Halk, seçkinler tarafından baskıya uğratılmak ve ezilmek istemez; seçkinler de tersine, halkı buyruklarına almak ve ezmek isterler. Bu iki farklı iştahtan bir ülkede üç ayrı sonuçtan biri doğar: Ya hükümdarlık ya özgürlük ya da başıboşluk.
Fırsatı yakalayana göre hükümdarlık ya halktan ya da seçkinlerden birinden gelir. Seçkinler halkın baskısına dayanamadıklarında, içlerinden birine saygınlık kazandırıp öne sürerek onu hükümdar yaparlar; ardından onun gölgesinde kabarmış iştahlarını doyururlar.
1. Bir başka yönteme geçmek istersek, yalın yurttaşlıktan ayak oyunları olmadan ya da insanlık dışı şiddete başvurulmadan halkının desteğiyle ülkesinde iktidar koltuğuna oturmuş, adına sivil hükümdar dediğimiz (buraya varmak için ne tümüyle yazgı gücü ne de tümüyle beceri gereklidir; gerekli olan, rastlantılara dayalı olan uyanıklıktır) kişileri tartışacağız. Diyorum ki buraya varmak için ya halkın ya da seçkinlerin desteği gereklidir. Çünkü her ülkede bu iki ayrı katmandan insan vardır. Halk, seçkinler tarafından baskıya uğratılmak ve ezilmek istemez; seçkinler de tersine, halkı buyruklarına almak ve ezmek isterler. Bu iki farklı iştahtan bir ülkede üç ayrı sonuçtan biri doğar: Ya hükümdarlık ya özgürlük ya da başıboşluk.
2. Fırsatı yakalayana göre hükümdarlık ya halktan ya da seçkinlerden birinden gelir. Seçkinler halkın baskısına dayanamadıklarında, içlerinden birine saygınlık kazandırıp öne sürerek onu hükümdar yaparlar; ardından onun gölgesinde kabarmış iştahlarını doyururlar. Halk da seçkinlerin baskısına dayanamayınca kendi içinden birini hükümdar yaparak gücünden yararlanır ve kendisini güvenceye alır. Seçkinlerin desteğiyle hükümdarlığa gelen kişi, halkın desteğiyle hükümdar olandan daha zor iktidarda kalır. Çünkü hükümdar olduğunda kendisi gibi güçlü görünen insanlarla bir arada bulunmak zorundadır ve istediği gibi ne buyruk yağdırabilir ne de insanları evirip çevirebilir.
3. Halkın desteğiyle iktidar olan kişinin yönetimine dışardan müdahale olmaz. Çevresinde onun buyruklarına aldırmayacak hemen hiç kimse yoktur. Ayrıca başkalarına zarar vermeden, dürüst davranarak seçkinleri mutlu etmek olanaklı değildir; oysa aynı şey halk için söz konusu olmaz; ne ki halkın baş koyduğu erek seçkinlere göre daha haklıdır, çünkü seçkinler ezmek, halk ezilmemek ister. Ayrıca halk kalabalık olduğu için yönetimi benimsemeyen bir kitle karşısında hükümdar kendisini güvencede duymaz, oysa seçkinler sayıca az oldukları için daha güvendedir. Hükümdarın başına düşman halktan gelebilecek en büyük bela terk edilecek olmasıdır, ama kendisine düşman seçkinler onu terk edebilecekleri gibi ona karşı harekete de geçerler. Seçkinler öngörülü ve uyanık kişiler oldukları için zaman yitirmezler ve kazanma olasılığı olan güçlüden yana tavır koyarak kişisel çıkar sağlamaya çalışırlar. Hükümdarın hep aynı halkla yaşamak zorunluluğu vardır, ama seçkinleri kendi keyfine göre saltanattan eder ya da saltanat verir, sanlarını bir gün alır, ertesi gün iade eder.
4. Bu konuyu netleştirmek açısından büyükleri temelde iki sınıfa ayırmış olduğumu söylemeliyim. Ya yaşam biçimleri bağlamında tümden senin yazgına dayalı olarak yönetilenlerdir ya da bağımsız yaşamayı yeğleyenlerdir. İlkinden olanlar eğer açgözlü değilseler, sevilmeli ve sayılmalıdırlar. İkinciler iki grupta ele alınmalılar. Birinci grupta olanlar korkak ve ruhsuz oldukları için böyle davrananlardır ki bilgili, işe yarar oldukları zaman sonuna kadar onlardan yararlanmalısın. Onlar, esenlikli günlerinde onur duyacağın, kötü günlerinde korkmayacağın kişiler olacaklardır. Ama kişisel ihtiraslarından ötürü bilinçli olarak sana uymayanların tavrı, senden çok kendi çıkarlarını düşündüklerinin göstergesidir. Hükümdar, tıpkı bilinen düşmanları gibi bunlara dikkat etmelidir, çünkü kötü gününde iktidarın çökmesine yardımcı olurlar.
5. Halkın desteğiyle hükümdar olan kişi onun dostluğunu korumak zorundadır. Bu da kolaydır, çünkü halkın bir tek beklentisi vardır. Halk zulme katlanmak istemez. Ama halka karşı seçkinlerin desteğiyle hükümdar olmuş biri, her şeyin ötesinde halkın beğenisini kazanmak zorundadır. Halkın korumasını üstlendiği sürece zor olmayacaktır. Çünkü insanlar kötülük beklediklerinden iyilik gördüklerinde o kişiye daha çok ısınırlar. Bu nedenle halk sanki hükümdarı saltanata yükselten kendisiymiş gibi ona bağlanır. Hükümdarın halkın gönlünü kazanmasının koşullara göre değişen farklı yolları vardır, ama hiçbiri kesin bir kural olarak sıralanamaz. Onları konu etmeyeceğiz.
6. Sonuç olarak diyeceğim şu ki hükümdar halkın dostluğunu kazanmak zorundadır. Tersine, halkı karşısına aldığında kötü günlerinde çaresiz kalır. Sparta Kralı Nabis, Yunanistan’ın tümden kuşatılmasına ve çok başarılı bir Roma ordusunun saldırısına karşı koyduğu gibi yurdunu ve devletini korumasını bildi. Ve tehlike kapıyı çaldığında çok az kişiye karşı önlem aldı. Tersine olsaydı, bu yol yetmezdi. Benim bu savıma, halka güvenen çamura batar, gibi dillere pelesenk olmuş bir halk deyişine dayanarak kimse karşı çıkmasın. Bu karşı sav bir yalın yurttaş için geçerli olabilir. Sıkıştığı anda halkın kendisini kurtarmasını bekleyebilir, ama bu destek gelmeyebilir. Örneğin, düşmanlarına ya da toz kondurulamaz yöneticilere karşı giriştiği bir davada halka güvendiği için yarı yolda kalabilir. Tıpkı Roma’da Gracchus kardeşler ve Floransa’da Giorgio Scali’nin başına gelenler gibi. Oysa yetkeli, yürekli ve düşman güçlere karşı ne yapacağını bilen, gerekli önlemleri alabilmiş olan, ayrıca ortaya koyduğu cesaret ve verdiği emirlerle halkın ruhsal gücünü diri tutan bir hükümdar asla halkının ihanetine uğramaz ve ayağını yere sağlam bastığını kendisi de görür.
7. Bu hükümdarların halka dayalı bir yönetim biçiminden mutlak bir yönetim biçimine geçmeleri durumunda yönetimlerini tehlikeye atmaları kaçınılmazdır. Çünkü bu hükümdarlar ya kendi başlarına ya da üst düzey yöneticilerin yönlendirmesiyle ülkeyi yönetirler. Son seçenekte ayakta durmaları daha zor ve daha tehlikelidir; çünkü hükümdarlar, kendilerinden önce yüksek yöneticiler olarak o göreve atanmış olan kişilerin istencine göre devinmek zorunda kalırlar. Bu kişiler, özellikle zor zamanlarda, ya ona karşı gelerek ya da onun sözünü dinlemeyerek hükümdarın çöküşüne neden olabilirler. Hükümdar o dar zamanlarda mutlak yönetime geçemez, çünkü yöneticilerden emir almaya alışık olan halk ve uyruğu o aşamada hükümdarın buyruklarına ayak uyduramaz. Hükümdar da ne olacağı belli olmayan zamanlarda güvenebileceği kişi bulmakta zorluk çeker. Aynı hükümdar, karışık zamanlarda barışçıl zamanların dingin ortamını bulamaz; çünkü böylesi ortamlarda yurttaşların devlete gereksinimi vardır, herkes her işi yapar, didinir, çırpınır, çalışır ve gerekirse, canını vermeye hazırdır hükümdarı için, ölüm o zaman uzaklardadır. Devletin yurttaşına gereksinim duyduğu karışık zamanlarda çok az kişiyi ortalarda bulursun. Böylesine bir işe girişmek o kadar tehlikelidir ki ancak bir kez denenebilir. Ama bilge bir hükümdar her koşulda ve sürekli, yurttaşın devlete ve hükümdara gereksinim duyacağı bir yol bulmalıdır; böyle olursa halk sürekli onun eline bakar.
Hükümdar – Niccolo Machiavelli