“İyiliğimizden çok kendi zevki için bizi cezalandırdı” Kin – Lev Tolstoy

Lev TolstoySt. Jérôme bir buçuk yıldan beri evimizdeydi. Şimdi bu adamı soğukkanlılıkla incelerken kendisinin iyi ama her bakımdan bir Fransız olduğunu görüyorum. Aklı başında, oldukça eğitimli, bize karşı olan görevini iyi yapan, bununla birlikte Rus özyapısına karşıt, ama ulusuna özgü hafif bir bencillik, gösteriş, küstahlık ve bilgisiz olduğu yargısına varılacak derecede kendine güven duygusu olan biriydi. Bunların hiçbirini beğenmiyordum. Doğal olarak büyükannem, dayak hakkındaki düşüncelerini kendisine anlattığı için bizi dövemiyordu ama, sık sık hele beni dayakla korkutuyor, fouetter sözcüğünü tiksindirici ve beni dövmekten büyük bir zevk duyacakmış gibi bir tonla “fouàtter” biçiminde söylüyordu.

Evet bu duygu, tam anlamıyla bir kindi. Öyle ki, bu kin, romanlarda sözü geçen, ama benim inanmadığım, başkalarına kötülük etmekten haz duyan kine benzemiyordu. Karşısındakine, bu saygınıza değer bir kimse dahi olsa, yenilmeyen bir nefret duygusu aşılayan, onun saçlarından, boynundan, yürüyüşünden, sesinden, kollarından, bacaklarından ve davranışlarından bir tiksinme vermekle birlikte anlatılmaz bir güçle ona doğru sürükleyerek her halini heyecanlı bir dikkatle izlemeye yönelten bir kindi. İşte St. Jérôme’a karşı bu duyguyu besliyordum.

St. Jérôme bir buçuk yıldan beri evimizdeydi. Şimdi bu adamı soğukkanlılıkla incelerken kendisinin iyi ama her bakımdan bir Fransız olduğunu görüyorum. Aklı başında, oldukça eğitimli, bize karşı olan görevini iyi yapan, bununla birlikte Rus özyapısına karşıt, ama ulusuna özgü hafif bir bencillik, gösteriş, küstahlık ve bilgisiz olduğu yargısına varılacak derecede kendine güven duygusu olan biriydi. Bunların hiçbirini beğenmiyordum. Doğal olarak büyükannem, dayak hakkındaki düşüncelerini kendisine anlattığı için bizi dövemiyordu ama, sık sık hele beni dayakla korkutuyor, fouetter sözcüğünü tiksindirici ve beni dövmekten büyük bir zevk duyacakmış gibi bir tonla “fouàtter” biçiminde söylüyordu.
Hiçbir vakit tatmadığım dayak açısından korkmuyordum, ama St. Jérôme’un, beni dövebileceği düşüncesi dahi beni kızdırıyor, çileden çıkarıyordu.
Karl İvanoviç’in kızdığı zamanlarda bizi bir cetvel veya pantolon askısıyla dövdüğü olurdu. Nedense bunu anımsarken hiç de sinirlenmiyordum. Hatta anlattığım sıralarda (ki on dört yaşındaydım) Karl İvanoviç beni dövseydi onun dayağını soğukkanlılıkla kabul ederdim. Karl İvanoviç’i seviyordum. Kendimi anımsadığımdan beri bu adamı ailemizden biri olarak kabul etmeye alışmıştım. St. Jérôme’a gelince kendisine bütün büyüklere karşı elimde olmadan duyduğum saygıdan başka bir duygu beslemediğim, gururlu ve kendini beğenmiş bir adamdı. Karl İvanoviç, bütün yüreğimle sevdiğim, buna karşın o zamanki çocuk aklımla toplumsal durumunu bizden aşağı tuttuğum gülünç bir yaşlı, bir lalaydı.
St. Jérôme ise, tersine, okumuş, herkesle aynı düzeyde olmaya çalışan genç, yakışıklı bir züppeydi.
Karl İvanoviç bize her zaman soğukkanlılıkla çıkışır, cezalandırırdı. Bunu, hoşuna gitmeyen bir ödev olarak yaptığı belliydi. St. Jérôme öğretmenlik rolünü takınmayı severdi. Bizi cezalandırdığı vakit, bunu bizim iyiliğimizden çok kendi zevki için yaptığı belliydi. Kendi görkemine kendisi bayılıyordu. Tümcelerinin sonunda yaptığı vurguları ve accent circonflexe’leriyle söylediği gösterişli Fransızca tümceleri bende anlatılmaz bir tiksinme doğuruyordu. Karl İvanoviç kızdığı vakit: “gülünç kukla, yaramaz çocuk, şampanya sineği” gibi sözler söylerdi. St. Jérôme onuru kıran, mauvais sujet, vilian garnement (23) gibi sözcükler kullanırdı.
Karl İvanoviç bizi, yüzümüz duvara dönük bir durumda köşeye diz çöktürürdü ki, cezamız bu durumdan doğan bir ağrıdan ileri gitmezdi. St. Jérôme, göğsünü şişirir, elleriyle gösterişli devinimler yaparak dramatik bir sesle: ” à genoux, mauvais sujet!” diye bağırır ve yüzümüz kendisine dönük diz çöktürerek af dilememizi buyururdu ki” bu ceza onurumuzu kırıyordu.
Bana ceza vermedikleri gibi olanları da kimse anımsatmadı: ama ben bu iki günde çektiğim yılgı, utanma, korku ve kini unutmadım. St. Jérôme o günden sonra benimle ilgisini kesmiş, artık hiçbir alıp vereceği kalmamış gibi davranıyordu. Bununla birlikte kendisine, sinirlerim bozulmadan bakamıyordum. Gözlerimizin rastlantıyla karşılaştığı her defasında düşmanlığımın açık olarak gözlerimde okunduğunu sanıyor ve hemen bakışlarıma bir aldırışsızlık vermek için çalışıyordum. Takındığım yalancı tavrı anladığını duyumsayınca da yüzüm kızarıyor, başımı çeviriyordum.
Kısacası, onunla herhangi bir biçimde karşılaşınca içime anlatılmaz bir ağırlık çöküyordu.

Kin
Lev Tolstoy
Kaynak: Yeniyetmelik
Çeviri: Râna Çakıröz

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz