Yığınların, rasyonel varlıklar olarak yeteneklerini gösteremeyen pasif sosyal canlılar sürüsü olduğu düşünülebilir. Ama şimdiye değin anlattıklarımızdan böyle bir düşüncenin yanlış olacağı ortaya çıkmıştır. Yığınlar sosyal kategoriler ile gruplar arası bir orta noktadır ve kişileri “içerir”. Her bireysel kişi bir birim olarak çeşitli yığınlarla ilişki içindedir. Bu ilişki çeşitli biçimlerde görülebilir.
a) Kişi bir sosyal yığında zorunlu olarak yer alır. Hiç kimsenin özellikle bir kentlinin, sosyal yığınlardan kaçamayacağı açıktır. Kişi yığınların içindedir, her zaman yığınların bir parçasıdır. Adresi, fizik varlığı ve yapıp ettikleri kişinin bir oturan yığına ve bir işlevsel yığına yerleştirilmesi için yeterlidir. Kişi kent içindeki her hareketinde kalabalık içinde yer alacak veya diğer yığın çeşitlerinden birinin öğesi durumuna girecektir. Kişinin yığınlardan uzak kalması pek olası değildir.
b) Sosyal yığınlar yapılanmamış olduğu için birey yığın içinde herhangi bir statüye sahip olamaz. Sosyal statü başkalarının tanıması ve yargısı üzerine dayalıdır. Ayrıca kişinin statüsü her zaman başka pozisyonlarla ilişkili bir pozisyondur. Örneğin kişinin bir mob (yığın) içinde bir statüye sahip olduğunu söylenmesi sadece mobun lideri ile izleyicileri arasındaki farklılığın iyice kavranılmadığını gösterir. Ancak bireyin yığın dışındaki grubunda sahip olduğu statüsü, yığın içindeki durumundan etkilenebilir. Bireyin içinde bulunmayı seçtiği yığın çeşidi, grubundaki sosyal statüsünü etkileyebilir.
c) Bireyin bir sosyal yığın içinde izleyeceği örüntülenmiş davranış biçimlerinin sayısı oldukça’ azdır. Alışveriş eden bir kalabalıktaki kadınların davranış biçimleri bir din! törende izlenen davranış biçimlerinden epey farklıdır. İlkinde birbirlerini rahatlıkla itip kakabilen kadınlar İkincisinde örüntülenmiş davranışlar sergilerler. Bir spor yarışması izleyenlerin davranış örüntüleri bir senfoni konserinde gözlenen örüntülerden çok daha serbest olacaktır. Hatta sporun tipine göre bile izleyicilerin davranış, örüntüleri değişme gösterecektir. Kişinin davranışlarındaki bu değişmeler, kişinin yığında karşılaştığı diğer kişilerle olan etkileşiminden değil, içinde bulunduğu yığının tipinden kaynaklanır.
d) Yığın içindeki kişi sosyal davranış, değil fakat kollektif davranış sergiler. Bir başka deyişle yığın içindeki kişi kendiliğinden diğerleriyle aynı davranışları yapar; o ne başkalarına karşı, ne başkaları için, ne de başkaları iledir. Sosyal davranış iletişim temas ve etkileşime sahiptir, ve bu haliyle de sosyal gruplar içinde gözlenir. Sosyal davranışa yığın içinde rastlayanlayız. Ancak kollektif davranış da bir sosyal etkiye sahiptir. Örneğin kalabalık tarafından izlenen inşaat işçileri daha hızlı, daha düzenli ve daha verimli bir çalışmaya koyulurlar. Aynı biçimde kalabalığın uğultusu ve izleyicilerin alkışlan da amaçlı ve etkilidir.
e) Bireysel kişi kimliğini sosyal yığın içinde eritmeye yönelebilir. Bu, bireyin kesin kararına dayalı olmaktan çok sosyal yığınların doğasının bir sonucudur. Özellikle yürüyüşler, geçitler bir bireyin sesinin güçlükle duyulduğu veya bireyin kendini ifade etmeyi gerekli görmediği gösterilerde anonimlik ve başkasına ilişkin kişisel bilgi yoksunluğu söz konusudur.
f) Çok iyi bilinen bir gerçek de şudur: Kişisel sorumluluk sosyal yığınlarda giderek azalır.
“Kalabalığın bir parçası” olmak veya “mobu izlemek” demek bireyin kolektif eylem uğruna kendi sorumluluğunu bırakması demektir. Bu durumlarda kişinin yaptıklarının çoğu kendiliğinden ve yansımasızdır. Kalabalık “ruh”u kişilerin geçici de olsa bir araya toplanmalarında oldukça etkilidir.
Öte yandan kişinin taşınma olasılığının yüksekliği ve anonimlik yüzünden, oturan yığınlarda kişisel sorumsuzluk epey fazladır.
Joseph Fichter
Kaynak: Sosyoloji Nedir?