Esas siz istifa etseydiniz Tosun Bey! – Umur Talu

Siyasi tutukluların 20 Ekim 2000 yılında F tipi hücre sistemine geçişi engellemek amacıyla başlattıkları açlık grevlerini, 19 Kasım tarihinde ölüm orucuna dönüştürmeleri üzerine, cezaevlerindeki bazı tutuklu ve hükümlülerinin, suç faaliyetlerini cezaevi ortamında da devam ettirdikleri iddia edildi. 19 Aralık  tarihinde, 10000 güvenlik görevlisi tarafından 20 cezaevine eşzamanlı olarak “Hayata dönüş” adı altında gerçekleştirilen operasyonlarla 30 tutuklu öldürüldü, yüzlerce kişi yaralandı. Bu olay hakkında Habertürk gazetesinden Umur Talu, 14 Ekim 2010 tarih yazısında; HSYK istifalarına katılmayan üye Ali Suat Ertosun’un   rolünü anlatıyor. Medyanın devlete emanet edilmiş sayılan insanların yakıldığı, gazla, bombayla, kurşunla, öldürüldüğü bu katlima yalan haberlerle  destek verdiğini belirtiyor.

Esas siz istifa etseydiniz Tosun Bey! – Umur Talu

Başlığı böyle attım ama sonra her kelimesine ayağım takıldı.

***
Ali Suat Ertosun; HSYK istifalarına katılmayan üye. Ama “arkadaşların açıklamasına katılıyorum” dedi:
“Baskı var.”***
2000, Aralık ayıydı.

Dipsiz Kuyu’nun ilk mekanı Milliyet de, kanlı filmlerin yönetmeninin Hürriyet’i gibi, “Basında Güven”e nazire, “kanlı cezaevi yalanları” döşüyordu.

“Tutuklu ve hükümlü” ya; öldürülmeleri mubah ya; devlete emanet insanlar gazla, bombayla, kurşunla, alevle yere seriliyordu.

A. S. Ertosun, Allah uzun ömür versin, 30 tutuklu ve hükümlünün öldürüldüğü Aralık 2000 Hayata Dönüş Operasyonu sırasında Ceza ve Tevkif Evleri Müdürü idi.

Ölülerin, neden sonra Adli Tıp’ta belirlenen “acayip mermiler”le, “artık cesetken bile delik deşik edildiği” günlerde.

Bayrampaşa C-1’de katledilen kadın tutukluların cesetlerinde “kimyasal savaş” izleri bulunduğunda.

***

Büyük medya bir dizi yalan manşet düzmüştü; katliamı meşru ve makul göstermek için, nice ünlü yönetmen ve yazar, kurşun da gaz da döktürmüştü!

Hiçbiri, çok sonradan bile, pek utanmadı.

Hakikatler ortaya çıktıkça, yazdıklarından pek tiksinmedi.

Gazla boğulmuş, alevlerle erimiş kızlar, tatlı rüyalarına pek kabus olmadı.

Ertosun da öyle olmalı.

***

Oysa, daha sonra bazı “bağımsız mahkemeler” Hayatı Katledişin adını koymaya başladı.

Bir okuyun kararları:

“Tutuklu ve hükümlüler, bedensel ve mekansal anlamda idarenin elinde olduğundan, operasyonun insan hayatını tehlikeyle düşürmeyecek şekilde planlanması ve uygulanması gerekirken; (Bayrampaşa’da) 12 kişinin ölmesi, 77 kişinin yaralanmasıyla ölçülülük kuralına uyulmadığı, orantılı güç kullanılmadığı kanaatine varılmıştır.

Bakanlıklar; yasa hükümlerine göre kamu gücünü kullanarak özgürlüğünden yoksun bıraktıkları, gözetimleri altındaki, ulusal hukuk ve uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülükler dolayısıyla hakkını korumak zorunda oldukları …’nın yaşam hakkını ihlal etmiştir.”

Ya da, “bal ticareti” ile iştigal ederken, “yasadışı sol örgüte yardım ve yataklıktan tutuklanan”; bakın sadece tutuklanan, mahkum bile olmayan, operasyonda öldürülen bir çocuk babası için açılan davadaki karar:

“Operasyonda silahla mukavemet ettiğine dair delil yoktur. Ölümü meşruiyet sınırları içinde değildir. İdare yaşam hakkının korunmasıyla yükümlüdür.”

Bu davalarda devlet tazminata mahkum oldu.

Çünkü, “eski savcı” olan o babanın dediği gibi, “Oğlumu sağ teslim ettim; bana ölüsünü verdiler.”

***

Muhtemelen o ceset resimlerini hiç görmediniz. Görseydiniz; devlet vahşeti içinizi acıtırdı.

Ertosun, o vahşi günlerin Ceza ve Tevkif Evleri Müdürü idi.

Normalde, bir insan hukukçu ise, morgda sıra sıra onca cesetten, anormal vahşetten, hiç değilse mahkeme kararlarından utanırdı…

Bir hukukçu, insan ise, o gün istifa ederdi.

***

Oysa devlet, Ertosun’u, kutsal emanet gibi iktidardan iktidara devretti.

DSP-MHP-ANAP göçtü; AKP geldi.

Emanet, Yargıtay’a seçildi; yetmedi, “12 Eylül sonrası”ndan beri “Devletin bakanı” olan Çiçek eliyle, hükümet “Devlet Hizmet Madalyası” münasip gördü.

“Hayata Dönüş” botanik bahçesiydi ya; Çiçek’le madalyaya, Gül’le HSYK’ya uzandı!

Şimdi yine istifa etmiyor, ama diyor ki, “HSYK’ya baskı var”.

“Yaşam hakkını aldığınız” ölüler ne desin!

Nasıl bir hukuk, nasıl bir insanlık, nasıl bir onur, nasıl bir vicdan, nasıl bir devlettir; nasıl bir devlette devamlılıktır bu!

İstifa bilmeyen Ertosun; devletin madalyası, hukukun bekâsıdır; bu hükümete de kapak olsun!

Sırf bu iktidarla çatışıyor diye, “öyle ya da böyle solcu katli”yle madalyalı her tosunu “solcu” zannedene de, yuvarlanmış tencere misali olsun!

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz