Bir Gün Öğleden Sonra, Adem – Italo Calvino

322

Yeni bahçıvan uzun saçlı ve saçlarını kumaş bir şeritle toplayarak atkuyruğu yapmış olan bir delikanlıydı. Şimdi, bir elinde süzgeçli kovasıyla yoldan çıkıyor, öteki elini de ağırlığı dengelemek için havaya kaldırıyordu.
Sanki fincana sütlü kahve koyarmış gibi yavaş yavaş latin çiçeklerini suluyordu: Toprakta, çiçeklerin dibinde koyu renkli bir leke beliriyor; leke büyük ve yumuşak olunca delikanlı süzgeçli kovasını kaldırıp bir başka bitkiye geçiyordu. Bahçıvanlık güzel bir meslek olmalıydı, çünkü bütün işler dinginlikle yapılabilirdi. Maria-nunziata mutfak penceresinden onu seyrediyordu. Delikanlı, çoktan büyümüştü, ama hâlâ kısa pantolon giyiyordu. Ve o uzun saçlarla bir kıza benziyordu. Kız, tabakları durulamaya ara verdi ve cama vurdu.
“Delikanlı,” dedi.
Bahçıvan çocuk başını kaldırdı, Maria-nunziata’yı gördü ve gülümsedi. Maria-nunziata da onu yanıtlamak ve şimdiye dek hiç böyle uzun saçlı ve tokalı bir delikanlı görmediği için gülümsedi. Bunun üzerine bahçıvan çocuk eliyle ona ‘buraya gel’ işareti yaptı; Maria-nunziata onun bu el işaretlerinin komikliğine güldü ve o da tabakları yıkamayı bitirmediğini bildirmek için el işaretleriyle yanıt verdi. Ama bahçıvan çocuk bir eliyle ‘buraya gel’ diyor, bir eliyle de, yıldızçiçeklerinin saksısını gösteriyordu. Neden yıldızçiçeklerinin saksısını gösteriyordu acaba? Maria-nunziata pencereyi açtı ve başını dışarıya uzattı.
“Ne var?” dedi ve gülmeye başladı.

Italo Calvino
Kaynak: Öyküler

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz