Ernest Jones, Freud’un kadınların psikolojisini erkeklerinkinden daha gizemli bulduğunu söyler. Bir keresinde Freud’un Marie Bonaparte’a söylediği sözü şöyle alıntılar: “Hiçbir zaman yanıtlanmamış ve kadın ruhunu otuz yıldır araştırmama karşın hâlâ yanıtlayamamış olduğum soru şudur: “Bir kadın ne ister?”1 Freud şu ya da bu tip bir kadını değil, tüm kadınları ve onların yaşamlarındaki amaçlarını dikkate alır. Sorunun, erkeklerin amaçlarının aksine, kadınların amaçlarına yönlendirilmiş olduğunu tahmin etmek için büyük bir anlayış gerekmez. Ayrıca, Freud’un sorusunda ele alınan yaşam amaçlarının dar anlamlı, sınırlı hedefler değil, kadınların onlara doğru bilinçli ve bilinçdışı olarak çabaladıkları en temel amaçlar olduklarını da tahmin edebiliriz.
Sorunun bir kadına, olağanüstü psikolojik algısı ve anlayışı olan bir kadına sorulmuş olması rastlantısal olamaz. Marie Bonaparte’ı tanıma zevkine vardığım Paris ve Viyana’da, kadınların psikolojik sorunlarıyla ilgili tartışmalarda onun içe işleyen analitik anlayışına ve açık sözlülüğüne her zaman hayran oldum. Onun daha sonra yazdığı kitaplar, bu sorunları çok iyi anlaşılır ve çoğu zaman başarılı bir yazınsal sunuşyeteneğinin olduğunu kanıtladı. Freud, Marie Bonaparte’a geleceği en parlak öğrencilerinden biri gözüyle bakıyordu. Hem öğretmeni hem de arkadaşı olan kişiyle yaptığı o görüşmede prensesin ne yanıt verdiğini ne yazık ki Jones bize söylemedi.
Sorunun, özellikle tüm zamanların en büyük psikologlarından biri; yüzlerce kadın hastayı incelemiş, etrafı ailesinden kadınlar, kadın öğrenciler, kadın hayranlar, doktorlar ve psikologlar tarafından çevrelenmiş bir psikanalist tarafından sorulması ilginçtir. Arama ve araştırmaları onu sonsuz kadınsı olana değil, sonsuz kadınca olana, kadının tüm sınıf, inanç ve milliyet sınırlarının ötesindeki amacına doğru yönlendirir. Kadınların şimdi ne için çabaladıklarını ve ilkel zamanlardan beri ne için çabalamış olduklarını sorar.
Sigmund Freud soruyu sorar ama onu yanıtlamaz. Böyle bir yanıt tüm kadınların bilinçli ve bilinçdışı amaçlarını içermelidir. Belki de, kadınların tüm biyolojik ve psikolojik gereksinimlerini hesaba katacak böyle genel bir soruya yanıt yoktur.
Böyle bir yanıt varsa, birçok yönden Freud’un öncüsü olan ve başka şeylerin arasında ego psikolojisinde psikanaliz tarafından henüz ulaşılamamış bazı psikolojik içgörülere varan Nietzsche belki de bunu verirdi. Şafak vakti çevrede çekine çekine ve usul usul dolaşan Zerdüşt bu “küçük gerçeği” harmanisinin altında gizler: “Kadında her şey gizemdir ve kadında her şeyin tek çözümü vardır. Buna gebelik denir.”
Theodor Reik
Aşk ve Şehvet Üzerine
1- Sigmund Freud’un Yaşamı ve Yapıtları, New York, 1955, II. Cilt, s. 421.