Eylemleriyle şiddeti yücelten ve radikal bir determinizm ortaya koyan köktendinci öğretinin Lilith anlatısındaki karşılığı kan ve seksin yüceltilmesidir. Lilith anlatısında gözlenen epikurosçu hedonizm günümüz köktendinci anlayışta bir düşkünlüğe ve kültürel dejenerasyona tekabul eder.
Tanrının, cennetine dönmek için bir türlü ikna edemediği Lilith nedamet getirmez, o diablo evrenine ait bir varlık olmasına rağmen, şeytani olandan çok dünyevi olanı temsil eder. Tanrı’ya ulaşma yolunda ilerleyen müminin uzak durması gereken dünyevi zevkleri temsil eder.
Bazı tasvirlerde alt yarısı yılan, kanatlı ve baykuş pençeli bir yaratık olarak resmedilen, Sümer mitolojisinde sex ve dişilik tanrıçası, günümüzde ise vamp kadın ve gothic tarzlara esin kaynağı olan Lilith, pseudo-biblical bir feminizm sembolu mu? Yoksa içinde yaşadığımız cehennemin baş sorumlusu mu?
“Bir çok Lilith’in orada dinlendiği yerler, vahşi kedilerin sırtlanlarla toplandığı ve keçi-şeytanların birbirlerini çağırdığı yerlerdir” Eski Ahit, Isaiah 34:14
Lilith’in eski ahitte gecmesi, kitabin tüm dramaturjisini allak bullak eder. Artık yeni bir ahitin yazılması kaçınılmaz olmuştur. Fakat anlatının itaatsizlik ile ilgili kısmı, Havva’nın da cennetten kovulması anlatısıyla bir süreklilik kazanacaktır.
Lilith itaatsizlik ve günah üzerine kurulu bir yaradılış anlatısıdır. Adem, kaburga kemigi ve Havva üçlemesiyle aktarılan klasik anlatının yıkıldığı yerdir aslında.
Tanrı Lilithi Adem gibi balçıktan yaratmıştır. Bunun ayrımına varan Lilith, Adem’in üstünlük ve ayrıcalık isteğine, “Tanrı ikimizi de eşit yarattı”, diyerek itiraz eder. Tanrı bu itaatsizlik karşısında adeta hatasını anlamışçasına bu sefer eksik kaburga kemiğinden Havva’yı yaratır. Ancak ikinci yaradılış hikayesinin de Adem ve Havva arasında bir barış ve uyum sağladığı söylenemez.
Lilith, kökü Asur ve Babil dillerine kadar dayanan, İbranice bir kelimedir ve “ayın karanlık yüzü” ya da “gece’nin”, “geceye ait olan anlamına gelir.
Ay, metafor v emit olarak anaçlığı, şefkati, edilgenliği, pasifliği, korumayı simgeliyorsa, ayın aydınlık yüzü Havva’yı, görünmeyen yüzüyse pekala aynı Havva içindeki diğer id benliği, ilkel güdüleri simgeliyor olabilir.
Sevişirken kimin üstte olacağı mücadelesine indirgenen Lilith anlatısı belki basit bir masaldır, belki de böyle bir kadın hiç var olmadı.
Ama böyle bir kadına karşı duyulan korkunun, insanlık tarihi boyunca güç, kontrol ve iktidar hırsıyla donanmış erkek türünde bir karşılığı hep olmuştur. Ataerkil anlayış işte bu korku üzerine inşa edilmiştir. Ataerkil anlayışta Lilith rolü ters yüz edilerek kadınların bilinçaltına adeta söyle fısıldanır: „ aman ha erkeklerle eşitlik talebinde bulunmayın, bu bir şeytanlıktır“.
Kilometre taşları, kadının baskılanması, zina, günah, cehennem, huri, vb. üzerinden döşenmiş köktendinci paradigma da temel muhtevasını bu korku üzerinden inşa eder. Erkeklerin hem rüyalarına girip onları tahrik eden, hem de olanca şiddetinde onları korkutan Lilith, uysal Havva kimliğini terk etmiş, bir erkeğe ihtiyaç duymadan ayakta kalabilen, emansipe olmuş kadının sembolüdür. Modern toplumdaki karşılığını daha geç evlenen, daha geç çocuk sahibi olan, erkekle eşit olduğunu iddia eden, miisionary style sevişmeyi reddeden, iş hayatında başarılı kadında bulan Lilith, köktendinciler için toplumsal çürümenin ana müsebibi, güç ve kontrol manyağı erkek içinse bir tehdit unsurudur.
Kaburga kemiğinden olduğuna inanmayı, itaat etmeyi, ikinci sınıf olmayı, bedeni ve hayatı üzerindeki haklarından vazgeçmeyi kabul etmeyen kadınlar Lilith’in soyundandır. Onca günahın sebebi, özgürlük arayışındaki aykırı kadının kendisine örnek aldığı bu mitolojik karakterdir. Köktendinci hareket adeta, Havva soyundaki bu kırılmaya karşı bir tepki ve restorasyon iddiasıyla yola çıkmıştır.
Kadının baskılanması üzerinden bir dini moral sunan öğretiler, şimdiki zamanın bilincini tek tanrılı dinsel öğretilerin bilgisinin kendisi olarak görmekle bir körlüğün içine düşerler. Köktendinciler, uğruna cihad yaptıkları öğretinin Lilithler olmadan muhtevasını kaybedeceğini farketmiyorlar mı? İslam’da baskın dinsel savın tüm çizgilerinin buluştuğu düğüm “iffetli kadın” düğümüdür ve bu düğümü çözdüğünüz an, savın içinde bulunduğu ideolojik yapının işlerliğini de askıya almış olursunuz.
Aslında Kafka’nın Şato’sunda “köylülerle şato arasında büyük bir fark yoktur“, çünkü her ikisi de birbirinin varlık nedenidir. Asıl mesele çokça şiddet fetişizmi ve hiçlik üzerine kurulu bir içeriğin, halihazırda Tanrı tarafından bilinen zaaflarımızdan güç alarak, kendini her zaman evrensel olarak ifade etme gayretinden kaynaklanmaktadır.
Benim din ya da başka bir ideoloji gördüğüm yerde somut sınıfsal iktidar ilişkileri vardır. Köktendincileri huri peşinde koşan şiddetin vulgar tüketicilerine dönüştüren şey, aslında yine Lilithlerin bolca olduğu bu düzenin kendisi değil midir?
İşidvari köktendincilikte somut içerimlerini bulan Lilith ruhu ile örgütün kullandığı yöntemler arasında özel ve paradoksal bir bağ mevcuttur.
Eylemleriyle şiddeti yücelten ve radikal bir determinizm ortaya koyan köktendinci öğretinin Lilith anlatısındaki karşılığı kan ve seksin yüceltilmesidir. Lilith anlatısında gözlenen epikurosçu hedonizm günümüz köktendinci anlayışta bir düşkünlüğe ve kültürel dejenerasyona tekabul eder.
Tanrının, cennetine dönmek için bir türlü ikna edemediği Lilith nedamet getirmez, o diablo evrenine ait bir varlık olmasına rağmen, şeytani olandan çok dünyevi olanı temsil eder. Tanrı’ya ulaşma yolunda ilerleyen müminin uzak durması gereken dünyevi zevkleri temsil eder. Zira sevgili kulu olmak Tanrı‘nın hazır sunduğu bir şey değil, daha ziyade o yolda yürüyerek üretilen bir şeydir. Ama nasıl bir ironiyse, Lilith bir yandan Tanrı‘nın cennetinden kovulmaya yol açan günahın kristalleştiği figürken, öte yandan aynı Tanrı‘nın müminlerine vaat ettiği bir ödüldür.
Şiddet, kan, günah ve iktidarın Lilith’in varoluşunda sürme çabası, Kabil’e kendi türünden olanları yaratmayı öğretmekle ete kemiğe bürünür. Günümüzde Kabil soyunun devamını, sanki işidvari köktendinci örgütler, emperyalizm, tüketim ideolojisi ve içimizdeki habis nihilo-faşist sağlamıyor mu?
Lilith, iktidarının devamını kanda ve cinsellikte gören, tutkularda daha muktedir ve mutlu biri haline gelmenin bir olanağını farkeden biridir. Kan ve cinsellikte cennetten kovulmanın travmasını sağaltıcı bir güç gören Lilith, günahın iletisini ters yüz ederek onu intikam almanın bir aracına dönüştürür. Adeta ”Tanrının sıkıcı, aseksüel, steril cennettinin canı cehenneme, ben size, burada ve şimdi, iktidar ve zevkler cehennemini vaat ediyorum”, der gibidir.
Lilith fenomeninde şeytanlaştırılan cinsellik kötülüğün iktidarının devamı için güçlü bir silahtır. Eski ahitin demonları, onun şeytan ve bedensel zevklere yenilmiş meleklerle çiftlesmesi sonucu ortaya cikarlar.
Lilith’in göndermede bulunduğu şey aslında aklın ve iradenin aczidir. İrade kontrolü ile cinsel perhizi öğrenebilmiş yetkin insan, insanlık soyunun ahlaki kurtuluşunu da sağlayabilir.
Anlatıda tanımlanan Lilith fenomeniyle klasik mitlere ve Europides trajedilerine de gönderme yapılır. Lilith aslında Medea’ya ödenen kefarettir ve bir çeşit onun intikamı gibidir, ”daha iyi olanı gören ve kabul eden Madea yine de daha kötü olanı yapmayı seçer.”
İnsanı sonsuza kadar kaybedilmiş baştaki masumiyet perspektifi üzerinden tanımlayan Lilith anlatısı, itaatsiz ve Tanrıyla çatışmalı bir ruh halinin, insanı amansız zihinsel streslere soktuğuna ve onun trajedisini belirlediğine vurgu yapar.
Tanrı’yla güç mücadelesinde dişiliğini, kendisine bağışlanmış sırları (Tanrı’nın gizli adını bilmek gibi) ve kanatlarını kullanan Lilith, günümüzde kendine göğün diğer yarısını talep ediyor.
Josef Kılçıksız, PhL