2015’in Aralık ayı Anna Freud’un doğumunun 120. yılıydı. Kendisi çok başarılı bir çocuk psikanalisti olmasına karşın hep Sigmund Freud’un kızı olmakla anılmıştır.
İnsanların bilmediği şey ise Sigmund Freud’un en sevdiği çocuğu olmanın Anna Freud için hayatı boyunca hiç de kolay olmadığıdır.
Bunun nedenlerine beraber bakalım.
- Sigmund Freud erkeklerdeki homoseksüelliğin nevrotik olduğunu ama bunun bir sorun olmadığına inanırdı. Lezbiyenliği ise bir ruhsal rahatsızlığın giriş kapısı olarak değerlendirirdi.
- Bunun nedeni Sigmund Freud’a göre sadece erkeklerin ahlaki duygulara sahip olmasıydı. Hepimiz maymunlardan evrilmişizdir ve hiçbir insan bunlarla doğmamıştır. Fakat oğlan çocukları kastrasyon kompleksi (babalarının kendilerini hadım edeceği korkusu) ile ahlakı değerleri kazanmaya başlarlar.
- Hadım edilecek bir şeyleri olmayan kızlar ve kadınlar ise istediklerini alabilmek için ahlakdışı davranıp, yalan söyleyebilir ve bazı şeyleri görmezden gelebilirlerdi. Kızlar babaları tarafından, kadınlar ise kocaları tarafından medenileştirilmeliydi. Bu yüzden lezbiyenler evlenmeyi seçmedikleri için temelde güvenilmez ve dengesiz olurlardı.
- Kızı Anna, Sigmund Freud’un hem duygusal hem de entelektüel anlamında en yakınıydı. Fakat o da bir lezbiyendi.
- Freud lezbiyenliğin hep babanın bir suçu olduğuna inanmış ve psikanalizle tedavi edilebildiğini söylemiştir.
- Freud kendi öğrencilerini analizin erotik bir ilişki olduğu konusunda uyarmıştır. Analist ve hasta, birbirleri arasında akan o tutkulu ilişkiyi beraber iyice incelemelidir. Bu yüzden, Freud’un kendi kızının lezbiyenliğini tedavi edemediği düşünülür.
- Anna 23 yaşındayken ve başka bir kadınla yakın bir ilişki içerisindeyken Sigmund Freud onu analize almıştır.
- Yıllar boyunca, haftada 6 gece süren analizleri süresince Freud ve kızı Anna, Anna Freud’un, mastürbasyon fantezilerini incelemişlerdir. Bu fantazilerde, kızgın bir baba figürünün (Freud?), bir hata yapan ve bu yaptığı hata üzerinde bir kontrolü bulunmayan küçük kızı (Anna Freud’un homoseksüelliği?) dövmesi vardı.
- Bir konferanstaki konuşması sırasında isim vermeden kızının fantezilerinden bahsetmişti ve o sırada Anna Freud, sahnenin hemen önünde yer alan ve Freud’un karısına ayrılan sandalyede oturmaktaydı. İsim vermemesine rağmen Freud’un konuşmasında bahsettiği hastanın Anna Freud olduğunu biliyoruz. Çünkü analist olduğunda “Fantazileri ve Gündüzdüşlerini Yenmek” başlıklı çalışmasında aynı fanteziyi kendisi de yazmıştır.
- Freud’un kızı Anna’nın lezbiyenliğini “düzeltememiştir.” Dorothy Burlingham isimli kadınla 54 yıllık mutlu bir birliktelikleri olmuştur.
Rebecca Coffey
Kaynak: psychologytoday.com
Anna Freud Kimdir
1895’te Viyana’da doğup 1982’de Londra’da ölen Anna Freud, Sigmund Freud’un en küçük kızı ve babasının çalışmalarının en sadık takipçilerindendi. Çocuk psikanalizinin ilk ve önde gelen uygulayıcılarından olan Anna Freud, gençliğinde yaptığı ilkokul öğretmenliği sırasında çocukları yakından gözleme imkânı buldu. Babası tarafından eğitilerek mesleğe başladı ve çocuk analizi üzerine çalışırken babasıyla yakın işbirliği içinde psikanaliz kuramını geliştirdi. 1925-28 yılları arasında Viyana Psikanaliz Derneğinin başkanlığını yaptı. Benin kişilik gelişimindeki etkileri ve savunma mekanizmalarının önemini vurgulayan Das Ich und die Abwehr mechanismen (1936, Ego ve Savunma Mekanizmaları, Bağlam, 1989) adlı çalışmasıyla ben psikolojisinin gelişimine önemli bir katkıda bulundu. 1938’de hasta babasıyla birlikte Nazi tehdidinden kaçarak Londra’ya yerleşti; 1945’e kadar Hampstead’deki bir çocuk yuvasında çalıştı. İkinci Dünya Savaşı sırasında ailesiz kalmış çocuklar üzerinde yürüttüğü çalışmaları Young Children in Wartime (1942), Infants without Families (1943), War and Children gibi kitaplarında aktardı. 1947’de kurduğu Hampstead Çocuk Terapisi Kliniğinin 1952-82 arasında yöneticiliğini yaptı. Özellikle babasının ölümünden sonra Melanie Klein’la sürdürdüğü sert tartışmalar İngiliz Psikanaliz Derneğinin bölünmemek için iki paralel grup halinde çalışmasına neden oldu. Çocuklukta Normallik ve Patoloji başlıklı kitabı, yazarın görüşlerini özetleyen son çalışmasıdır. Anna Freud’un çalışmaları özellikle Heinz Hartman ve Erik Erikson tarafından geliştirilmiştir.