Günümüzün psikanalitik literatüründe çocukların cinsel yaşamı ve kurdukları çocuksu kuramlarla ilgili şaşırtıcı bir veri bolluğu vardır. Çoğunlukla gerçek ve hayal karışımı olan bu garip ilk kanıların önemi kuşkulu değildir. Yine de çocukların evlilik ve evlilik yaşamı hakkındaki bazı kanılarına eklemeler yapmak istiyorum. Çocuklardaki bu fikirlerin sonraki duygusal yaşamda derin izler bıraktığı izlenimini taşırız.
Birisi kızlar evlenene kadar her zaman kaygılıdır, delikanlılar evlenmeden önce hiç kaygılı değiller demiştir. Bu farklı tutumu ilk olarak hayatın hangi dönemine bağlayabileceğiz? Belki de erkek çocuklarının savaş oyunu ve küçük kızların evcilik oynadıkları erken evreye. Erkek bir hasta analiz sırasında kız kardeşi ve onun arkadaşlarıyla Kızılderililer ve tuzak avcıları oyunu oynamak istediğini ama onlar bunu istemediklerinden, ofisten eve dönen koca rolünü oynama zorunda kaldığını anımsadı. Analiz sırasında, gülümseyerek, erken çocukluk dönemindeki bu durumun, sonra bir erkek olarak kendisine biçilen rolün bir örneği olduğunu söyledi. O, çok zaman sonra kızlarla buluşmaya başladığında, onun farklı farklı kızlarla dolaştığını söyleyen bir kadın arkadaşına annesi, “oğullarım için niye kaygılanayım, kızların anneleri kızları için kaygılansın,” dediği zaman büyük bir haz duydu. Böyle olmakla birlikte, annesi onun geleceğini ya da evliliğini hiçbir zaman düşünmez ve bu konuda üzülmezken, ancak birkaç hayranı olan kız kardeşiyle ilgili olarak annesinin bazen kaygılanması onu etkilemişti.
Erkek çocukları evlenmelerine dek hiçbir zaman kaygılanmazlar diyen kuralın birkaç istisnası vardır. Önce annesiyle, sonra kız kardeşiyle ve arada sırada aşçıyla evleneceğini ilan etmişolan küçük bir erkek çocuğu tanıyorum. Sonra o bundan kaygılandı ve yedi yaşındayken, evlilikle ilgili yaşamın öteki gerçekleriyle yüz yüze geldi. Annesine o evlendiği zaman ne yapacağını sordu ve annesi onun evine taşınacağını söylediğinde kendisini pek rahat hissetmedi. Karısının buna karşı çıkıp çıkmayacağını bilmediğini söyledi ama yaşlı annesine onun içinde yaşayabileceği merdiven altındaki küçük odayı vermeyi kararlaştırdı. Tek güçlük annesi için bir tuvaletin olmamasıydı. Birkaç gün sonra böyle büyük bir ev için ödemesi gerektiği vergiler konusunda kaygılandı; radyo ve televizyonda yapılan konuşmaların çocukların üzerindeki etkisi çok büyüktür. Genel olarak erkek çocukları gelecekteki evlilikleri konusunda pek kaygılanmazlar. Oraya geldikleri zaman o köprüyü düşüneceklerdir… Ve oraya gelmeye aceleleri yoktur. Küçük erkek çocukları kızlardan daha çok evlilikle ilgili düşünceleri sekse bağlarlar ve bunu yalnızca küçük erkek çocukları değil, büyük erkek çocukları da yaparlar. Üç yüzyıl önce, o zaman yaşlı bir adam olan ünlü şair Jean de La Fontaine’e hiç evlenmeyi düşünmediği mi olduğu sorulur: “Bazen,” diye yanıtlamıştır, “sabahleyin.”
Erkek çocuklarının tasasız tutumuna zıt olarak, küçük kızlar evliliği ve evlilik yaşamını erken düşünürler. Bir kadın hasta, on bir yaşındayken annesiyle arasındaki bir tartışmayı anımsadı. Kız, piyano öğretmeninin öğrencileriyle birlikte verdiği bir konserde küçük bir parça çalacaktı. Çocuk, halkın önüne ilk kez çıktığı bu konserde uzun etekli bir giysi giymekte ısrar etti. Onun ricalarına karşın annesi fikrinden caymadı. Çocuk hıçkırarak bağırdı: “Benim evlenmemişyaşlı bir kız olmamı istiyorsun!” Anne, dingin bir sesle yanıtladı: “Bu riski göze alacağım.”
Theodor Reik
Aşk ve Şehvet Üzerine