Bu sabah, bana babandan bir not getirdiler, demek ki bu akşam seni göreceğim Adele! İşte tüm gün boyunca düşündüğüm şey; beni çok mutlu ediyor, özellikle senin de belki bunu düşünüyor olduğun aklıma geldikçe. Ara sıra seni yalnız görebilsem ve yakınlığının büyüsünün tadına varabilsem, mutluluğum tam olurdu. Sıkıca bağlı olduğum için bana sitem ettiğin tüm şu görüşlerle ilgili eleştirilerini öğrenirdim; gerçekten de beni değiştirebilecek olan yalnızca sensin. Ayrıca, senin üstün yaradılışına ters olduğunu düşündüğüm bazı fikirlerini çürütmeyi denerdim bazen. Neredeyse hepsinin soylu bir temeli var, fazlaca alçakgönüllülük ve kendini tanımama.
Mesela, şiirsel yeteneği değerlendirmeyi beceremediğini söylüyorsun bana. Bu iddia, seni, kendini tanıdığından daha iyi tanıyan benim için öyle tuhaf ki, gülebilecek olsam gülerdim. Kuşkusuz kendimi tamamıyla buyana bırakarak, buna cevap vereceğim ve sen de, izzetinefis fikrini, bu kadar genel düşüncelerle karıştırabileceğime inanarak, haksızlık yapmazsın bana muhakkak.
İki kelimeyle Adele, şiir, erdemin ifadesidir; güzel bir ruhla, güzel bir şiirsel yetenek neredeyse hep bir arada bulunur. Görüyor, sun ki şiirden anlamaman imkânsız; şiir yalnızca ruhtan gelir ve güzel bir dizede olduğu kadar, güzel bir davranışta da kendini gösterebilir. Bu, uzun süren bir gelişmeyi gerektirir; ama özel bir görüşmede, habersiz olduğun yüreğindeki cevheri nasıl ortaya çıkarabileceğimi görüyorsun. Bu mutluluk bana henüz yasak. Tüm diğerleriyle birlikte, onu da umutla bekliyorum.
Hoşçakal sevgili Adele’im, beni düşün ve bana çok uzun bir mektup yaz; bana yine de kısa gelecek ya. Kocanın seni sevgiyle kucaklamasına izin ver. Hoşçakal, hoşçakal.
Bilhassa, çalışmaktan, vs. vs.’den bana bir daha hiç bahsetme. Bu konuya girdiğin zaman, beni çok üzüyorsun. Gücüme güven. Senin için çalışmak benim görevim ve seninle ilgili her şey gibi, geleceğini kurma mutluluğu da bana ait. Hoşçakal, bana uzun uzun yaz.
Victor Hugo
Nişanlıya Mektuplar