Çok sıkıcı, bıktırıcı, yıldırıcı bir ülkede yaşıyoruz.
Sistem hep aynı, öykü hep aynı, adaletsizlik hep aynı, ‘kötü adam’ hep aynı. Türk filmi gibi! Jön, önce kurtarıcıdır, genç kızı başka kötülerden kurtarır ama asıl hedefi ‘tek adam’ olarak kızı -kibarca söyleyeyim- kendisine mal etmektir. Ama bu senaryo artık rayting yapmıyor. Çünkü mağdurlar artık kurban değil. Tersine güçlü, çoğul ve özgüvenliler! Kandırılamıyor, sindirilemiyor, en önemlisi ‘eşit ilişki’ kuruyorlar. Hazmedilemiyen de bu. O şişkin ‘efendiler’, eşit ilişki talebine katlanamıyorlar.
AKP’nin elindeki iplerle ağzını açıp kapayanlar da, iyice semizleşmiş suratlarıyla, sıra sıra dizilmiş, hokkabazlık yapıyor. Bunlara AKP’nin bile beş kuruşluk değer verdiğini sanmıyorum ama şu anda işlerine yarıyor. Haklılar… Başka türlü kamuoyunun beynini 24 saat iğdiş etme faaliyetini nasıl yapacaklar?
Dün bunu Kemalist statükonun kurumları yapıyordu. Bugün görevi Tayyibist statükonun kurumları devraldı. Kemalist statüko şeriatla, bölünmekle korkutuyordu. Tayyibist statüko Ergenekon’la korkutuyor. Dün Erdoğan’ı şiir söylediği için içeri atan eski statükoydu. Ama bugün Dicle ve yüzlerce kişiyi fikirlerini ifade ettiği için içeri atan Tayyibist statüko.
İktidarın Hatip Dicle’yi ve diğerlerini Meclis’e sokmamak için her yolu deneyeceği belli değil miydi?
Başbakan Erdoğan, ekranlarda milyonlarca kişinin tanıklığında “Bakalım Meclis’e girebilecekler mi” dediği anda bunların da aklından bu olasılık geçmemiş miydi yani? Diyelim YSK, AKP kadrolarının henüz hakim olmadığı bir kurum. Başbakan’ın lafı, YSK’ye atılmış bir pas olmuyor mu? Üstelik önceki ‘veto’ krizi de aynı zeminde gerçekleşmemiş miydi? ‘Veto’dan hemen önce Başbakan en kritik açıklamalarından birini yapıp “Türkiye’de artık Kürt sorunu yoktur” dememiş miydi?
O gün de bu hokkabazlar sürüsü, bir hukuk ve demokrasi rezaletini “YSK-BDP işbirliği” gibi akla ziyan bir senaryoyla örtmeye çalışmamışlar mıydı?
Şimdi ellerinde o günkü kadar senaryo yaratacak malzeme de yok. Çünkü bizzat AKP’nin seçimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek’in, YSK’ye başvurarak, Anayasa, siyasi partiler kanunu ve yasa maddelerini hatırlattığı ve Dicle’nin milletvekili yeterliliğine sahip olmadığını savunduğu açığa çıktı.
Bunun üzerine toplanan YSK’deki AKP’li eski milletvekili Hüsrev Kutlu, CHP’yi temsil eden Mehmet Yakupoğlu ve MHP’yi temsil eden Fikri Dönmez’in Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesi yönünde görüş beyan ettiği ileri sürülüyor.
Vetonun hemen ardından AKP’nin Diyarbakır 6. sıradan milletvekili adayı Oya Eronat’ın hızla mazbatasını alması boşuna mı? Seçimler boyunca Kürt coğrafyasında estirilen baskı ve yıldırma taktiklerinin, polis terörünün de mi, AKP’yle ilgisi yok? Bölge’de seçimleri izleyen uluslararası delegasyonun raporundan tek cümle bahsetti mi bu ‘demokrat hokkabazlar’ sürüsü?
Örneğin; İsveç, İsviçre, ABD, Fransa, İtalya, Avusturya, Kanada, Norveç, Danimarka, Almanya gibi ülkelerden gelen heyetlerin raporunda çalışmaların emniyet güçleri tarafından engellenildiği ve oy kullanma işlemi sırasında yoğun hak ihlallerinin yaşandığı yer aldı.
Siirt Pervari’de Danimarka heyetinin tespitlerine göre, Düğümcüler köyünde 1033 ve 1034 numaralı sandıkların bulunduğu sınıfta askerler silahları ile sandık başlarında oturdu. Heyet zorla dışarı çıkarıldı. Ayyıldız ilköğretim Okulu’nda polis pasaportlarına el koyarak okula girişlerini engelledi. Heyete hakaret etti.
Bir örnek daha vereyim; Erzurum’da gözlem yapan Fransız delegasyonu, ilçe emniyet müdürü ve sivil polislerin gözetmenleri kameraya aldıklarını, gözetmenleri takip ettiklerini ve okullara girmeleri durumunda gözaltına almakla tehdit ettiğini belirtti.
Onlarca hak ihlali, yabancı delegelerin kayıtlarına geçerken bizim medyada tek satır yer bulamadı.
AKP seçimlerde eksik bıraktığını kutlamalarda tamamlamaya çalıştı. Olmadı, şimdi yarım kalanı YSK eliyle yapmaya çalışıyor. Hiçbir hokkabazlık AKP’nin suçlarını ve sorumluluğunu örtmeye yetmez. Borazancı olmaya çalışacağınıza biraz insan olmaya uğraşın.
25.06.2011
Tayyibist statükonun hokkabazları
İnci Hekimoğlu (Özgür Gündem)
