Emile Durkheim: Kesin ve çaresiz yalnızlık duygusu intiharın tek nedenidir

Depresyon içindeki psikanteni hastası, varını yoğunu yitirmiş biri, onuru kırılmış kişi, sevdiğini yitiren insan, elbette bütün bu insanları pençesine almış dert, incelerseniz pek çok ayrı nokta bulursunuz, ama hepsinde ortak bir özellik vardır. Hepsi topluma bakıp onun sadece en tehlikeli uçlardaki düşman yanlarını görmektedirler. Akıl hastalığı, para kaybı, bir yakınının ölmesi, sevgisine karşılık görememe, bunlar altındaki tek bir durum yatan değişik görünümlerdir. Fakat bir tek durum, yani kesin ve çaresiz yalnızlık duygusu intiharın tek nedenidir.

1 . Mani intiharı

Bu ya sanrılardan ya da düzensiz, kurala gelmeyen düşüncelerden ileri gelir. Hasta sanrısal bir tehlike ya da utançtan kurtulmak veya yüksek bir yerden aldığı gizemli bir buyruğu yerine getirmek amacıyla kendini öldürür. Fakat bu intiharın gerekçeleri ve gelişme biçimi kaynağındaki hastalığın, yani maninin genel niteliklerini yansıtır. Maniyi belirleyen şey, ileri derecedeki değişkenliğidir.

İntihar Ederek Ölen 16 Ünlü Yazar ve Şair

Manyakların kafasında pek değişik, hatta tam çelişkili düşünceler ve duygular sıra dışı bir hızla birbirini izler. Sürekli bir burgaç içindedirler. Bir bilinç durumu yerleşir yerleşmez, yerini bir başka bilinç durumu alır. Mani intiharım belirleyen dürtüler için de aynı şey söylenebilir. Bunlar ortaya çıkar ve baş döndürücü bir hızla kaybolur ya da biçim değiştirir. Birdenbire ortaya çıkan sanrı ya da saçmalama kişiyi kendini yok etmeye iter; bunun sonucu olarak da intihar girişimi dediğimiz şey meydana gelir. Sonra bir anda sahne değişir ve deneme başarısız olmuşsa, yenilenmez. Hiç değilse bir süre yinelenmez. İleride intihar olsa bile bu, başka bir nedenden olacaktır.

En önemsiz görünen bir olaycık bile, bu ani değişiklikleri tetikleyebilir. Bir gün bu çeşit bir hasta kendini öldürme niyetiyle çoğu noktası pek derin olmayan bir akarsuya kendini atar. Batıp boğulabileceği bir derinlik araştırırken bir gümrükçü bunu görüp durumundan kuşkulanarak silahını üzerine doğrultur. Sudan çıkmazsa ateş edeceğini söyler. Bizim hasta dönüp uslu uslu evine gider ve bir daha intihan düşünmez.

2 . Melankoli intiharı

Bu, çok genel bir çökkünlük ve üzgün olma durumuna bağlıdır. Üzüntü o dereceye varmıştır ki, artık hasta çevresindeki kişi ve nesnelerle arasındaki ilişkileri sağlıklı biçimde değerlendiremez durumdadır. Hazzın onun için bir çekiciliği kalmamıştır. Her şeyi kara görür. Yaşam ona sıkıcı ve acılı gelir. Bütün bunlar sürekli olduğu gibi, intihar düşüncesi de sürekli ve çok sabittir.

Bu düşüncelerin dayandığı gerekçeler her zaman gözle görülürcesine aynı kalır. Sağlıklı ana babadan olan bir genç kız, çocukluğunu kent dışında geçirdikten sonra, on dört yaşındayken eğitimini tamamlamak üzere o çevreden uzaklaşmak zorunda kalır. O andan başlayarak anlatılamaz bir iç sıkıntısı duymaya başlar. Yalnızlıktan hoşlandığı pek belli olmaktadır. Bu durumu, çok geçmeden hiçbir şeyin dağıtamadığı bir ölüm isteğine dönüşür. “Saatler boyu zor soluk alarak, kötü bir olayın meydana gelmesinden korkan bir kişi gibi, hareketsiz ve gözleri yere dikili kalıyor. Kendini ırmağa atmaya kararlı, kimse onu kurtarmaya gelemesin diye gözlerden en uzak yeri arıyor.

Yine de tasarladığı edimin bir cinayet olduğunu anlayarak bir süre için vazgeçer. Fakat bir yıl sonra, intihar eğilimi daha güçlü olarak geri gelir ve girişimler kısa aralıklarla birbirini izler. Çoğu zaman bu genel umutsuzluk tablosuna sanrılar ve saçma düşünceler de eklenir ve bu, kişiyi doğrudan doğruya intihara götürür. Ancak bunlar az önce manyaklarda gördüklerimiz gibi değişken değildir. Tersine, kaynaklandıkları genel durum gibi sabittirler. Kişinin yakasına sarılmış korkular, kendine yönelttiği eleştiri ve suçlamalar, duyduğu üzüntüler hep aynıdır. Şu halde bu gruptaki intihar, tıpkı bir önceki grupta olduğu gibi uydurma nedenlerden ileri geliyorsa da kronik oluşuyla ondan ayrılır. Nitekim çok musallattır.

Bu öbekteki hastalar uygulama yollarını sakince hazırlarlar. Hatta amaçlarının peşinden ısrarla gidişlerinde inanılmaz bir beceri vardır. Manyak kişideki sürekli değişkenliğe hiç benzemeyen, amaçta direnme vardır. Birinci öbekte kalıcı nedenlere dayanmayan geçici patlamalar, İkincideyse kişinin genel karakterine bağlı bir süreklilik durumu gözlemlenir.

3. Saplantı intiharı

Bunda intihara neden olan ne gerçek ne uydurma hiçbir neden yoktur, sadece bir ölüm saplantısı vardır ve bu, gerçekte akla gelen herhangi bir neden olmaksızın hastanın tinsel varlığını eline almıştır. Hasta, herhangi bir makul neden olmadığını bilmekle birlikte, kendini öldürme isteğine saplanmıştır. Bu içgüdüsel bir gereksinimdir ve düşüncenin de usavurmanın da bunun üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Hepsi de birer monomani olarak adlandırılan çalma, öldürme, yakma gereksinimleri gibi bir durumdur.

Kişi isteğinin saçma bir istek olduğunu fark ettiğinden, önce onunla başa çıkmaya çalışır. Fakat bu direnci süresince hep üzgün ve baskı altındadır; göğüs boşluğunda, can evi denilen yerde kendisine büyük kaygı veren bir sıkıntı duyar ve bu her gün artar. Bu nedenle bu çeşit intihara kaygı intiharı dendiği de olur.

Aşağıdaki kısa parçada bir hastasının Brierre de Boismont a anlattıkları veriliyor.

Sözleri bu durumu çok iyi canlandırıyor: “Bir ticarethanede çalışıyorum; işimin gerektirdiklerini uygun bir biçimde yerine getiriyorum, fakat kurulu bir makine gibiyim. Bana söylenen bir söz, sanki boşlukta çınlıyor gibi. En büyük sıkıntım intihar düşüncesinden geliyor. Bundan bir an bile kurtulamıyorum. Bir yıldır bu dürtünün içindeyim. Başlangıçta hafifti. Aşağı yukarı iki ay var ki nereye gitsem peşimden geliyor. Hâlbuki kendimi öldürmem için bir neden de yok. Sağlığım yerinde. Ailemden kimsenin böyle bir hastalığı olmamış. Bir kaybım yok. Aldığım para bana yetiyor; bulunduğum yaşın zevklerini tatmama olanak veriyor.”

Fakat hasta savaşmaktan vazgeçip de kendini öldürme kararı verir vermez, içinde bulunduğu yürek sıkıntısı yok olur, dinginlik geri gelir. İntihar girişimi sonuç vermezse, bazen bu sonuçsuz girişim bile, o hastalıklı hevesi yatıştırmaya yeter. Sanki hasta içinden bu dürtüyü söküp atmış gibidir.

4. İtkisel ya da otomatik intihar

Bir önceki gibi, bu da görünür bir gerekçeden yoksundur. Ne gerçeklikte ne de hastanın düşleminde herhangi bir nedene dayanır. Farkı, kısa ya da uzun bir süre zihni kovalayan ve istenci derece derece eline geçiren bir saplantı değil de, birden gelen ve direnmek için arada herhangi bir boşluk bulunmayan bir itki tarafından üretilmiş olmasıdır. Bir anda ve tümüyle gelişmiş biçimde ortaya çıkar, edimi ya da en azından bir başlangıcı tetikler. Bu birden oluş, yukarıda mani hakkında söylediklerimizi andırıyor. Ne var ki mani intiharının her zaman saçma da olsa bir nedeni vardır. Kişinin saçma düşüncelerinden doğar. Hâlbuki bunda, yani itkisel intiharda, intihar eğilimi daha önceden kendisini belli edecek hiçbir zihinsel belirti olmaksızın birden patlar ve sonuçlarını tam bir otomatizmle ortaya koyar. Kişinin gözüne ilişen bir bıçak, kenarında yürüdüğü bir uçurum vb. anında intihar düşüncesini doğurur ve arkasından edimin kendisi öyle bir hızla gelir ki çoğu zaman hasta olan bitenin farkında olmaz.

“Bir adam sakin sakin dostlarıyla sohbet etmektedir; birden atılır, parmaklığı aşar ve suya düşer. Hemen çıkarıldığında kendisine bu davranışının nedeni sorulur. Hiçbir şey bilmemektedir. Kendisine karşın kendisini sürükleyen bir güce yenilmiştir.” “Garip olan şu ki,” der bir başkası da “pencereden nasıl atladığımı da o sırada zihnime egemen olan düşünceyi de hiç anımsamıyorum. Kendimi öldürmek diye bir şey yoktu ki aklımda. Ya da en azından öyle bir şey olduğunu anımsamıyorum şimdi.”

Sayıları pek çok olmasa da itkinin doğuşunu duyumsayan ve ondan, yani itkiden kaçarak ölümün üzerlerindeki çekici etkisinden kurtulmayı başaran hastalar da vardır.

Özetlersek, akıl rahatsızlığından doğan her intihar ya herhangi bir gerekçeye dayanmıyor ya da tümden düşsel birtakım gerekçeleri var. Oysa birçok intihar biliriz ki bu iki öbeğin hiçbirine girmez. Birçoğunun gerekçesi vardır ve bu gerekçeler gerçeklik içinde bir tabana dayanır. Şu halde her müntehire deli diye bakarsak, sözcükleri doğru anlamından saptırmış oluruz. Yukarıda niteliklerini belirlediğimiz bütün müntehirler arasında, zihni sağlıklı kişilerdekilerden en zor ayırt edilebilen melankolik müntehirdir. Çünkü çoğu zaman kendini öldüren normal insan da tıpkı akıl hastası gibi, bir umutsuzluk ve çökkünlük içindedir. Fakat ikisinin arasında her zaman şu fark vardır; birincinin durumu ve o durumdan doğan edim nesnel bir nedenden yoksun değildir. Hâlbuki İkincide, yani melankoli hastasında kişinin durumu ve ediminin dış koşullarla hiçbir ilişkisi yoktur. Kısaca nasıl yanılsamalar ve sanrılar normal algılardan ayrılıyorsa, nasıl otomatik itkiler düşünüp taşınılarak meydana getirilmiş edimlerden ayrılıyorsa, akıl bozukluğu intiharları da ötekilerden öyle ayrılır. Gerçi birinden ötekine kesinti olmaksızın geçiliyor, ama bu onları belirleme için bir nedense, o zaman genel olarak sağlığı hastalıkla karıştırmak, ikisini bir tutmak gerekir, çünkü hastalık sağlığın bir çeşidi, bir değişkesidir. Yine de normal kişilerin hiç intihar etmediğini, kendini öldürenlerin sadece herhangi bir anormallik taşıdığını saptasak bile, deliliği intiharın zorunlu bir koşulu sayamayız. Çünkü bir akıl hastası sadece ortalamadan biraz farklı düşünen ya da davranan kişi değildir.

Émile Durkheim
İntihar ( Le Suicide Étude de Sociologie)
Çevirmen: Z. Zühre İlkgelen, 2013, Pozitif Yayınları , S.25 – 29

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz