Uzaya ilk adımın 50. Yılında Yuri Gagarin’e Saygı Ekim Devrimi’ne selam

9 Mart 1934 tarihinde kolektif bir çiftlikte çalışan ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Yuri Gagarin, hocaları tarafından zeki ve çalışkan fakat biraz da yaramaz bir çocuk olarak tanımlanırdı. 2. Dünya şavaşında matematik hocası Kızıl Ordu Hava Kuvvetleri`nde uçması Gagarin üstünde büyük bir iz bıraktı.
Genç yaşta hedefine ulaştı. Henüz 27 yaşında ikenUzaya gidecek ilk insanı yani kozmonot adaylarını belirlemek için Sovyetler, geniş bir tarama programı başlatmış, en sonunda başarılı bir kozmonot olan German Titov ile Yuri Gagarin arasında bir tercihte bulunmak durumunda kalmıştı. Bu son seçimde Titov`un aksine Yuri`nin güler yüzlü ve cana yakın karakterinin olması ve sade bir çocukluk sürdürmüş olması sebebiyle seçildi.
Gagarin, insanlık için ölümü ve tüm olasılıkları göze alarak 12 Nisan 1961 tarihinde uzaya çıkan ilk insan oldu. İniş sırasında ölebileceğini düşünülerek daha yörüngedeyken rütbesi yükseltildi. Ancak beklenenin aksine Gagarin, dünyaya çok ünlü biri olarak döndü. Bir kaza sonucu yaşadığı yerin yakınlarına düşen bir uçakla aklında yer eden pilotluk yine bir kazayla sona erdi.

 

[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=iWA6Zqe5ub8[/youtube]

Uzaya ilk adımın 50. Yılı

Bugün, Yuri Gagarin’in 12 Nisan 1961’de Kazakistan’ın Baykonur Üssü’nden fırlatılan Vostok kapsülüyle dünyanın çevresinde yaptığı tarihi yolculuğun 50. yılı. Bu rüya göreve çıktığında yalnızca 27 yaşında olan Gagarin, marangoz bir baba ile mandıra işçisi bir annenin dört çocuğundan biriydi. 1934 yılında, Rusya’nın batı ucunda küçük bir köyde dünyaya geldi. Annesi ve babası kolektif bir çiftlikte çalışıyordu. 1941’de kasabalarını Naziler işgal edince aile, yaklaşık iki yıl boyunca bahçelerindeki bir sığınakta saklandı. İki büyük oğulları Polonya’da bir çalışma kampına gönderildi. Gagarin eğitimine ancak üç yıl sonra devam edebildi. Gökyüzüne ve uçmaya duyduğu ilgi 20’li yaşlarında kendisini gösterdi. Ural Dağları’nda bir askeri okulda savaş pilotu olarak eğitim gördü. Çalışkan bir öğrenciydi ve kısa sürede yükseldi. 1959 yılında ‘yeni bir cihaz geliştirmek’ adı altında başlatılan gizli bir proje için seçilen 20 adayın arasına girdi. Bu yeni cihaz, uzaydaki ilk insanı taşıyacak olan Vostok’tu.
Çalışma arkadaşlarının anlattıklarına göre, herkes tarafından sevilmesi ve komplekssiz olmasıydı onu diğer 19 adaydan ayıran. Bir de kısa boyu. Yalnızca 1.60 olan Gagarin, o ufacık, sıkış tıkış kapsülün içine kolayca sığabiliyordu. Gagarin, sosyalizm sayesinde orta sınıf bir aileden gelen bir çocuğun bile başarılı olabileceğinin kanıtıydı.

Uzayda 108 dakika
Aslında uzayda geçirdiği 108 dakikada Gagarin’den yapması beklenilen fazla bir şey yoktu. Mühendisler, yerçekiminin yokluğunun Gagarin’i nasıl etkileyeceğini bilmiyorlar, kozmonotun bilincini kaybedeceğinden korkuyorlardı. Kapsül tamamen otomatik olarak, Rus mühendisler tarafından yeryüzünden kontrol ediliyordu. Proje oldukça riskliydi-daha önce uzaya yollanan 48 köpeğin 20’si ölmüştü. Ama Sovyet uzay programının kilit adamı ve efsanevi baş tasarımcısı Sergey Korolyov, uzaya ilk insanı Amerika’dan önce yollayabilmek için elini çabuk tutması gerektiğinin bilincindeydi. Bu başarı, Sovyetler Birliği için Soğuk Savaş’ta bir dönüm noktası olacaktı.
Gagarin’in uzayda geçireceği 108 dakikada ise tek yapması gereken seyir defterine not tutmaktı. (Onu da kalemini kapsülün içine düşürdüğü ve bir daha geri alamadığı için yarım bırakmak zorunda kalacaktı.) “Uzaydaki ilk insan mıydım yoksa son köpek mi emin değilim” demişti Gagarin. Ama korkusuzdu. “Eğer varolacaksan, bari ilk ol,” demişti.

“Haydi gidelim!”
12 Nisan 1961’de, sabah saat 09:07’de yollandı roket. Gagarin’in roket yollanmadan önce son sözü “Poyekhali!” (“Haydi gidelim!”) oldu.
Rusya’nın Gagarin’in uzayda 50. yılı için ilk kez bu yıl yayımladığı gizli dosyalarda ortaya çıktı ki “poyekhali”den öncesi de vardı. Başmühendis Korolyov, Gagarin uzayın derinliklerine yollanmadan “Çayla yemen için bol bol sosis, şeker ve reçel koyduk. Şişmanlayacaksın!” demişti. Gagarin de gülerek “Önemli olan sosisler, ay ışığında iyi gider” diye cevap vermişti. Seyahat sırasında yaşadıklarından gerçekten de büyülenmişti Gagarin. “Ağırlıksızlık hissi çok güzel… her şey yüzüyor sanki,” demişti telsizlere. “Dünya’nın atmosferi çok güzel. Bulutların dünyaya düşen gölgeleri çok çarpıcı.”
Yine de fiyaskodan kıl payı kurtulundu. Gagarin’in kapsülü, Dünya’nın atmosferine geri girerken servis modülünden ayrılmayınca fazla yük yüzünden aşırı ısındı ve içinde Gagarin’le birlikte topaç gibi dönmeye başladı. Gagarin neredeyse bilincini kaybedecek hale gelmişken kablolar yanarak koptu ve kapsül sonunda diğer parçadan ayrıldı. Yere çakılmadan paraşütüyle kapsülün içinden fırlatılan Gagarin, sapasağlam Volga nehrinin kıyısına indi. Onu gören bir ormancının karısı ve torunu, garip turuncu kıyafeti ve beyaz kaskından korkarak kaçtılar. Herhalde Gagarin’den kaçan ilk ve son iki insan onlardı.


Dönüşünü kutlamak için Kızıl Meydan’da inanılmaz bir kutlama yapıldı. Moskovalılar Gagarin’i görebilmek için sokaklara dökülmüştü, sokaklarda yer bulamayanlar da pencerelerde, çatılardaydı. “9 Mayıs zaferiyle karşılaştırılabilecek bir heyecan vardı” demişti dönemin lideri Nikita Kruşçev’ın oğlu Sergey Kruşçev.
Anısına heykeller dikildi, sokak isimleri değiştirildi, hatta çocukluğunu geçirdiği kasabanın adı Gzhatsk’ın adı Gagarin olarak değiştirildi. Ama o hâlâ İngiltere kraliçesi II. Elizabeth’in daveti üzerine katıldığı bir yemekte ‘gerçekten yanımda olduğuna inanmak için masanın altından bacağına dokundum,’ diyecek kadar saf, sofrada hangi çatal bıçağı kullanması gerektiğini bilmediğini itiraf edecek kadar alçakgönüllüydü. Mütevazı geçmişi, onu Rusya’nın ‘poster çocuğu‘ haline getirdi. Mavi ışıltılı gözleri, çocuksu ifadesi ve sevimli gülümsemesi ile herkesin sevgilisi oldu. İlkokullarda, Lenin’in öğretilerinin yanıbaşında onun hikayesini okudu çocuklar.
Gagarin’in hayatı zamanla düşüşe geçti. Kızının anlattıklarına göre sürekli kutlamalara davet edilir, herkes onunla içki içmek isterdi. Ama artık sıkılmıştı hep aynı hikayeyi anlatmaktan.

Uçuş yasağı
Gagarin’in artık Sovyetler Birliği için değeri çok yüksekti, bir ikon haline gelmişti. Tehlikeli bir göreve yollanmaması kararlaştırıldı ve göklere âşık pilotun uçması yasaklandı. Tam yedi yıl sonra, 1968’da, ancak yanında başka bir pilot da olması şartıyla yeniden uçmaya başladı. Bundan birkaç ay sonra, küçük bir idman uçağında,  sebebi bilnmeyen bir kazada uçağı Moskova’nın kuzeydoğusuna çakıldı. Uzaydaki ilk adam, 34 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Gagarin’den sonra başlayan yarışta birçok ülke uzaya yüzlerce insan gönderdi. Ama o özeldi çünkü ilkti. “Eğer varolacaksan, bari ilk ol” dediğinde her şeyi özetlemişti aslında.

*Radikal

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz