İBRAHİM KAYPAKKAYA: ŞEYH SAİT MESELESİNDE DEVLETİ DESTEKLEYEN ‘KOMÜNİSTLER’ TÜRK MİLLİYETCİSİDİR!

Kürt isyanlarının yeni Türk devleti tarafından vahşice bastırılmasının ve peşinden yapılan kitle katliamların feodalizme karşı, yönelmiş ‘ilerici”, ‘devrimci’ bir hareket diye alkışlayanlar, sadece ve sadece iflah olmaz hâkim ulus milliyetcileridir. Böyleleri, yeni Türk devletinin sadece feodal Kürt beylerine saldırmadırmadığını, çoluk-çocuk, kadın- erkek bütün Kürt halkına da vahşice saldırdığını, onbinlerce köylüyü katlettiğini görmezlikten geliyorlar. Böyleleri, yeni Türk devletinin bu katliamlar yaparken, kendisine karşı çıkmayan feodal beylere candan dostluk gösterdiğini, bunlara destek olduğunu ve bunları güçlendirdiğini unutuyorlar. (…)

Bir de, Şeyh Sait ayaklanmasının arkasında Ingiliz emperyalizminin parmağı olduğu iddiasıyla, Türk hâkim sınıflarının milli baskı politikasını savunmaya yeltenen sözüm ona ‘komünistler’ var. Biz burada ingiliz emperyalizminin parmağı olup olmadığını tartışmayacağız. Böyle bir iddiayla milli baskı politikasının savunulup savunulmayacağını tartışacağız. Şeyh Sait isyanının arkasında İngiliz emperyalizminin parmağının olduğunu varsayalım.

Bu şartlarda bir komünist hareketin tutumunun nasıl olması gerekir?

Birinci olarak, Türk hâkim sınıflarının Kürt milli hareketini zorla bastırma ve ezme politikasına kesinlikle karşı çıkmak, buna karsı aktif bir şekilde mücadele etmek, Kürt milletinin kendi kaderini kendisinin tayin etmesini istemek, yani ayrı bir devlet kurup kurmamaya bizzat Kürt milletinin karar vermesini istemek. Bu, pratikte dışarıdan müdahale edilmeksizin, Kürt bölgesinde genel oylama yapılması, ayrılma veya ayrılmama kararının bu yolla veya buna benzer bir yolla bizzat Kürt milleti tarafından verilmesi anlamına gelir.
Kürt hareketini bastırmak için yollanan bütün askeri birliklerin geri çekilmesi, her türlü müdahalenin kesinlikle önlenmesi, Kürt milletinin kendi geleceği hakkında kendisinin karar vermesi, komünist hareket birinci olarak bunun için mücadele eder ve Türk hâkim sınıflarının bastırma, ezme, müdahale politikasını kitlelere teşhir eder, ona karşı aktif olarak savaşırdı.

İkincisi, İngiliz emperyalizminin milliyetleri birbirine düşürme politikasını, bunu her milliyetten emekçi halka, bunların birliğine verdiği zararı kitlelere teşhir eder, İngiliz emperyalizminin müdahale, içislere burnunu sokma politikasıyla aktif olarak savaşırdı.

Kalbimiz mezar yeridir: “Beni Öldürdüler Kardeşim” – Ercan Kesal

Üçüncüsü, Kürt ulusunun ayrılmasını, ‘bir bütün olarak sosyal gelişmenin ve sosyalizm için proletaryanın sınıf mücadelesinin menfaatleri açısından yargılar, bizzat ayrilmay destekleme veya desteklememe yolunda bir karara varırdı. Eğer ayrilmamay: proletaryanın sınıf menfaatlerine uygun buluyorsa, Kürt işçileri ve köylüleri arasında bunun propagandasını yapardı; özellikle Kürt komünistleri, kendi halkı arasında birleşmenin propagandasin yapardı ve milli baskılara karşı mücadeleyi toprak ağalarının, mollaların, şeyhlerin, vo. durumunun güçlenmesiyle bağdaştırma çabasında olanlara karşı mücadele ederdi. Buna rağmen Kürt ulusu ayrılma yönünde karar verirse, Türk komünistleri buna razı olur, ayrılma isteğinin karşısına zor çıkarma eğilimleriyle kesinlikle mücadele ederdi. Kürt komünistleri ise Kürt işçi ve emekçileri arasında “birleşme”nin propagandasını yapmaya, emperyalist müdahaleyle mücadeleye; Kürt feodal beyleriyle, şeyhlerle, mollalarla, feodal beyleriyle, şeyhlerle, mollalarla, burjuvazinin milliyetçi amaçlaryla mücadeleye devam ederdi. Eğer komünist hareket, Kürt ulusunun ayrılmasının proletaryanın sınıf menfaatleri açısından faydalı olacağına karar verirse, mesela ayrılma hâlinde Kürt bölgesinde devrim imkânl artacaksa, o takdirde bizzat ayrılmayı savunurdu; hem Türk işçi ve emekçileri arasında, hem de Kürt işçi ve emekçileri arasında ayrılmanın propagandasin yapardı. Her iki hâlde de, Türk işçi ve emekçileriyle Kürt işçi ve emekçileri arasında sıcak ve samimi bağlar doğardı. Kürt halkı, Türk halkına ve komünistlere büyük bir güven ve dostluk duygusu beslerdi. Halkların birliği pekişir, devrimin başarısı daha da kolaylaşırdı.” (ss.189- 190)

İbrahim Kaypakkaya
Kaynak Kitap: Seçme Yazılar

Babası İbrahim Kaypakkaya’yı anlatıyor: “Bir defa yüzünü göreyim dedim, ama göstermediler”

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz