İNSANIN TEK VAZİFESİ VARDIR; MESUT OLMAK VE MESUT ETMEK…
Auguste Comte 47 yaşındaydı, Clotilde 30. Comte’un rezil bir karısı vardı. Clotilde’i bir gecede okunan adi bir roman gibi kaldırıma fırlatmıştı kocası. Comte çirkindi, hastaydı, parasızdı. Birkaç defa tımarhaneye girip çıkmıştı. Clotilde kimdi? Bir kucak et, bir yığın kemik. Clotilde yalnız Comte için farklıydı, sonra Comte’un bütün şakirtleri için tanrı oldu. Clotilde, Comte’u seven herkesin tanrısıdır. Sevgi, mermeri Venüs’leştirir, dudaklarında kan dolaşır taşın ve kalbi çarpar.
Beatrice kimdi? 9 yaşında pasaklı bir kız. Kocası için sokaktaki herhangi bir kadından daha az cazip, Dante için bütün aydınlık… Masallarda kurbağalar, yılanlar vardır, birden çirkin derilerinden soyunur, peri padişahının kızı oluverirler. Başkaları için yine kurbağadırlar belki. Her kadın bir kişi için tekrarlar bu mucizeyi. Pigmalyon balçıktan bir heykel yapmış, öyle sevmiş öyle sekmiş ki heykeli, heykel canlanmış. Samson bir çam yarmasıydı, kaygısız, serazat* ve hantal.
Dalila etini satan bir kadın. Samson’un kuvveti saçlarındaydı. Düşmanları Dalila’yı kandırdılar, kadın Samson’un saçlarını kesti. Ve düşmanlar çam yarması aşıkı çarmıha germek için kapıyı açarlarken Dalila ağlıyordu. Dalila gözleri oyulan Samson’u sevmişti.
Victor Hugo âşıktı karısına ve Adonis kadar güzeldi. Adele, zambak kadar temiz Adele, Hugo’nun Sainte-Beuve adındaki dostundan bir çocuk peydahladı. Sainte-Beuve çirkindi, bir satir kadar çirkin. Kadın budur. Hugo Juliette’e tutuldu. Elli yıl seviştiler, Juliette elli yıl mutlak bir saadetle bağlandı Hugo’ya. Duldu ve bir çocuğu vardı. Kadın budur. Kadın pervane olduğu zaman güzeldir. Kadın bizi kendine pervane ettiği zaman güzeldir. Rüsva olduğu zaman güzeldir. Rüsva ettiği zaman güzeldir. Kadın, kadın olduğu zaman güzeldir. Vazife… vazife. İnsanın tek vazifesi vardır. Mesut olmak ve mesut etmek. Bunların ikisi aynı şey.
Evet, 16 yaşındasın, yaramazlığınla, muzipliğinle ve tazeliğinle. Ama o yaşın kendini bırakışı yok sende. Biliyorum ki aramızda uçurumlar var. Belki bu, uçların birbirini çekişi. Belki insan tezadı ile bütün olduğu için seni bu kadar istiyorum. Bütün kusurlarınla güzelsin ve cazipsin. Bu kusurlar bir elmasın cürufu gibi eriyiverecek, yalnız sevginin alevine bırakmalısın kendini. Saat 10.30, yalnızım ve cehennemdeyim. Unutma ki kalbimde açacağın her yara kendi kalbinde açılacak. Ormanda uyuyan güzel! Son şehzade gülümseyişini beklemektedir… Gülümseyişini ve kalbinin daha hızlı, daha hızlı çarpışını. Hayat, girdapları ve zirveleriyle yaşanmaya layıktır. Ama üzüldüğünü görünce, ruhumdaki bütün ışıklar sönüyor. Bahara düşman oluyorum, kitaplarımı yakasım geliyor. O zaman ben de kaçmak istiyorum, senden ve herkesten kaçmak. Sen ne istediğini bilmiyorsun, ben biliyorum. Ve biliyorum ki iki yaralı kalp sağlam bir kalp eder. Sana yazdığım mektuplarda fazla edebiyat buluyorsun, bu kadın ben değilim diyorsun. O kadın sensin sevgilim.
Kürdanları portföyümde mukaddes bir emanet gibi saklıyorum. Seni bütün bir hafta görememek. Buna nasıl dayanabileceğim?
Akşamdan beri ağlıyorum. Ama merak etme, kendimden başka kimseyi bedbaht etmiyorum. İstesen romanların en güzelini yaşayabiliriz. İsteyeceksin de, hatta istiyorsun. Bütün korkum geç kalmamak.
Venüs alıngan bir tanrıdır, münkirlerini cezalandırır.
Neden bu güzel bahar sabahı senden ayrıyım? Neden yarın akşam buluşmuyoruz? Neden ömrümün geri kalan yıllarını mihrabında diz çökerek geçirmeyeyim? Neden bütün olarak benim değilsin? Zaman bir nehir gibi akıyor sevgilim. Her geçen dakikada bir parçamız var. Aşkın çiçekleri çabuk solar sevgilim.
Bütün kalbiyle senin.
Cemil Meriç
Jurnal Cilt 1 (1955 – 65)