Cemal Süreya’nın, 26 Temmuz 1975 tarihli Cumhuriyet gazetesinin sanat sayfasında oldukça ilginç bir yazısı çıktı: “Genç İrisi”. Yazıyı okuyup bitirdikten sonra anlaşılıyor ne anlamda kullanıldığı genç irisinin: kalıbı büyük, içeriği küçük! Nedir kalıbı büyük, içeriği küçük olan? Uzun şiir!..
Kısa şiir-uzun şiir tartışması kısır bir tartışmadır bence. Neden derseniz, Cemal Süreya, “Ben, başkaları gibi, bunun büyük bir coşkunluk belirtisi olduğunu söyleyemeyeceğim” der, bir başkası da bunun tam karşıtını öne sürer, uzun şiirin, soluklu şiirin daha bir yetkin şiir olduğu savında bulunabilir. Ortaya atılan gerekçeler ne denli güçlü olurlarsa olsunlar, şiirler arası iç değerler karşılaştırıldığında, gene de aldatıcı bir yan her zaman vardır.
Her şeye karşın bir iki noktaya değinmekte yarar var sanıyorum. Bir yerde şöyle diyor Cemal Süreya uzun şiir için: “Şiirden koparak büyüyecek yeni bir sanat türünün ilkeli gibi”. Bu sözü dünya şiirini de, Türk şiirini de iyi bilen bir şair söylüyor. Üstelik yüzyıllar boyu nice uzun şiirler yazıldığından habersizmiş gibi. Öyle uzaklara gitmeye de gerek yok, Nâzım Hikmet’i hatırlasın Cemal Süreya, yeter. Uzun şiirler coşkunluk ürünü değilse, Nâzım Hikmet de coşkun bir şair değil. Gene uzun şiirler “yeni bir sanat türünün ilkeliyse”, Nâzım Hikmet de bu sanat türünün ilkelini yazmış, başaramamış olacak!..
“İçerik değişikliğinden bağımsız da bir uzama var bugün Türk şiirinde” diyor bir yerde de. Cemal Süreya’nın uzunluk birimini pek anlayamadım ama, birkaç örnek versem yanılmış mı olurum acaba? Doğrusu kaç dizeden sonra uzun şiirin sınırına girildiğini ben kestiremiyorum. Kestiremesem de usuma gelenleri sıralayayım: Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Çakırın Destanı”, İlhan Berk’in, Turgut Uyar’ın çoğu şiirleri, Ece Ayhan’ın Ortodoksluklar kitabı. Melih Cevdet Anday’ın Kolları Bağlı Odysseus kitabı ile son yıllarda yazdığı şiirler, özellikle Cemal Süreya’nın çok sevdiği bir şairin, Sezai Karakoç’un bazı kitapları, Behçet Necatigil’in tek bir temayı, “evler”i işlediği Evler kitabı vb. Bu şairler bugünün şiirini yazdıklarına göre, demek içerik değişikliğinden bağımsız olarak uzatıp duruyorlar şiirlerini. Biraz argoya kaçarak söylersek, şişiriyorlar. Ayrıca “şiirsel iç finansman”, genç şairler tarafından tüketilme tehlikesiyle karşı karşıya. Oysa günümüz şiirinde ne içerik değişikliğinden bağımsız bir uzama var, ne de şiirsel iç finansmanın tüketilmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız. Çünkü herkesçe bilindiği gibi hiçbir iyi şiir tüketilemez. Tüketilseydi, O. Veli diye bir şaire rastlanamazdı edebiyat tarihlerinde.
Bana öyle geliyor ki, biraz acelecilik, biraz da gizli bir savunma duygusu var Cemal Süreya’nın yargılarında. Oysa böyle bir gereksinme duyması boşuna bence. Kimse ona kalkıp da, şiirde içerik değişikliğinden bağımsız bir uzama varsa, içerik değişikliğine karşın bir kısalma da vardır, demiyor ki. Sorunun çıkmazı da burada işte. Çünkü uzun şiir de, kısa şiir de her şeyden önce şiirdir, şiir olmalıdır.
“Özellikle yeni şairleri şiirsel gerilimden” uzaklaştırıyormuş uzun şiirler, onları “kısır biçim oyunlarına” götürüyormuş. Genç şairlerin çoğu uzun şiirler yazıyorlar, doğru. Ama onları uzun yazdıkları için suçlamak yerine, daha ustalaşmamışlarsa şiirlerini eleştirmek, yeteneklerini görmek, ne yapmak istediklerini anlamak gerekmez mi? “Eskiden şiirin kaç dize olduğu sorulurdu. Şimdi kaç sayfa olduğu soruluyor”muş. Bir önceki kuşağın şiire kasket giydirdiğini sık sık yineler Cemal Süreya. Gene yaygın bir kanıya göre, bir önceki kuşak şairleri “küçük insan”ı işlemişlerdir şiirlerinde. Öyleyse bugün de küçük insandan İNSAN’a, insanın trajik varlığına yönelinmiştir. Bu yönelişin yüzölçümü de geniş olacaktır şüphesiz.
Bugün düşünce ve yaşam iç içe, her zamankinden çok sokulmuştur şiire. Belki duygusallığın kişiselliğini çözerek, onu evrenselliğe taşıyan itici gücün düşünce olduğu kanıtlanmıştır da ondan. Kaldı ki yepyeni sorunlarla karşı karşıyadır bugün insanlık. Dünyada bir olayın ülkemize de yansımaması, az ya da çok yaşanır olmaması hemen hemen olanaksızdır. Ortaçağı unutturan zulümler, işkenceler kol gezmekte, bağımsızlık savaşlarının saygın ölüleri doldurmaktadır gittikçe küçülen dünyamızı. Genç şairler uzun şiirler yazmasın! Bana kalırsa sayfalar dolusu değil, kitaplar dolusu yazılmalı bugünün şiiri.
Uzun şiirin ayrı bir ustalık işi olduğunu söylüyor Cemal Süreya. Bu düşüncesine katılıyorum. Uzun şiir yazan şairler, uzun şiirin özelliklerini, tekniklerini bilirler elbet. Cemal Süreya kısa şiirler yazdığı halde o da bilir. Gene uzun şiir yazanlar, kısa şiirlerdeki “büyülü ânı” da, uzun şiirlerdeki “büyülü ânı” da bilirler. Öyleyse bilinmeyen ne? Başında da söylediğim gibi uzun şiir-kısa şiir tartışmasının kısırlığı, gereksizliği.
Edip Cansever
Şiiri Şiirle Ölçmek
Şiir Üzerine Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar