Trabzon Şehrinin İslamlaşması ve Türkleşmesi 1461-1583 – Heath W. Lowry

Princeton Üniversitesi öğretim üyelerinden, Tarihçi Prof. Heath W. Lowry “Trabzon Şehrinin İslamlaşması ve Türkleşmesi 1461-1583” adlı kitabında, Trabzon şehrine ait 1486, 1523, 1553 ve 1583 tarihli tahrir defterleri inceleyerek  bir demografi tarihi çalışması sunuyor.İlk baskısı 1981 yılında yapılan ve  29 yıl sonra, gözden geçirilmiş ve güncellenmiş olan bu eserde; 15. yüzyılda, nüfusu neredeyse tamamen Hıristiyan ve Rum olan bu kentin 1461 yılında Osmanlı’nın hakimiyetine geçişinin ardından neler yaşadığı, Osmanlı kaynakları eşliğinde adım adım izleniyor. Aradan geçen yüzyıl içinde sürgün ve iskân politikaları, dönemin savaşları ve gerginliklerinin arasında şehir nüfusunun çoğunluğunun nasıl Müslümanlaşıp Türkçe konuşan bir halk haline geldiği sorusuna cevap aranıyor.

Trabzon nasıl ‘bizim’ oldu

Heath W. Lowry’nin tez çalışması olarak kendisine seçtiği Trabzon kenti ve bu kentin Osmanlı yönetimi altındaki değişim ve dönüşüm hikâyesi, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları tarafından bir kez daha yayımlandı. Bir kez daha diyoruz çünkü, ilk kez 1981 yılında yayımlanan, daha sonra bir kez daha basılan kitap, şimdi üçüncü baskısı ile karşımızda.
Yazılı olmaktan ziyade ağırlıklı olarak sözel tarzda yaşatılan kültürümüz misali, ister kişisel olsun, isterse genel olsun tarihimizde aynı şekilde sözel boyutta hayat bulur. Geçmişin yazılması, hayatımızın akışı dahilindeki olayların ve gelişmelerin kayıt altına alınması ise, bu geleneksel anlayış dahilinde kültür dünyamızda kendisine yer bulamaz. Bunun doğal bir sonucu olarak okumak da, aynı şekilde hayatımızın akışı dahilinde önemli bir uğraş olarak yer almaz. Elbette bütün bunların sonucunda aynı durum kaçınılmaz olarak işin araştırmacılık boyutu için de geçerlidir. İşte bu sebepledir ki, araştırmanın, yazmanın ve okumanın geçer akçe olmadığı bir ortamda, kent tarihlerine yönelik kitaplar da en az ilgi duyulan yayın türleri olarak kitapçı raflarındaki yerlerini alırlar. Halbuki yaşadığımız bölgeyi, kenti ve semtleri tanımamızı, dolayısıyla da bilinçli bir şekilde sahip çıkmamızı sağlayacak olan bu tarz çalışmalar apayrı bir öneme sahip bulunmaktadır. Heath W. Lowry’nin kaleme almış olduğu kitapta işte kelimenin tam anlamıyla bu tarife denk düşen bir kitap.

Osmanlı’nın Trabzon’u
Çünkü elimizdeki bu çalışma, sıradan bir kent tarihi olmanın çok daha ötesinde bir işleve sahip bulunuyor. 1461 yılında Pontus Krallığı’na son verilerek Osmanlı idaresine dahil edilen Trabzon’un, fetihten sonraki yaklaşık 120 yıllık süreçte yaşadığı büyük dönüşüm kitabın ana konusunu oluşturuyor. Yani bir kentin İslamlaşma ve Türkleşme süreci bir bilim adamının titiz ve sabırlı çabaları ile gün ışığına çıkarılıyor.
Bu çabalar ile sadece yaşanan değişim ve dönüşüm sürecinin anlaşılır olmasının ötesinde iki önemli konuda da kayda değer adımlar atılıyor. Bunların ilkini Osmanlıların ele geçirdikleri bir Hıristiyan kentini nasıl değiştirip, dönüştürdüklerine dair var olan yargıların ciddi bir biçimde sorgulanması oluşturuyor. İkincisini ise, belgelerin kullanımı sırasında ortaya çıkan problemlerden hareketle arşiv malzemesinin kullanımı ve değerlendirilmesinde daha farklı kriterlerin kullanılması oluşturuyor.
Nüfusunun tamamını gayrimüslimlerin oluşturduğu Trabzon gibi kentlerin Osmanlıların eline geçtikten sonra nasıl bir değişim yaşadıkları konusu, aslına bakılırsa elimizdeki bilgiler doğrultusunda standart bir takım yorum ve değerlendirmelerden öteye gitmemektedir. Hele ki, sürece bizzat şahitlik eden Osmanlı tarihçilerinin kaleme aldıkları herhangi bir kaynakta yoksa, bu konuda başvurulabilecek yegâne kaynak olarak Bizanslı tarihçiler ile yabancı seyyahların yazdıkları ile yetinmek söz konusu olmakta.
Söz konusu kaynaklar hiç şüphesiz ki, kent tarihi araştırmalarında önemli bir işleve sahip bulunmaktadır. Ancak bu kitaplarda ennihayetinde kişisel gözlemleri ve subjektif yorumları içerir. Yani kullanımı esnasında ihtiyatın elden bırakılmamasının zaruri olduğu kaynaklardır bunlar. O yüzden de arşiv malzemesi, yani dönemin yöneticileri tarafından tutulmuş resmi kayıtlar bu bağlamda ayrı bir önem kazanır. Gerçi bu noktada da akıllara resmi makamlar tarafından oluşturulan bu belgelerin doğruyu tam olarak ne oranda yansıttığı yolunda bir takım sorular gelecektir.
Arşivlere kaldırılmış belgelerin bize her şeyi anlatmayacağını söylemek her hâlde abartılı olmayacaktır. Ancak özellikle bir devletin çok güçlü olduğu ve deyim yerinde ise dünyaya meydan okuduğu bir zamanda yapmış olduğu icraatından ve bu icraatla ilgili arşiv kayıtlarından çekineceğini dolayısıyla da bir takım şeyleri kendine göre farklı yansıtacağını düşünmek de aynı şekilde abartılı bir değerlendirme olacaktır.
İşte bu bakış açısı doğrultusunda konuya yaklaşıldığında 15. yüzyıldan 18. yüzyıla değin öncelikle çalışabilir durumdaki vergi mükelleflerini belirlemek amacı ile düzenlenmiş olan Tapu Tahrir defterlerinin bize bir dönemin gerçeklerini yansıtmakta oldukları görülecektir. Burada söz konusu defterlerin kullanımında karşımıza çıkan başlıca sorun defterlerin içerdiği bilgiden ziyade, Lowry’nin de işaret ettiği gibi katiplerin yazım esnasında sebep oldukları hataların üstesinden gelinmesindeki zorluktur. Bir de buna ilaveten yaklaşık olarak otuz yıl ara ile yapılan sayımlarla yenilenen bu defterlerin yazımında bir standart olmaması nedeniyle, aralarında tanım ve yorumlama açısından bariz farklılıların bulunmasıdır.
Bu sebepledir ki, daha çok teknik gerekçelere dayanan sebepler dolayısıyla, kullanırken ihtiyatlı olunmasında fayda olan Osmanlı arşiv kayıtlarından yansıyan Trabzon’un 16. yüzyıldaki görüntüsüne gelince, ortaya çıkan manzara, özellikle de bugünün ölçüleri içinde bakıldığında bir hayli ilginç bir görünüm arzeder.

15. ve 16. yüzyıllarda Trabzon
Bu görünümün neden dolayı ilginçlik kazandığının başında ise, o dönemki kent nüfusu gelir. 1461 yılında savaşmaksızın Osmanlıların eline geçen ve dolayısıyla da yağmadan kurtulan kentin o günlerdeki nüfusu 4-5 bin civarındadır. Trabzon’un Osmanlıların eline geçmesi sonrasında bu stratejik öneme sahip kentteki gayrimüslimlerin bir kısmı başta İstanbul olmak üzere başka kentlere sürülürken, Orta Anadolu ve Karadeniz yöresindeki kentlerden de Müslüman Türkler Trabzon’a göçertilir. Böylece İslamlaşma ve Türkleşme sürecinin ilk adımları atılır. Bundan sonrası ise, Lowry’nin titiz ve sabırlı çalışması ile Trabzon’a ait 1486, 1523, 1553 ve 1583 yıllarındaki sayımlar sırasında düzenlenmiş Tapu Tahrir defterlerinden takip edilebilmektedir.

Hıristiyanlar ve Müslümanlar
Eldeki ilk sayım bilgilerini içeren 1486 tarihli defter kentin bütün bu İslamlaştırma çabalarına rağmen nüfusun yüzde 80’i itibarıyla Hıristiyan olduğunu gösterir. 1523’te ise Müslüman nüfus oranının yüzde 15’lere gerilediği, buna karşın Müslüman toplumun kentin idari yapısı ile bütünleştiği ve mahallelerin de birer ikişer Türkçe adlarla anılmaya başlandığı görülür. Türkleşmeye doğru giden sürecin ilk adımlarının atılmaya başlanmış olduğunu göstermesi açısından bu gelişmeler dikkat çekicidir. Ancak İslamlaşma ve Türkleşme yolundaki bütün bu gelişmelere rağmen, kentteki Müslüman nüfusun azalması ise bir başka dikkat çekici konudur. Bu durum Lowry tarafından kentte bir dönem şehzadelik yapan Yavuz Selim’in, İstanbul’a giderken beraberinde çok geniş bir kitleyi de maiyeti olarak götürmesi ile açıklanır.
1553’teki üçüncü sayımda ise kentteki Müslümanların oranının yüzde 47’ye çıktığı görülür. Bu hızlı artışta doğal nedenlerin dışında yeni sürgünlerin uygulamaya konmuş olması da etkili olur. Özellikle de, Doğu Anadolu’da Safevilerin yoğun siyasi ve dini faaliyetlerinin olduğu bir dönemde bölgeye yakın bir kentte yoğun olarak Hıristiyan nüfusun bulunuyor olması tehlikeli olarak değerlendirilmiş ve bu Hıristiyanlar başka yerlere gönderilirken, yerlerine de Müslümanlar göçertilmiştir.
Son defter olan 1583 tarihli olanına bakıldığında ise, Müslüman nüfusun oran olarak yüzde 54’e vardığı görülür. Yeni göçlerin ve doğal nedenlerin yanısıra Müslüman nüfusun artmasının nedenleri arasında bu dönem Hıristiyanların din değiştirmesinin de ( ihtida ) önemli yer tuttuğu görülür. 1553 sayımında ilk kez belirgin bir şekilde ortaya çıkan bu gelişme, 1583’teki sayımda iyice dikkat çekici hâle gelmiş bulunmaktadır. Bunun nedenlerine bakıldığında ise iki faktörün önemli rol oynadığı görülür.
Bunlardan birisi Ömer Lütfü Barkan Hocanın tabiri ile kolonizatör Türk dervişlerinin etkili faaliyetleridir. Diğeri ise Hıristiyanlardan alınan yüksek oranlardaki vergiler. İşte bu iki gerekçe Hıristiyanların din değiştirerek Müslüman olmalarında etkili olmuş ve kentin Osmanlılar tarafından ele geçirilmesinden neredeyse 100 yıl sonra gerçek anlamda bir İslamlaşma sürecine girilmesinin yolunu açmıştır. Türkleşme süreci ise, yerel dillerin kullanımı ve geleneklerin hala canlı olması dolayısıyla söz konusu tarihte henüz yeni yeni başlamıştır. Tam anlamı ile ne zaman tamamlanmıştır diye sorulacak olursa buna verilecek cevap ise, ancak yüzyıllar sonra, 1923’teki nüfus mübadelesi ile olacaktır.

Mehmet Ali Gökaçtı 
03/06/2005 – Radikal Kitap

Tanıtım Yazısı
Heath W. Lowry elimizdeki nitelikli çalışmasında, 1461-1583 zaman aralığında Trabzon’un İslamlaşması ve Türkleşmesi sürecini inceliyor. Yazar kitabının ilk bölümünde 15. yüzyıl Bizans ve Osmanlı tarihlerini inceleyerek, Trabzon’un Osmanlılar tarafından ele geçirilişinin şehrin yerli nüfusu üzerindeki etkisini araştırıyor. Lowry ikinci bölümde, şehrin nüfus profilini veriyor ve takip eden üç bölümde de, 1523, 1553 ve 1583 yıllarının tahrir defterlerini inceleyerek, şehrin İslamlaştırılmasının 1523 ile 1583 yılları arasında gerçekleştiğini gösteriyor. Yazar kitabının altıncı bölümünde, Trabzon şehrinin İslamlaştırılması sorununu ele alıyor ve ardından, Osmanlı’nın Trabzon’u ele geçirilişinden altmış ile yüz yirmi yıl sonra, şehrin Hıristiyanlarının büyük ölçüde İslamiyete döndürüldüklerini ortaya koyuyor.

Can Dündar (31 Temmuz 2005 – Milliyet)
Princeton Üniversitesi öğretim üyelerinden tarihçi Prof. Heath W. Lowry, “Trabzon Şehrinin İslamlaşma ve Türkleşmesi (1461-1583)” başlıklı kitabında (B.Ü. Yayınevi, 2005) şehirdeki erkek isimlerinden yola çıkarak 1461’deki fetih sonrası Trabzon’un dönüşümünü kanıtlar.
Yöntemi basittir:
Osmanlı’da İslam dinine dönenlerin (“mühtedi”lerin) çoğunluğu baba adı olarak, babasının asıl adını vermek yerine “Abdullah”ı yazdırır. Yeni ismi, “Abdullah’ın oğlu” olarak kayda geçer.
Bu bilgiyle Prof. Lowry, 15 ve 16. yüzyıllara ait Trabzon Tahrir Defterleri’ni inceler, yetişkin evli erkek Müslümanların adlarını baba adlarıyla karşılaştırır.
Buna göre 1553 yılında Trabzon’da 570 yetişkin Müslüman erkekten yalnızca 2’sinin kendi adı Abdullah iken, 163’ünün baba adı Abdullah olarak kayıtlıdır.
30 yıl sonraki defterde durum şöyledir:
Şehirde 1134 evli erkek vardır. Bunlardan yalnızca 1’inin adı
Abdullah’tır. Ama 256’sının baba adı Abdullah olarak kayda geçilmiştir.
Prof. Lowry’ye göre bu, “Hıristiyan geçmişin hatırlatılmasının rahatsızlığından kaçınmak içindir.”
1523’te yüzde 85’i Hıristiyan olan Trabzon, fetihten sonraki 120 yıl içinde büyük dönüşüm yaşamış, sürgün tehdidi karşısında kentin çoğu Rum nüfusu, doğup büyüdükleri kenti terk etmektense İslama dönmeyi tercih etmiştir.
Nitekim 1523’ten 30 yıl sonra kent sakinlerinin yaklaşık yarısı Müslüman olmuştur.

Kitabın Künyesi
Trabzon Şehrinin İslamlaşması ve Türkleşmesi 1461-1583
Heath W. Lowry,
Çeviren: Demet Lowry,
Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi,
Yayın Tarihi:2. Baskı Mart 2010, İstanbul
247 sayfa

Prof. Heath W. Lowry Hayatı (1942, Salem)
Portland State Üniversitesi’nden mezun oldu. Lisansüstü eğitimini U.C.L.A’a yaptıktan sonra 1971 yılında doktora çalışmaları için İstanbul’a geldi ve Amerikan İlmi Araştırmalar Merkezi’de müdürlük ve 1979 sonuna kadar Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü’de öğretim üyeliği yaptı. 90’lı yıllarda Princeton Üniversitesi’de Mustafa Kemal Atatürk Kürsüsü başkanı oldu ve 1994-97 arasında Yakın Doğu Etütleri Programı başkanlığını yaptı. Eserlerinden bazıları şunlardır: Studies in Defterology: Ottoman Society in the Fifteenth and Sixteenth Century Istanbul, 1992; Fifteenth Century Ottoman Realities: Christian Peasant Life on the Aegean Island of Limnos, 2002; The Nature of the Early Ottoman State, 2003; Seyyahların Gözüyle Bursa 1326-1923, 2004; Osmanlıların Ayak İzlerinde, 2009; Erken Dönem Osmanlı Devleti’nin Yapısı, 2010; Yenice-i Vardar’lı Evrenos Hanedanı: Notlar ve Belgeler, 2010.


Daha Fazla kitap için www.insanokur.org ‘u ziyaret edebilirsiniz.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz