İnsanlar bütün zamanların en iyisi olanı okumak yerine hep en iyinin peşine düştüklerinden yazarlar kendi dönemlerinde şöyle veya böyle egemen olan fikirlerin dar alanına sıkışıp kalırlar; ve bu yüzden kendi bataklığı içinde biteviye çırpınıp durur.
İzin verin size edebiyatçılar, emektar kalem erbabları ve ucuz velud yazarlar tarafından kullanılan kurnazca, ama melunca, bir o kadar da karlı ve başarılı olduğu söylenebilecek bir oyundan söz edeyim. Bunlar büyük bir başarıyla dönemin zevki selimi ve hakiki kültürü üzerinde oynayarak zariflerin zürefanın yularını ele geçirmeyi başarmışlardır. Böylelikle hepsi bir tempo okumaya alıştırılmışlardır; bir başka söyleyişle, dolanıp durdukları kibar çevrelerde sohbet konusu yapacak malzeme bulabilmek için hep aynı şeyi, yani en yeni ve en son çıkan kitapları okumaya şartlandırılmışlardır. Kötü romanların, ve Spindler, Bulwer, Eugene Sue gibi bir zamanlar meşhur olan yazarların kaleminden çıkma benzer ürünlerin hizmet ettiği gaye budur. Fakat sadece para için yazan ve bu yüzden sayıları asla azalmayan bilakis biteviye çoğalan fevkalade sıradan ve bayağı kimselerin en son eserlerini takip etmeyi büyük maharet addeden ya da buna kendini zorunlu hisseden bu tür bir okur kamuoyunun talihinden daha hazini nedir bilen var mı? Ve bu yüzden bütün çağların ve ülkelerin az sayıdaki en büyük, en seçkin kafalarının eserlerini sadece isimleriyle bilir onlar.
Edebi yahut sanatsal mecmualar (günlük matbuat) da, bayağı kimselerin günlük bilgi kırıntılarını bastıkları için, okuyan kitlelerin, eğer elde edilmek istenen şey kültür ise, münhasıran hakiki edebiyat eserlerine tahsis edilmesi gereken zamanını çalmanın emsalsiz derecede kurnazca tasarlanmış birer aracıdan başka bir şey değildir.
İnsanlar bütün zamanların en iyisi olanı okumak yerine hep en iyinin peşine düştüklerinden yazarlar kendi dönemlerinde şöyle veya böyle egemen olan fikirlerin dar alanına sıkışıp kalırlar; ve bu yüzden kendi bataklığı içinde biteviye çırpınıp durur.
Dolayısıyla okumak söz konusu olduğunda geri durabilmek (nerede duracağını bilmek) çok önemli bir şeydir. Geri durulacak yeri kestirmedeki maharetin esası, zaman zaman neredeyse salgın halinde yaygın olarak okunan herhangi bir kitabı, sırf bu yüzden okumaktan ısrarla uzak durmaktır denebilir, sözgelimi sebepsiz gürültü şamata koparan, hatta yayın hayatına çıktıklarının ilk ve son yılında birkaç baskıya ulaşabilen, sonra da unutulup giden siyasi veya dini risaleler, romanlar, şiirler ve benzeri böyledir. Ama şunu hatırdan çıkarmayın, ahmaklar için yazanlar her zaman karşılarında geniş bir dinleyici kitlesi bulurlar; okuma zamanınızı sınırlamaya dikkat edin ve okumak için ayırdığınız zamanı da münhasıran bütün zamanların ve ülkelerin büyük kafalarının eserlerine tahsis edin, onlar insanlığın geri kalanını yukarıdan seyrederler, şöhretleri onları zaten bu hüviyetiyle tanıtır. Okunması halinde sadece bunlar gerçekten bir şeyler öğretir ve insanı eğitir.
Hiçbir zaman kötü kitaplar çok az ya da iyi kitaplar çok fazla okunmaz: kötü kitaplar zihin için zehir mesabesindedir, aklı harap ederler.
İyi olanı okumak için kötü olanı hiçbir zaman okumamayı insan kendisine düstur edinmeli: Çünkü hayat kısa ve hem zaman hem dinçlik insan için sınırlı.
Arthur Schopenhauer
Okumak, Yazmak, ve Yaşamak Üzerine
Say Yayınları, Çeviri: Ahmet Aydoğan