Eduardo Galeano: İncil’de Meryem’in adı pek az geçiyor

Meryemler

İlk başta Kilise de ona çok fazla önem vermedi ve bin yıl öncesine kadar bu böyle devam etti. O dönemde İsa’nın annesi insanlığın annesi ve inanç saflığının simgesi olarak kutsandı. On birinci yüzyılda, Kilise Araf’ı ve mecburi günah çıkarmayı icat ederken, Fransa’da Meryem’in anısına seksen tane kilise ve katedral kurulacaktı.

Meryem’in prestiji bekaretten geliyordu. Melekler tarafından beslenen, bir güvercin tarafından hamile bırakılan Meryem’e bir erkek eli asla değmemişti. Kocası Aziz Yusuf onu uzaktan selamlıyordu. 1854 yılında, asla yanılmaz Papa IX. Pi’o, onun günah işlenmeden dünyaya getirildiğim ortaya çıkarınca Meryem’in kutsallığı daha da arttı; bu demek oluyordu ki, Bakire Meryem’in annesi de bakireydi.

Meryem bugün dünyanın en çok hürmet edilen ve en mucizevi ilahesi. Havva kadınların hayatını karartmıştı. Meryem onları kurtarıyor. Onun sayesinde Havva’nın günahkâr kızlarının pişman olma şansı doğdu.

Dinsel tablolarda, günahsız olanla birlikte İsa’nın ayaklarının dibinde resmedilen diğer Meryem bu şansı kullananlardandı.

Anlatılanlara göre diğer Meryem, yani Mecdelli Meryem ilk başta fahişeydi ama daha soma azize mertebesine yükseldi.

İnananlar affetmek suretiyle onu hor görürler.

Avilalı Teresa gibi Juana Ines de la Cruz da evlilik kafesinden kurtulmak için rahibe oldu.

Ancak çok akıllı oluşu manastıra da pek uygun düşmüyordu. Bu kadın kafası erkek beynine mi sahipti? Neden bir erkek gibi yazıyordu? Bu kadar iyi yemek hazırladığına göre neden düşünmek istiyordu? Şakacı Juana hemen cevabı yapıştırıyordu:

“Biz kadınlar mutfak felsefesi dışında ne bilebiliriz ki?”

Rahip Gaspar de Astete, Hıristiyan kadının yazmayı bilmesi gerekmez, bu ona zarar verebilir, diye uyarmasına rağmen, Teresa gibi Juana da yazıyordu.

Teresa gibi Juana da, sanki yazmayı bilmesi yetmezmiş gibi bir de iyi yazıyordu.

Farklı yüzyıllarda ve aynı denizin farklı kıyılarında, Meksikalı Juana ve İspanyol Teresa konuşmayla ve yazıyla dünyanın hor görülen yansını savunuyorlardı.

Teresa gibi Juana da Engizisyon tehdidini yaşadı. Ve Kilise, kendi kilisesi, ilahi güçten ziyade insanlara seslendiği için ve az itaat edip fazla sorguladığı için onu suçlu buldu.

Juana pişmanlık beyanım mürekkeple değil kanıyla imzaladı ve sonsuza kadar sessiz kalacağına yemin etti.
Ve sessizce öldü.

Kaynak: Kadınlar – Eduardo Galeano

Yerliler ve zenciler gibi, kadın da ikinci sınıf vatandaş – Eduardo Galeano

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz