KAPİTALİST TOPLUMDA GÖZÜN EGEMENLİĞİ – ROGER BEHRENS

2

Kulaklarıyla Düşünmek
Adorno ‘Prismen’ kitabında “Kulaklarıyla düşünmeye alışkın olan [ . .. ]” (GS cilt 10.1, s. l l) diye yazıyor. Eleştirel teorinin gerektirdi­ği düşünsemeli, düşünsenmiş düşünce optik cazibelerin etkisinde kalmış olmaktan çok akustik, dinleyen bir düşünce olarak tasavvur edilmelidir. “Denilebilir ki çevik, küçümseyen gözle değil, esas ola­rak kendini unutmuş kulakla tepki vermek, geç endüstriyel dönem­le ve onun antropolojisiyle belirli bir biçimde çelişir. ” (GS cilt 15, s.29). Yani kulak gözle karşılaştırıldığında “konsantrasyonsuz, edil­gindir.

Gözler gibi önce dört açılması gerekmez. Gözlerle kıyaslan­dığında kulakta dalgın, sersem bir hal vardır. Bu dalgınlığın üstün­de toplumun genel olarak tembelliğin üzerine astığı bir tabu yatar.” (GS cilt 15, s. 31). Bu da çalışmanın olmadığı, çalışkanlık baskısının olmadığı bir toplum ütopyasına götürür.

Kapitalist toplumun gelişimi en başından itibaren gözün egemen­liğiyle belirlenmiştir; görmek bilgiyi sağlayan duyudur. ‘Gösteri Toplumu’ (Guy Debord) optik bir toplumdur, “modernliğin sko­pik düzeni” olarak (Martin Jay), “Ocülartyrannis” olarak (Ulrich Sonnemann, Bkz. ‘Negatif Antropoloji’) düzenlenmiştir: Resimler yalan söyler, kitle iletişim araçları insanların bakışını görünürdeki dolaysızlığın illüzyonlarına yöneltir.
Kulak biçimsel olarak gözün gölgesinde kalır; gözün önünde görün­tüler halinde yoğunlaşan bilgileri dağınık olarak alacaktır. Müzikli televizyon, dinleyenden ziyade bakan bir izler çevreye yönelir. Ne var ki özellikle bugün kulaklarıyla düşünen biri, Adorno’nun pa­çoz sınıfına soktuğu sanatta, Adorno’nun hala özgürleştirici, haki­ki bir moment atfettiği sanatın potansiyellerini keşfetmekten kendi­ni alamayacaktır. Kısacası: Sanat bir yerde hala bilgi karakterine sa­hipse, orası e-müziğin dünyayı unutmuş ve sözde-karmaşık bestele­ri değil, pop müziğe dahil edilen ve pop kültürün periferisinde din­lenen müziktir.

Buna karşılık: “Her yere yerleştirilmiş ses taşıyıcılarından ve ses da­ğıtıcılarından yayılan tıngırtı ve gümbürtü” hakkındaki not üzerinde düşünmeden yazılmıştır. Heinz-Klaus Metzger’in pop müziğe karşı bu toptancı hakareti tam da Adorno’nun müzik felsefesini ele aldı­ğı bir metinde yumurtlamış olması anlamsızdır. Söz konusu makale ‘Kulaklarıyla Düşünmek’ başlığını taşıyor. 1988 yılında aynı adı ta­şıyan bir toplantı kaseti yayınlandı (Bkz. Konferanslar). Kasedi ya­yına hazırlayanlardan biri, pop müzik hakkında benzer bir üslubu kullanmak zorunda olduğuna inanan, Habermas’ın bir öğrencisi ve besteci Claus-Steffen Mahnkopf’du: Burada “sado-mazoşist gürültü kültürleri”nden söz ediliyor. Mahnkopf’a göre pop “insanlara bedeni özgür ve bağımsız kılan bir müzik sunmaktan ziyade sağlıksız spor, otistik cinsellik ve baskıcı iletişimden oluşan bir karışıma denk dü­şer” (Mahnkopf 1 998, s. 86).

Adorno Sözlüğü
Roger Behrens
Çeviri: Mustafa Tüzel, Versus Yayınları, 2011

Theodor Adorno: İnsan, bir has­talıktan ölür gibi ümitsizlikten ölebilmeliydi

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz