Murathan Mungan: Mutfak, kadınların toprağa verilene kadar bekledikleri yerdir!

Kadınlar için hem siper, hem sığınaktır mutfak…

Mutfakta kafa dinlemek?! Ben bu hallere düşecek kadın mıydım?
Kocasından, çocuklarından, dünyadan kaçıp, mutfaklarına sığınan kadınlar geçti gözlerimin önünden: Omuzlan düşmüş, gözleri yan kapalı bezgin kadınlar… Onlardan biri olmak, hiç kimse için, hiç de o kadar uzak bir olasılık değil; bunu, birdenbire bir sızı gibi içimde duydum. Bir varoluş sızısı gibi ta içimde… Kaderin biz kadınlara kurduğu pusular, tuzaklar sanıldığından çok daha fazlaydı. Feministlerin paranoyak olması, takip edilmedikleri anlamına gelmiyordu.

Buzdolabının sesini dinleyerek içini yatıştıran kadınlar…

Mutfağın nasıl bir sığınma yeri olduğunu bilmek… aynı salatalığı defalarca yıkamak… çaydanlık homurtusundan şifa bulmaya çalışmak… ya da aspiratörün ince cızırtısında kendine bir düşünce adası yaratmak… Düşüncelerini sıraya koymak için, azıcık sakinleşmek için, kafalarını toplamak için, unutmak için, hatırlamak için mutfağa girerler; erkeklerin bir anlamda çalışma masası başında yapmaya çalıştığı şeyi, kadınlar mutfak tezgâhında yapmaya çalışırlar. Ispanak ayıklarken, marul yapraklarını tek tek yıkarken, sebzeleri süzgeçten geçirirken, çorbayı karıştırırken, yemeğin altını kısarken, uzun uzun iç muhasebesi yapar, olayları gözden geçirir, karşılaşılacak kimi durumlarda verilecek yanıtlan kafalarında hazırlarlar…

Kimi zaman buzdolabının sesinde aranan huzurda, dış dünyanın bütün gürültüsünün, karmaşasının, tehlike ve tedirginliklerinin savuşturulma arzusu yatar. Kadınlar, esir alındıkları yeri, korundukları yer sanırlar. Kadınlar için hem siper, hem sığınaktır mutfak ve her zaman sıcak aile yuvasının içimizi ısıtan sembolü anlamına da gelmez; yaşayan ölüler haline gelmiş kimi kadınların morgudur aynı zamanda. Toprağa verilene kadar bekledikleri yerdir.

Bilirsiniz, bedenler sonra ölür.

Ve ben bir yandan bütün bunları düşünürken, gene de bir an önce eve gidip, kendimi mutfağa atmak istiyorum. Çünkü, hayata dair aklıma başka bir şey gelmiyor.

Eve dönüş, trafik keşmekeşine, taksinin içinin yeşil küf kıvamında sigara ekşisi kokmasına, ensesi kat kat olan ve o katların arasından beyaz kıllarla, siyah etbenlerinin aynı anda fışkırdığıtaksi şoförünün aksırmadığı zamanlar, öksürmesine, öksürmediği zamanlar tıksırmasına, onu da yapmadığı zamanlar gizli gizli burnunu karıştırmasına rağmen, gene de güzeldi: Radyo açık değildi, Tuğde şarkı söylemiyordu ve en önemlisi eve dönüyorduk.

Kale kapısından muzaffer bir komutan gibi girecektim içeri.

Benim için “Bir günün sonunda arzu!” ancak bu kadar olabilirdi.

Murathan Mungan
Kaynak: Yüksek Topuklar

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz