yaşadığı ortam ve eşyalar arasında bulunmaktan mutluluk duyuyor. Nasıl da gerçeğe uygun…
Ama ya bu “eşyalar” çizme, bot, su dolu leğen ve çöp gibi, kunduracı alet ve malzemesi ise o zaman ne olacak? Hayır, asla alışamayacağım.”
Eşi Sophia’nın yazdıklarından alıntılar:
“Onunla karşılaştığımda içime sevinç doluyor ve onu her şeyiyle seviyorum: boyunu posunu, gözlerini, gülüşünü, tatlı konuşmasını…”
“O bana ne denli acımasız davranırsa davransın, yüreğim hala onun sevgisiyle dolu”
“Ben kocamın kişiliğinde coşkulu bir aşık veya acımasız bir yargıç buldum ama hiçbir zaman bir dost bulamadım
Hala da bulamıyorum…”
“Benim için değerli olmadan ve onu sevmeye başlamadan önce ve uzun bir süre, bir adamın ruhuna ve yeteneğine hayran olmam gerek”
“Kocalarının dostluk ve sempatilerini sonuna dek tadabilen kadınlar, nasıl da mutlulardır… Bencillerin, büyük adamların eşleri, gelecek kuşakların acımasız ve hoşgörüsüz olarak niteleyecekleri kadınlar da ne denli mutsuzdurlar.”
“Yüreklerimizi birleştiren bağı hiçbir şey koparamaz. Biz birbirimize uzun bir yaşam ve güçlü bir sevgiyle sımsıkı bağlanmışız”
“Bir insanın en önemli işi, önem verdiği kişinin acı çekmesini önlemek için sevgisini feda etmesidir”
Tolstoy’un bu düşünceleri, aşkın ve sevginin insan yaşamındaki derin etkilerini ve önemini vurgular. Ona göre, gerçek aşk ve sevgi, bencil olmayan, karşılıksız ve koşulsuz bir şekilde ifade edilmelidir. Bu düşünceler, Tolstoy’un insan ilişkileri ve insanın kendisiyle olan ilişkisi hakkındaki derin felsefi bakışını yansıtır.
Tolstoy ilişkilerinde sadakati önem veren biri olarak bilinir. Özellikle evlilik ve aile yaşamında sadakat ve bağlılık kavramlarına büyük değer atfederdi. Tolstoy’un romanlarında ve hikayelerinde, karakterlerin sadakat ve bağlılık konusundaki çatışmaları ve zorlukları sıkça ele alınır. Örneğin, “Anna Karenina” adlı romanında, baş karakterlerin sadakat ve ihanetle ilgili yaşadıkları iç çatışmaları ve sonuçları derinlemesine incelenir. Tolstoy’un kendi aile yaşamında da sadakat ve bağlılık önemli bir rol oynamıştır. Ancak, Tolstoy’un kişisel hayatı ve felsefi düşünceleri zamanla değişmiştir, bu nedenle ilişkiler ve sadakat konusundaki tutumu da zaman içinde farklılık gösterebilir.
Lev Nikolayeviç Tolstoy, hayatının bir döneminde oldukça dindar biri olarak bilinir. Ancak, Tolstoy’un dini görüşleri hayatı boyunca değişim göstermiştir. Gençlik yıllarında dindarlık ve Hristiyan inançlarına büyük önem veren Tolstoy, daha sonra kendi dini ve felsefi düşüncelerini geliştirmiş ve Hristiyanlıkla ilgili geleneksel görüşlerden uzaklaşmıştır. Hayatının son yıllarında, dini ve ahlaki düşünceleri daha radikal bir şekilde sorgulamış ve toplumsal reformlarla ilgilenmiştir. Dolayısıyla, Tolstoy’un dindarlık ve inanç konusundaki tutumu karmaşıktır ve hayatı boyunca değişmiştir.