Biliyorum, sizler de benim gibi, bilgiçlik taslayanları da, bilgiçlik taslamayı da sevmezsiniz. Öğrenilmesi en zor sanılan bilimler bile, iyi öğretme yöntemi bulunabilirse, tıpkı oyun oynar gibi güle oynaya beğeniyle öğrenilebilir. Yaşamda en sağlam, en doğru bilgilerimiz de işte böyle kendiliğinden öğrendiklerimizdir.
Öyleyse, gelin hep birlikte bir oyun oynayalım, bir bilmece oyunu… Size soracağım bilmece şu: Hem doğumundan önce, hem ölümünden sonra yaşamış insan kimdir?
Düşünün bakalım, bilirseniz dünyayı size vereceğim.
Bu bilmeceyi bilmeniz için size ipucu da vereyim. Bilindiği gibi her insan belli bir tarihte doğar, belli bir tarihte de ölür. Ama kimi insanlar tarihe geçer. Tarihe geçen bu kişilere, tarihsel kişiler deriz. Örneğin, Fatih Sultan Mehmet, Mimar Sinan, Mustafa Kemal Atatürk tarihsel kişilerdir.
Bir de, gerçekte yaşamamış, ama yine de adları sanları bilinen kişiler vardır. Bunlara toplumsal kişiler denir. Toplumsal kişileri toplum yaratır ve yaşatır.
Tarihsel bir kişi, zamanla toplumsal bir kişilik kazanabilir. Toplum, bir tarihsel kişiyi benimser, özümserse, ona toplumsal bir kişilik de verir. İşte
Nasrettin Hoca böyle bir kişidir; yani hem belli bir tarihte doğup ölmüş bir tarihsel kişidir, hem de toplumun benimseyip özümsediği, simgeleştirdiği bir toplumsal kişidir.
Nasrettin Hoca bundan yediyüzelli yıl kadar önce Sivrihisar ilçemizin Hortu köyünde doğmuş, bir süre Sivrihisar’da bulunmuş, sonra ölümüne dek Akşehir’ de yaşamış ve orada ölmüştür. Mezarı da Akşehir’dedir. Demek Nasrettin Hoca, bir tarihsel kişidir. Ama Türk halkı, bir tarihsel kişi olan Nasrettin Hoca’yı öyle benimsemiş, öyle özümsemiş, Nasrettin Hoca’yı kendisi ve kendisini de Nasrettin Hoca saymış ki, sonunda toplumsal kişilik kazanan Nasrettin Hoca, Türk halkının kendisi olup çıkmış. Türk halkı yediyüzelli yıldan beri kendi düşüncelerini, duygularını, Nasrettin Hoca’nın ağzından söylemiş ve Nasrettin Hoca’ nın ağzından dinlemiş. Böylece halkımız hiç durmadan yeni yeni Nasrettin Hoca gülütleri yaratmış.
Bütün tarihsel ve toplumsal kişiler, ölümlerinden sonra da adlarıyla, anılarıyla, ünleriyle, yapıtlarıyla toplumda yaşarlar. Örneğin, tarihsel kişilikleri olanlardan Fatih Sultan Mehmet tarihte bir dönem açmış olmasıyla, Mimar Sinan yapıtlarıyla, Atatürk Cumhuriyetimizi kurmuş olmasıyla, ölümlerinden sonra da toplumda yaşamaktadırlar; yani hem tarihsel, hem toplumsal kişidirler. Ama hiçbir tarihsel ve toplumsal kişi doğumundan önce yaşamamıştır. Yalnız bitek toplumsal kişi vardır ki o, hem doğumundan önce, hem de ölümünden sonra yaşamaktadır. İşte bu ölümsüz kişi Nasrettin Hoca’dır.
Türk halkının yarattığı gülütlerine göre Nasrettin Hoca, daha doğumundan önceki zamanların olaylarına karışmış, doğmadan önceki olayları yaşamıştır. Örneğin halkımız Hoca’yı, gülütlerinde O doğmadan üçyüz yıl önce yaşamış olan Mansural Hallaç’la birlikte yaşatmıştır. Böylece Nasrettin Hoca, zamanın gerisine doğru uzanmış olur.
Bununla da kalınmıyor. Nasrettin Hoca öldüğünde Amerika daha keşfedilmemişti. O zaman Amerika keşfedilmediğine göre, Nasrettin Hoca’nın yaşadığı dönemde Avrupa’da, Asya’da daha tütün bilinmiyor demektir. Çünkü bildiğiniz gibi bütün dünyaya tütün Amerika’nın keşfinden sonra Amerika’dan getirilip yayılmıştır. Oysa Türk halkının yarattığı gülütlerinde Nasrettin Hoca tütün çubuğu, cıgara içmektedir. Demek Nasrettin Hoca’mız, ölümünden çok sonraları keşfedilmiş olan Amerika’dan gelen tütünü içebilmiş, yani ölümünden sonra da yaşamıştır. Böylece Nasrettin Hoca, zamanın hem ilerisine hem berisine doğru da uzanmış olur.
Şimdi bilmecemizin yanıtını verebilirsiniz: Doğumundan önce de, ölümünden sonra da yaşamış olan dünyadaki tek insan Nasrettin Hoca’dır. Ölümünden sonra da yaşamış başka tarihsel ve toplumsal kişiler vardır, ama doğumundan önce de yaşamış olan dünyadaki tek kişi Nasrettin Hoca’dır.
Nasrettin Hoca kertesinde Türk halkını belirleyen, Türk halkının ortaklaşa niteliklerini, duygu ve düşüncelerini gösteren, Türk halkını simgeleyen başka birisi daha yoktur.
Biz hepimiz Nasrettin Hoca’nın çocuklarıyız. Çünkü yediyüzelli yıldan beri O’nun kalıtını bölüşe bölüşe bitiremiyoruz. Sizler de O’nun kalıtını daha arttırıp zenginleştirerek sizden sonraki kuşaklara kalıt olarak bırakacaksınız.
Bilmeceyi bildiniz. Sözümde durup dünyayı size veriyorum sevgili çocuklarım; bu güzel, bu yaşanılası dünya sizin olsun. Yaşadığınız dünyanın sizin olabilmesi için, onun güzelleşmesinde, iyileşmesinde katkınız olması gerekir.
Biz, bizden öncekilerden aldığımız bu güzelim dünyayı kendi katkılarımızla daha da güzelleştirmeye çalıştık; şimdi bu dünyayı bütün yüreğimizle, bütün gönlümüzle size kalıt bırakıyoruz Nasrettin Hoca’nın sevgili torunları, benim sevgili, benim canım çocuklarım. İşte dünya, sizindir! Onu daha, daha, daha güzelleştiriniz!