Burada faşistleşme sürecinin evreleri ele alınacaktır. Bu sürecin önkoşulları konusu üzerinde fazla durmayacağız. Faşizmin sakin bir gökyüzünde birdenbire kopan bir sağanak gibi gelmediğini belirtmek yeterlidir. Sadece parlamenter demokrasinin içerdiği «tohumlar»ın basit bir özgelişimi değil de, sözü edilen demokrasiden önemli ölçüde farklı olan ve siyasal bir bunalıma tekabül eden bir süreç olduğu ölçüde faşistleşme sürecinden söz edebiliriz Şu halde bu süreç, parlamenter demokrasi ve faşizm arasında doğrusal bir evrilmeyi varsayan «organik ve kesiksiz süreç» tezinden kopmadıkça ele alınıp kavranılamaz.
Dimitrov’un Enternasyonal’in 7. Kongresinde, «faşizm bir burjuva hükümetinin ötekinin yerine basit geçişi değil, devlet biçiminin değişmesidir.» gerçeğini vurgulaması rastgele bir olay değildir; evrimsel süreç teoride ilk böyle kopmuştu. Dimitrov bu yolla, en azından faşistleşme sürecinin ana sorununu belirtmiştir: «faşizmin iktidara gelişi, finans kapitalin herhangi bir komitesinin belirli bir tarihte diktatörlüğünü kurmaya karar vermesi gibi yalın düşüncelerle açıklanamaz. Gerçekte faşizm, iktidara, eski burjuva partileri ile bazen şiddetlenen bir savaş sonucunda gelir. … Böyle olmakla birlikte, faşist diktatörlüğün kurulmasından önce, burjuva hükümetlerinin bir dizi hazırlık evrelerinden geçtikleri ve faşizmin doğrudan gelmesine katkıda bulunacak bir dizi gerici önlemler aldıkları gerçeğini gözden kaçırmamak gerekir.»1
Oysa, faşistleşme sürecinin başlangıcı sorunu, faşizmle ilgili tarihin öncelikli sorunu olan faşizmin kökeni sorunu ile karıştırılamaz. Konu gerçekten çarpıcıdır, çünkü bu sürecin başlangıcını mutlaka faşist örgütlerin «doğuşu» belirlemez: bir yandan bu örgütler, Almanya ve İtalya’da sürecin gerçek başlangıcından önce uzun süre bitkisel bir hayat sürmüşler, öte yandan, başka yerlerde faşistleşme süreci yürümeksizin de çoğu kez varolmuşlardır. Son olarak ve özellikle, sürecin başlangıcı, özgün niteliklerin birikimi veya daha önemlisi, sistemli bir biçimde bir araya gelmeleriyle damgalanmıştır.
Son olarak, faşizmin bu büyüme sürecinin temposu üstüne bir söz: sürecin eşitsiz bir gelişme hızı vardır ve bu hız çeşitli çelişkilerin birikimlerinin içinde oluştuğu biçimlerle ölçülebilir. Şüphesiz, sınıf mücadelesinin gelişmesi ve aygıtlardaki değişmelere göre süreci oldukça kesin dönemlere ayırmak mümkündür: ama bu dönemlerin de kendi tempoları (hızlı veya yavaş) ve kendi süreleri (uzun veya kısa) vardır. Bunların gruplandırılması da, sözkonusu politik krizin konjonktürel biçimlerine göre belirlenecektir.
Konunun açıklığı için faşistleşme sürecinde, faşizmin doğasına göre, aşağıdaki dönemler şimdiden ayırt edilebilir:
Sürecin başlangıcından «dönüşsüzlük» (nonretour) nokta sına kadar olan dönem. Faşizm kaçınılabilir ve karşı konulabilir bir olgu ise de, faşistleşme sürecinde artık sürecin gidişinin geriye çevrilmesinin çok güç olduğu bir an vardır.
Bu an faşizmin kendisinin iktidara gelmesiyle özdeş değildir: öyle ki, bu iktidara ulaşış, ana etkenlerin oynanıp karara bağlandığından sonra gelen basit ve biçimsel bir son eylem, kısacası, daha önce kazanılmış bir zaferin pekişmesi gibi gözükmektedir. Sorunun önemini kavramak gerekiyor: gerçekten, yalnız sahne önünde olup bitenler üzerinde saplanılıp kalınırsa; bu siyasal sahne önü, gerçek iktidarın oynandığı sınıf savaşının derin mekanizmalarını gözden gizleyen bir perde işlevi görür.
Dönüşsüzlük noktasından faşizmin iktidara geçişine kadar olan dönem. Sadece faşizmin ortaya çıkışı ve zaferi yönünden değil, fakat özellikle faşizmin doğası ve belirgin siyasal karakteri yönünden de çok önemli bir dönem.
Faşizmin, iktidarda ilk dönemi. Bu dönem, faşizmin baştan gelen oldukça karmaşık sınıf niteliği, yani iktidara gelmesi sırasında yararlanmış olduğu halk desteğinin çok belirsiz oluşu nedeniyle bir istikrarsızlık ve belirsizlik dönemi niteliği gösterir. Bu dönem faşizmin hala başlangıcının izlerini kuvvetle taşıdığı, sayısız yanılsamaları sürdürmek için sık sık uzlaşma önlemlerine başvurmak gereğini gördüğü bir dönemdir.
Faşizmin stabilizasyonu dönemi. Bu dönemin kendi de birçok evrelerden oluşur, ilk başta faşizm, sınıf kökenlerinden arınır veya, en azından kökenlerinin belirsizliklerinden arınır; bu kendi saflarında kitlesel ve kanlı temizlemelerle ortaya çıkar; böylece maskesini indirir ve kendi sınıfsal işlevlerini bütünüyle ve doğrudan uygular. Bu dönemde, özgül nitelikler sunmaya bir an ara vermediğine göre, Troçki’nin savunduğu gibi, faşizmin yozlaşarak «adi bir askeri diktatörlüğe» dönüşmesi doğru değilse de, ağırlık yapan sınıfsal yüklerinin bir kısmını üzerinden fırlatıp attığı iddiası doğrudur.
Nicos Poulantzas
Kaynak: Faşizm ve Diktatörlük [İletişim Yayıncılık]
1 Dimitrov, Oevres choisics, s. 40 ve d. Troçki bu noktalara 1930’da işaret etmiştir.