KİŞİLİK, KİŞİLİK KURAMLARININ ÖZELLİKLERİ, ERİCH FROMM VE JUNG’UN KİŞİLİK KURAMLARI

yazar:

kategori:

Kişilik bir bireyin tüm ilgilerinin, tutumlarının, yeteneklerinin, konuşma tarzının, dış görünüşünün ve çevresine uyum biçiminin özelliklerini içeren bir terimdir. Kişilik karmaşık bir süreçtir. Bunun içinde psikologlar birbirinden farklı kişilikler için kuramlar geliştirmişlerdir. Freud, kişiliğin gelişimini, bireyin bebeklik ve çocukluk yıllarına bağlar. Freud’a göre bireyin kişiliği id, ego ve superegodan oluşur. İd kişiliğin çekirdeğini oluşturur. Ego, idi denetleyen ve bilinçdışı kılan yapıya sahiptir. Superego ise toplumun yasalarını kapsar ve içimizdeki yargıçtır.

Freud’a göre yetişkin bireylerin kişilikleri arasında görülen farklılıklar altı yaşına kadar geçirilen üç ayrı psikoseksüel aşamadan geçer.Bu aşamalar: Oral, anal, fallik dönemleridir. Freud kişilikleri tiplerine göre de sınıflandırır. Jung’un kişilik kuramında ise, bireyler içe-dönük ya da dışa-dönük olarak vurgulanmıştır. Bunlar sekiz türe ayırmıştır: Bunlar: Düşünen içe dönük-düşünen dışa dönük, duygusal içe dönük-duygusal dışa dönük, duyusal dışa dönük-duyusal içe dönük ve sezgisel dışa dönük-sezgisel içe dönüktür. Jung ki şiliğin, birbiriyle etkileşimde bulunan çok sayıda sistemden oluştuğunu söyler. Bu sistemler ego, kişisel bilinçaltı, kollektif bilinçaltı, ve arketiplerdir. Alfred Adler’e göre birey sosyal bir varlıktır, sosyal dürtüler tarafından güdülenir. Bunlar doğuştan vardır. Adler kuramına göre kişilik, bireylerin kendisine, diğer insanlara ve topluma karşı geliştirdiği tutumların ürünü olarak gelişir.

Eric Fromm kuramına göre, kişilik sosyal etkiler sonucu yaşam tecrübeleriyle oluşur. Kalıcı olan kişilik, bireyin fiziksel yapısı ve mizacını oluşturan kalıtsal yönleri ile sosyal ve kültürel etkilerin tümünü oluşturur. Karen Horney kuramı, bireyin yaşamında iki temel eğilim üzerinde durur. Bunlar emniyet ve doyumdur.
Emniyet ve doyum kişiliği yönetir.Harriy Sullivan, ki şiliğin varsayımsal bir kavram olduğunu ve kişilerarası ilişkilerden ayrı olarak incelenemeyeceğini savunur. Bireyin sosyal yönüne ağırlık verir. Faktör kuramları, istatiksel çalışmalar üzerinde durur. Faktör analizi yöntemi ile, büyük insan grupları üzerinde çalışma yapılır ve her birey için çok sayıda boyutun çok sayıda puanları saptanır. Daha sonra bu puanların birbirleriyle olan ilişkisi belirlenir.
Cartell kişiliğin kişinin kendisine özel yapısı olduğunu belirtmiştir. Bu özellikler faktör analizi ile saptanır. Cartell’e göre kişilik gelişimi yaş dönemleri takip edilerek oluşur. Bu hem psikoanalitik kuramı hem de öğrenme kavramını birleştiren bir yaklaşımdır. Eysenck faktör analizi yöntemi ile kişilik boyutlarını saptamıştır. Kişilik yapısı birbirinden bağımsız, iki uçlu yatay ve dikey iki boyut üzerinde değerlendirmiştir. Yatay boyutun bir ucunda içe dönük öteki ucunda da dışadönüklük, dikey boyutunun üst ucunda nevrotik, alt ucunda normal tipler bulunmaktadır.

Miller, Donald, Skinner, Bandura ve Rotter, kişiliğin öğrenme tarihçesi yansıtan davranış alışkanlıklarından başka bir şey olmadığını vurgulamışlardır.

Carl Roger ve Maslow benlik bilincine önem verir. Benlik kişiliğin öznel yanını oluşturur. Benlikbilinci bizim kendimizi nasıl gördüğümüzü özetler.
Spranger kişileri “değer”lere göre sınıflandırmıştır. İnsanlar arasında bireysel ayrılıkların olması, psikologları her kişiliği o insanda mevcut kendine özgü özellikleri ölçme yoluyla değerlendirmeye sevk etmiştir. Davranışçılar kişilik özelliklerini otobiyografiler, anket ve envanterile ölçme yolunu seçmişlerdir. Kişiliğin sosyal etkisine önem verenler, gözlem, görüşme ve derecelendirme ölçeklerini kullanmışlardır. Psikoanalitik kuramcılar cümle tamamlama, resim yorumlama, mürekkep lekesi testleri gibi kişiliği ölçmede projektif (iç hayatı, dışa yansıtıcı) metodlar geliştirmiştir.

Kişilik kuramlarının özellikleri

■ Kişilik kuramları psikoloji tarihi içinde başkaldırıcı bir özellik taşır. Kişilik kuramcıları bulundukları çağın yenilikçileri olmuşlardır.
■ Kişilik kuramlarının genel yaklaşımı işlevseldir. Değinilen sorunlar, daha çok; organizmanın uyumunda etkili olan faktörlerin araştırılması, bireyin yaşamında ve ruh sağlığında etkili olan faktörlerin belirlenmesi, bunların ölçümü, değerlendirilmesi ile ilgilidir. Kişilik kuramcıları ortalama bireyin birey psikolojisi ile ilgili en genel sorunları ve bunların yanıtlarını araştırmışlardır.
■ Kişilik kuramcıları insan davranışlarında güdülere önem vermişlerdir. Güdülerin, istek, gereksinim
ve davranışları anlama ve çözmede anahtar rolü olduğuna inanmışlardır.
■ Kişilik kuramcılarının büyük çoğunluğu insanın doğal ortamında ve doğal davranışları içerisinde ele alınması gerektiğini savunmuşlardır. Davranışların yaşam süresince yine birbiri ile bağlantılı olarak geliştiğini vurgulamışlardır.
■ Kişilik kuramcıları davranışların çeşitli yönlerini, derinlemesine ele alma ve analiz etmek yerine, daha çok bütünü yeniden görme ve birleştirme yoluna gitmişlerdir.

Eric Fromm’un Kişilik Kuramı

Kişilik sosyal etkiler sonucu yaşam tecrübeleriyle oluşur. Kalıcı olan kişilik, bireyin fiziksel yapısı ve mizacını oluşturan kalıtsal yönleri ile sosyal ve kültürel etkilerin tümünün ortak ürünüdür. Eric Fromm’a göre psikolojinin temel sorunu bireyin toplumla, dünya ile ve kendisiyle nasıl bir ilişki kurduğunun incelenmesidir. Bu ilişki biçimi, öğrenme ve toplumsallaşma süreçleri sonunda edinilir. Fromm’a göre bireyin çevre ilişkileri iki yöndedir. Birincisi sosyalleşme, ikincisi de asimilasyondur. Sosyalleşme, sembiyotik ilişkilere, içe çekilmeye ve yıkıcılığa dönüşebilir.

Sembiyotik ilişkiler, bireyin toplumsal ilişkilerde başkalarına bağımlı olmasıdır. Birey yalnız olmak istemez bir başka kişiye zarar vererek veya bunun tam tersi kendine zarar vererek güvensizliğinden kurtulmaya çabalar.
İçe çekilme ve yıkıcılık, toplumsal tutumların pasif ve aktif biçimleridir. İçe çekilmede birey kendi ortamını güvenli bir ortam haline getirmeye çalışır. Yıkıcılıkta ise, saldırganlıkla gücünü kanıtlamaya ve güven kazanmaya çaba gösterir.
Assimilasyon ise, bireylerin somut ve soyut bütün “nesneleri” toplama ve kullanma biçimlerini kapsar. Çeşitli assimilasyon türleri vardır.
Bunlar:
■ Alıcı eğilim: Birey çevresinin ona yardım etmesini bekler. Her şeyi başkalarından bekler.
■ Sömürücü eğilim: Bunlar hayatlarını başkalarını sömürmekle geçirirler. Üstelik de bunun hakları olduğuna inanırlar.
■ İstifleyici: Burada birey toplayıcıdır. Dış dünya onun için tehlikelidir. Kendini korumak için her şeyi biriktirmek ve saklamak eğilimindedir.
■ Pazarlayıcı: Birey başarılı olmak için kendini sürekli olarak pazarlama davranışı gösterir. “Ben sizin istediğiniz gibiyim” mesajını verir.
■ Üretici: Bu eğilim olumlu olan tek kişilik türüdür. Üretir, başkalarını sever, yaratıcıdır.
Yapıcılığa ve başkalarına yararlı olma en önemli amacıdır.

Jung’un Kişilik Kuramı

Jung’un ruh kavramı dinamik, sürekli, hareket halinde olan ve aynı zamanda kendi kendini düzenleyen bir sistemdir. Bu sistemi canlı tutan ruhsal enerji libido’dur. Jung, bireyi kendini yenilemeye çalışan ve yaratıcı bir gelişim içinde bulunan bir varlık olarak görür. Kişilik gelişiminde ırk ve soya çekim kavramları oldukça önemlidir.
Jung da bireyleri sınıflamaya çalışmış, içe dönük-introvert ve dışa dönük- extravert diye ikiye ayırmıştır.
Her insanda kişilik ya içedönük, ya da dışa dönüktür. İçe dönük tip kendi içine kapanık ve dış dünyanın etkisini kabul etmeyen bir tiptir. Dışa dönük tip ise dış dünyaya açık bir kişiliktir. Uyaranları çevreden gelir. Her bireyde bu iki eğilim birarada bulunur. Ama her zaman bir tanesi ağır basar. Jung kişiliğin dört ana işlevini de tanımlamıştır.
Bunlar:

■ Duyuş: Duyu organlarıyla (görme, işitme, algılama, koku, tat) algılamadır.
■ Hissetme: Kendisini ve başkasını değerlendirme yeteneğidir.
■ Düşünme: Mana ve kavrayıştır.
■ Sezgi: Bilinçli olarak kavrananın dışında gerçeğin farkedilmesidir.
Jung bundan hareketle sekiz tür içe ve dışa dönük tip tanımlamıştır.
■ Düşünen içe dönük: Kendini gözler ve genellikle soyut fikirlerin etkisinde kalır. Somuta yönelebilme gücüne sahip olmasına karşın, fikirleri içsel olarak izler.
■ Düşünen dışa dönük: Dış ve somut dünyaya yönelir. Katı olabilir. Soyut işleri tartışabilir. Olguları kesinlikle kuramlara yeğler. Bu mühendis veya doktor tipidir. Yasa ve ahlak gibi konularda çok sertleşebilir.
■ Duygusal içe dönük: Bu kimsenin duygularını kavrayabilmek için büyük bir çaba gerekir. Kapalı, sessiz bir kişiliğe sahiptir. Söz konusu olan her şey derinlerde oluşur. Yüzünde umursamazlık maskesi taşır. sakin ve pek kuşkulu bir hali yokmuş gibi gözükür. Dışa vuran hiçbir heyecan belirtisi yoktur. Fakat içi tutkularla dolup taşar. Jung’a göre kadınların çoğu bu gruba girer.
■ Duygusal dışa dönük: Son derece toplumcudur. Dış dünyaya yönelmiştir. Duygu ağır basmaktadır. Hava iyi olduğunda kendini iyi hisseden kötü olduğunda ağlayacakmış gibi hisseden bir yapıya sahiptir. Kolaylıkla etki altında kalır, konuları duygu aracılığı ile gözden geçirir.
■ Duyusal içe dönük: Son derece öznel bir tiptir. Herhangi bir etkinin onda ne tür bir tepki yaratacağını öngörmek olanaksızdır. Tepkisi de dış gerçeğe bağlı değilmiş gibidir.
■ Duyusal dışa dönük: Salt bir gerçekliğe ve nesnelliğe sahiptir. Ancak olaylarda, iyi cins bir şarap, güzel kadınlar gibi somut şeyleri görür. Hiçbir şey için kendini üzmez. Bir denemeden diğerine kolayca geçer. Sokaktaki rastladığımız insanların büyük bir bölümü bu gruba girer.
■ Sezgisel içe dönük: Kendisini rüya aleminde görür. Mistik ve ölümsüz şair tipini canlandırır. Hayal sınırsızdır. Başkalarını, fikirlerinin güzelliğine inandırma çabası içine girebilir veya kimsenin onu anlamadığına karar verir.
■ Sezgisel dışa dönük: Sezgiyle doğar ve yaşar. Başarmak için her şeyi dener. Bunu bilinçsizce yapar. Bu tipteki insan kendisine uygun düşen toplumsal çevreyi, ne giymesi gerektiğini, nasıl konuşulacağını hissederek bilir. Bu tür erkek ticarette, borsa oyununda, politikada başarılı olur.


Yorumlar

“KİŞİLİK, KİŞİLİK KURAMLARININ ÖZELLİKLERİ, ERİCH FROMM VE JUNG’UN KİŞİLİK KURAMLARI” için bir yanıt

  1. OLBAL

    Tam BEN’lik:)!?
    Benliğinize & Aktarımlarınız için teşekkür ederim…
    Psikoloji okumaya hazırlanırken ne hikmetse tarih, coğrafya değil de mütâmadiyen direkt mevzuları okuyor olmak keşke kazandırsa:)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir