Eskiden, bugünkü gibi motorlu araçlar yoktu. Otobüsler, kamyonlar da yoktu. O zamanlar tasıt olarak, öküzlerin çektiği kağnılarla, atların çektiği arabalar vardı.
Daha da eskiden at arabaları da yoktu. O zamanlar insanlar, tasıt ve binek olarak esek kullanırlardı. Esekler, hem yük, hem insan tasırdı.
İste, eseklerden baska tasıt ve binek olmayan o eski zamanda, bir ülkede ünlü bir esek eğitmeni vardı. Çiftliğinde esek üretirdi. Ürettiği esekleri, kullanılacakları ise göre yetistirirdi. Esek, binek olarak kullanılacaksa, o eseğe bineklik eğitimi verirdi. Kimi esekleri de yük tasımak için eğitirdi. Sonra da bu esekleri satardı. Esek üretmekte, yetistirmekte ve eğitmekte çok ustaydı. Bu yüzden, uzman olarak her yana ünü yayılmıstı.
Günün birinde o ülkeye, büyük bir sirk gelmisti. Sirkin sahibi, o ülkede ünlü bir esek eğitmeni olduğunu duydu. Esek eğitmenine gidip söyle dedi:
«Benim sirkimde türlü hayvan var; aslan, kaplan, fil, ayı, maymun, köpek, daha da pekçok… Bu hayvanlar türlü gösteriler yaparlar. Yalnız aralarında esek yok. Sirkimde eseklerin de olmasını istiyorum. Bana sirk için bir esek eğitir misin?»
Esek eğitmeni sordu:
«Eseğin sirkte nasıl bir gösteri yapmasını istiyorsun?»
Sirk sahibi söyle dedi:
«İnsan gibi konusan bir esek için sana istediğin parayı veririm.»
Esek eğitmeni böyle bir denemeye giriseceğini söyledi. O günden sonra da, çiftliğindeki esekler içinden en yeteneklisini seçip, ona insan gibi konusmasını öğretmeye çalıstı. Gecesini gündüzünü bu ise verdi. Sonunda, o eseği, insan gibi konusturdu. Esek, hersey konusamıyordu ama, üç-dört sözcüklü tümceleri söyleyebiliyordu.
Gezginci sirk, ertesi yıl, yine o kente geldi. Sirk sahibi, esek eğitmenine gitti. Orada, konusan eseği görünce çok sevindi. Esek eğitmenine istediği parayı ödeyip eseği satın aldı.
Konusan eseğin sirkteki gösterisi çok büyük ilgi gördü. Sirk, seyircilerle dolup tasıyordu. Tıpkı insan gibi konusan eseği, seyirciler coskunca alkıslıyorlardı.
Konusan esek o denli büyük ilgi gördü ki, sirk sahibi, esek eğitmenine gidip daha baska konusan esekler almak istediğini söyledi. Bunun üzerine esek eğitmeni, daha baska konusan esekler yetistirdi. Hem bu kez yetistirdikleri, daha uzun tümceler de söyleyebiliyorlardı. Hatta konferans veren esekler bile yetistirmisti. Sirk sahibi, bu esekleri de çok para ödeyerek satın aldı.
Konusan esekler o denli büyük ilgi görmüstü ki, baska sirk sahipleri de, konusan esekler satın almaya basladılar. İnsanlar konusan eseği görmeye, onu dinlemeye
bayılıyorlardı.
Konusan esekler o denli çok satılıyordu ki, ünlü esek eğitmeni, istekleri karsılayamaz oldu. Bu kez, baska esek eğitmenleri türedi. Onlar da konusan esek yetistirmeye basladılar.
Biçok esek çiftlikleri türedi. Sirklerde konusan esekleri görenler, bu hayvanları öyle sevdiler ki, evlerine de bunlardan almaya basladılar. Ana-babalar, basarılı çocuklarına armağan olarak konusan esek veriyorlardı. Zenginler, yasgünü yada düğün armağanı olarak birbirlerine konusan esek vermekteydiler.
İlkin ancak zenginler, konusan esek satın alabiliyorlardı. Ama sonraları, konusan esek salgını öyle yaygınlasmıstı ki, ortadurumlular, dahası dargelirliler bile konusan esek satın almaya özendiler. Hemen hemen herkesin evinde bir yada iki, kimi zengin evlerinde de üç- dört konusan esek bulunuyordu. Nutuk çeken, konferans veren, gülmece fıkraları anlatan esekler çok pahalıydı. Ama salt bikaç tümce konusabilen esekler oldukça ucuzdu. O ülkede konusan esek öylesine yaygınlasmıstı ki, artık sirklerde konusan esek gösterileri olağanüstü sayılmıyordu.
Bu kez, o büyük sirkin sahibi, sirkinde olağanüstü yeni bir gösteri düsünmeye basladı. Yine o büyük esek çiftliğinin sahibine gitti. O ünlü esek eğiticisine söyle dedi:
«Seyirciler eseklerin konusmasına artık alıstılar. Bu gösteri tutmuyor. Sen, eseklerin dilinden anlıyorsun. Yeni bir olağanüstü gösteri bulmalıyız. Acaba, bu kez eski yaptığımızın tersini yapamaz mısın? Yani, eseği insan gibi konusturmak yerine, insanı tıpkı esek gibi anırtamaz mısın?»
Uzman esek eğitmeni, buna da çalısacağını söyledi. Hemen çalısmaya basladı. Uzun çabalardan sonra bunu da basardı. Eğittiği bir insan, tıpkı tıpkısına esek gibi anırıyordu; öyle ki, gözlerini kapayıp onun anırtısını dinleyenler, anıranın insan olduğunu kesinlikle anlayamıyorlardı.
Sirk sahibi bu kez bu yeni gösteriyle büyük paralar kazanmaya basladı. Bu gösteri de kısa sürede yayıldı. Baska sirkler de anıran insan gösterisine baslamıslardı.
Sirklerde aslanların çemberlerden geçmesi, kaplanların fıçı üstünde yürümesi, fillerin iki ayakları üstüne kalkısı, ayıların birbirlerinin üstüne çıkısları, eseklerin insan gibi konusmaları, artık alısılmıs gösterilerdi. Bu gösterilerden sonra, sirk ortasına çıkan bir insanın anırması yepyeni bir gösteriydi ve çok alkıslanıyordu.
O ülkede bir zamanlar nasıl konusan esek moda olduysa, bu kez de anıran insan moda oldu. Bu moda gittikçe yaygınlastı. Hiç kimse bu moda salgınından kendini kurtaramadı. Ve bunun sonunda o ülkede esekler insan gibi konusmaya, insanlar da esek gibi anırmaya basladı.
Gel zaman, git zaman, o ülkede isler bozulmaya basladı. Çünkü, bütün esekler konusmaya basladığından, yük tasıyacak ve binilecek esek kalmamıstı. Konusmasını öğrenen esekler, yük ve insan tasımasını unutmuslardı. Konferans veren, nutuk çeken esek, artık sırtına yük almasını bilmiyordu. Anıran insanlar da, artık eski islevlerini yapamıyorlardı. Bu yüzden ülkenin ürünleri bir yerden baska bir yere tasınamıyordu. Ürünler tarlalarda çürüyor, mallar fabrikalarda kalıyordu. Bir yerde buğdaylar ambarlarda çürürken, baska bir yerde insanlar aç kalıyordu. Çünkü, insan gibi konusan esekler, artık esek gibi yük tasımıyorlardı.
O ülkede yokluk, yoksulluk, kıtlık, açlık, hastalık baslamıstı. Ne yapacaklarını sasırdılar. Araya taraya, danısıp öğüt alacakları bir bilgin buldular. O bilgine neden bu duruma düstüklerini sordular. Bilgin de onlara söyle dedi:
«Yeryüzündeki her varlığın kendi islevi vardır. Örneğin, insan konusur, esek de yük tasır. Yeryüzündeki her varlığın kendi islevini yapması olağan sayılır. Örneğin, insanın konusması, eseğin de yük tasıması olağandır. Siz, insanın islevini eseğe, eseğin islevini de insana yaptırtmaya kalktınız. Buysa olağanüstülüktür. Olağanüstülük salt sirklerde güzeldir.
Oysa dünya bir sirk değildir.»
Bilgin sustu. Basları önlerinde kendisini dinleyenlere bisüre baktıktan sonra ekledi:
«İnsansoyu, konusan insanı daha iyi ve doğru konusturabilirse, yük tasıyan eseğe daha çok ve daha uzun yük tasıtabilirse basarılı olur. Sizse olağanüstülük merakına kapılıp, insanı anırttınız, eseği de konusturdunuz.»
Basları önlerinde bilgini dinleyenler ona sordular:
«Bundan sonra ne yapmamız gerekir?»
Bilgin, bu soruyu söyle yanıtladı:
«Bırakın, insan insanlığını, esek de esekliğini yapsın. Elinizden geliyorsa, daha da
iyisini yaptırın onlara.»
O günden sonra o ülkede, insanları insanca konusturmak, eseklere de yük tasıtmak için çaba gösterdiler. Anırmaya alısan insanların yeniden konusmaya, konusmaya alısan eseklerin de yeniden anırmaya baslamaları pek de kolay olmadı. O ülkede hâlâ, her varlık kendi islevini daha iyi yapsın diye uğrasılmaktadır.
Konuşan eşekler çoğaldıkça, anıran insanların işi zor!!! Eşekler konuşmayı kolay kolay bırakmazlar, önce anıran insanların anırmaktan vaz geçmeleri gerektiğini anlamaları lazım…
This informative summary assited me a lot! Saved the site, extremely interesting categories everywhere that I see here! I like the info, thanks.