Aşk ve Evliliğin Ezoterik Felsefesi: İdeal Evlilik – Dion Fortune

İdeal evliliğe nadiren rastlanır buna karşın, bu konuma gelen herkes, bunun kendisine yeryüzündeki en büyük mutluluğu getireceği umuduyla bunu gerçekleştirir. İçgüdüsel olarak, ancak kendisine zıt kutuptaki bir kişiyle yaşayacağı bir birliktelikte insan, evriminin tüm olanaklarına ulaşabileceğini bilir ve yetkin olduğu en yüksek ruhsal evrim aşamasına ulaşmak umuduyla, karşı cinsten biriyle etkileşimde bulunacağı bir yaşam başlar. Her şeyini, giriştiği bu tek maceraya bağlar ve nadiren ruhunun arzu ettiğini elde edebilir. Evliliklerin birçoğu, karşılıklı hoşgörüden başka bir temele dayanmaz. Çoğu çift yalnızca toplumun baskısı nedeniyle bir arada olmayı sürdürür. Bazıları birbirine karşılıklı uygunluk ilkesinden öte yüce bir bağla bağlanmamıştır. Buna karşın bunlardan her biri evliliğe, yalnızca bir başkasıyla birleşmenin tatmin edebileceği bir gereksinim duygusu ile sürüklenmiştir.

Öyleyse bu, birliktelik kurma arzusunun temelini oluşturur –ister yaşamın giderek artan baskısını ifade etme, ister doğası gereği yoksun olduğu bir gücü elde etmeye yönelik bir gereksinim olsun– ancak söz konusu gereksinimlerin karşılandığı, çiftlerden her birinin diğerinde kendisinden vermeye can attığı bir şeyin talep edildiğini gördüğü ve kendi arzularının da tatmin edildiği bir birliktelik amacını gerçekleştirir. Karşılıklı bir alış veriş olmalıdır ki her birinden acı verici fazlalıkları alsın ve bunu diğerine yoksunluğunu çektiği şeyi sağlamada kullansın.

Tüm bu noktalarda çiftlerin birbirini tamamlaması gerçekleşmediği taktirde, birliktelik arzusu tatmin edilmemiş ve eziyet verici bir açlık bağlamında sürüp gidecektir ya da bunun tatmini amacıyla sefalet ve toplumsal düzensizlik kapsamında başka yerlere yönlenecektir. Bu yabancılaşma kısmi ya da tam olabilir. Birey bütünüyle eşinden uzaklaşarak, bunun her türlü vahim sonuçlarıyla birlikte yasal olmayan bir beraberlikte bir başkasını arayabilir ya da eşine sırt çevirirken kişiliğinin bir yanı yalnızca entelektüel dostluk ve duygusal ilgiyi arar ve sadece halk arasında cinsel ilişki olarak kabul edilen, fiziksel birleşmeden kaçınır. Ne var ki, bir erkeğin bir kadınla olan ilişkisinde, ona karşı olan duygularını bastırıp onunla yalnızca entelektüel bağlamda bir dostlukla yetindiği için onun erkekliğini kuşkuya düşürdüğünü söylemek fazla acelecilik olurdu. İsa, bir kadına şehvet duygularıyla bakan herhangi birinin, zaten kalbinde onunla zina yapmış olduğunu söyler; ve insan doğası hakkında içgörü sahibi olanlar, bedenden çok zihnin sadakatini kıskanmak için çok daha fazla neden bulunduğunu bilirler. Bir kadın, yüksek bir gelişim düzeyine sahip evlendiği eşi, özlemleri başka yönlere kayarsa, çekici herhangi bir kadına da kolaylıkla yönlendirilebileceği fiziksel güdülerini kendisiyle tatmin etmesinden pek az gurur duymalıdır. Erkeği gerçek anlamda elinde tutan, onun adını ve yatağını paylaşan kadından çok yasadışı bir aşkın kahramanıdır.

Fakat yasalar ve din bilim dar açılı bir görüşle, fiziksel sadakatten başka hiçbir şeyi dikkate almazlar ve böylece, göz temasındaki şehveti umursamayarak bizler için allı pullu fakat içi kirlilik dolu dünyalar yaratırlar.

Ezoterik felsefe tarafından tanınan eşleşme yasaları, yalnızca fiziksel bir birliktelikten çok daha fazlasını kapsar. Yedi plânın her birinde, bunların çeşitli koşulları uyarınca insanın ve cinselliğin ya da kutupların yedi bedeni olduğu kabul edilir. Bu nedenle ezoterik felsefe, bir insanın işlev görebilecek bir aşamaya ulaşan tüm bedenlerini eşlemediği sürece birlikteliğinin eksik olacağını ve hâlâ cinselliğe aç biçimde eşini aramayı sürdüreceğini öğretir.

Buna karşın tüm insanlar eşit şekilde gelişmez. Günümüzde ortalama bir insanın ancak ilk üç bedeni; fiziksel bedeni, sezgisel bedeni ve duygusal bedeni eşlemeye yetkindir. Diğer bir deyişle, fiziksel birleşme, içgüdüsel arzular ve eşine karşı şefkat duyguları beslemeye yetkindir fakat, entelektüel dostluğu pek az tanır. Fakat, daha gelişmiş bir insan, mental bedeni işlediği taktirde söz konusu sonuncu ideale ulaşmaya çalışacaktır ve kendisine eş olarak, yaşamdaki ilgi alanları kendininkine benzer olan bir kadın arayacaktır. Öte yandan daha ilkel olan biri, eşinden duyularının tatmin edilmesinden başka bir şeyi talep etmeyecektir ve tutkuları bittiğinde ise eşine karşı oldukça ilgisiz kalacaktır.

Böylece, üç bedeni işlev gören ve şefkat duygusunu tanıyan bir erkek yalnızca iki bedeni işleyen, tutkusal ve fiziksel tatminin ötesinde evlilik yaşamına ilişkin hiçbir kavrama sahip olmayan bir kadınla evlendiğinde, felakete yol açacaktır; ya da dört bedeni işlediğinde yalnızca sevme gücüne sahip olan fakat kendisiyle arkadaş olamayan bir kadınla evlendiğinde, yine aynı şekilde bu mutsuzlukla sonuçlanacaktır. Kadın, üç plânda işlev gördüğü için, erkekten talep ettiği her şeyi alacaktır fakat erkeğin eşleşemeyen mental bedeni kuşkusuz kendisine bir eş arayacaktır ve olasılıkla bunu, Dördüncü Plân’da işleyebilen entelektüel bir kadında bulacaktır. Böylece, herkesin içgüdüsel olarak kuşkuyla baktığı, ancak hiç kimsenin bir ahlaksızlık olarak kabul edemeyeceği, platonik arkadaşlıklardan biri oluşacaktır.

Bir erkek, eşine karşı arzular ve davranışlar açısından her ne kadar sadık olursa olsun, daha üst plânda yaşadığı bir birliktelik, yaşam akışının olağan yönünü döndürme eğiliminde olacaktır. Dolayısıyla, Dördüncü Plân’da bir “kısa devre” oluşacaktır. Bu, kişinin, araçlarını aşağı doğru kat ederek, üreme organları aracılığıyla, eşiyle fiziksel birleşme bağlamında devrenin tamamlanmasıyla İlahi kaynağa geri dönmek yerine, entelektüel güç formunda, entelektüel birlikteliğine akacaktır. Eşine yönelik duyguları, bir akarsuyun, başka bir kanala akıtılmasıyla boşalan yatağı gibi bir anda boşalacaktır.

Platonik arkadaşlıkların dayandığı ahlaki temelin, söz konusu akışı belirlenen kanalında tutmada yararlı olup olamayacağı ya da evrende anlam arayışındaki yaşamın baskısı altında platonik sınırların dışına taşıp taşmayacağını ancak zaman gösterebilir. Dayandıkları ahlaki temel sarsıldığında, yaşam güçleri sınırları zorlayacak ve kendi doğal akış çizgisini izleyerek, duygusal ve tutkusal araçlardan aşağı, fiziksel olana ulaşana dek taşmaya devam edecektir. İşte ancak o zaman, kurallar çerçevesinde yanlış davranış olarak yorumlanan, nihayet gerçekleşecektir.

Şimdi, evlenmeye hazırlanan oldukça yüksek bir gelişim derecesine ulaşmış bir erkeği ele alalım ve bu tür bir birliktelik için ideal koşulları araştıralım. İlk önce, çeşitli bedenlerinin farklı yaşlarda olgunluğa eriştiğini unutmamalıdır.

Fiziksel bedeni, daha doğuşta tüm yönleriyle tamamlanmıştır; arzular bedeni ancak bunun gelişiminin tamamlandığına işaret eden ergenlik çağında işlev görmeye başlar; şefkat duyguları onlu yaşlarda ve somut mental beden yirmili yaşlarda gelişir. Ezoterik bilimlerde bazı ekoller, bunu, yedinin katlarına dayandırmak gibi katı bir yöntem izlerler fakat kişilerin gelişiminin birbirinden çok farklı olduğu göz önüne alınarak, yukarıda kabaca bir ayrım getirilmiştir. Soyut düşünce otuzlu yaşlarda gelişir ve spiritüel yapı, kırklı yaşların sonuna kadar tüm yönleriyle olgunluğa ulaşamayacaktır. Dolayısıyla gelişim derecesi oldukça yüksek olan kişi, gelişiminin aldığı yön belli olana dek evlenmeyi geciktirmelidir.

Çoğu insan ne yazık ki, arzu-bedeninin davranışına göre sürekli bir birliktelik kurmak için acele etmekte ve eziyet verici arzulardan kurtulmanın tek yolu olarak karşı cinsten ilk uygun kişi ile evliliğe sığınmayı tercih etmektedir. Diğer aceleci insanlar ise, evlilikten sonra da pekâlâ gelişmeye devam edebilecek kendi doğalarının olanaklarını henüz kavrayamadıkları için, duygu taşmasını gerçek bir birliktelik ilişkisi ile karıştırır. Evli bir çiftin, aynı anda ve paralel gelişmeleri çok önemlidir. Bunlar, bedenleri birbiri ardına işlev kazanmaya başladıkça ve karşılıklı eşleştikçe cennete uzanarak evlilik yaşamında, sevgilerinin derinleştiğini ve zenginleştiğini göreceklerdir. Fakat tam tersine, çiftlerden biri tam olgunluğa ulaştığında diğeri hâlâ gelişmeye açıksa, mutlu bir şekilde başlayan evlilik, çatışmalarla ya da başarısızlıkla sona erecektir. Çünkü, ikisinden daha gelişmiş olanı, diğerinin anlayamayacağı ya da tatmin edemeyeceği gereksinimlerin farkına varacaktır.

Oysa mükemmel evlilikte, söz konusu çift, işleve giren üst bedenlerin her biriyle karşılıklı eşleşir ve her eşleşmeyle de sevginin yeni boyutlarını keşfeder. Karşılıklı arzulama anlamında fiziksel birliktelik, uyumu sağlayacak ve sinir sistemlerini dengeleyecektir. Sevgi, arzuları ve amaçları tek bir bütün içinde birleştirecek ve iki kişiliği birbirine bağlayacaktır. Ortak bir bilgi haznesinin elde edilmesi arkadaşlığın daha da yakınlaşmasını sağlayacaktır. Benzer kavram ve ilkelere duydukları inanç, yaşamlarını aynı kanala yönlendirir; aynı düzeydeki ruhsal amaçlar ve idealler birlikteliklerini tamamlar; bilinç saf ruh düzeyine yükselene dek, iki ruh arasında doğan bu büyük aşk tüm sınırlamaları aşacak ve tüm evreni, kurdukları birliğin sınırlan içine çekecektir. Bu gerçekleştiğinde, ezoterik filozoflar, fiziksel plândan verilmesi olası uyarımlardan en büyüğünün evrim sürecine uygulandığını öne sürerler. Böylece çiftimiz, tüm plânlar üzerinde eşleşerek “ışığa adım atarlar” ve bir daha ayrı bireyler olarak “yola devam etmezler”. Kendi içinde bir bütün oluşturan ve kendini gerçekleştiren, iki yönlü bir doğaya sahip bir birey olurlar. Buna karşın bu tür insanlar yaşamın daha yüksek bir düzeyine geçmişlerdir ve duyularımız tarafından algılanamazlar.

Dion Fortune
Aşk ve Evliliğin Ezoterik Felsefesi

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz