Edebiyat Dünyasının Garip Dostlukları: Ernest Hemingway ve James Joyce

Hemingway  Joyce’un iltifatlarını karşılarcasına, “Joyce en harika kitabı yazdı” diyerek Joyce’u dünyanın en iyi yazarı ilan eder.
Ernest Hemingway’in, T.S. Eliot’tan F. Scott Fitzgerald’a, çağının erkek sanatçılarının çoğuyla anlaşamadığı bilinir. Orson Welles’le yumruk yumruğa kavga etmişken, bir keresinde Max Eastman’ir suratına kitapla vurduğu rapor edilmişti. Bu küstahlığı ve kabadayılığı, onunla karşılaştırıldığında yakın arkadaşı James Joyce’un daha parlak görünmesine neden olmuştur. Yazın dünyasının bu garip çiftinde Joyce, başlı başına bir çalışma alanı açacak derin sembolik sistemlerin yaratıcısı, dolambaçlı fikirlerin düşünürüyken dile düşmüş şehvetinin dışında âdeta entelektüel bir keşiş olarak münzevi bir sanatçı portresi çizer. Hemingway’in ise kötü şöhreti zaten biliniyor.

Hemingway’in 1961’de New York Times’ta yayımlanan ölüm ilanı Joyce’u “zayıf, ufacık, kassız ve bozuk gözlere sahip bir adam” olarak tasvir ederken garip ikilinin Paris barlarında oldukça fazla zaman geçirdiğini ekliyordu. Nadir bulunan bir klipte, Joyce bar kavgasına karıştığını ve sonra iri yarı arkadaşının arkasına saklanarak, “Hallet şunu Hemingway,” diye bağırdığını anlatır. Kendini bir boksörün yapısına sahip olduğuna inandırmış olan Hemingway ise Joyce’a yardım etmekten mutluluk duyar. Hemingway’in biyografisini yazan James R. Mellow, Joyce’un Hemingway’in maceralı hayatına hayran olduğunu ve kitaplarının onunkilerle kıyaslandığında “varoş” kalacağından endişe duyduğunu iddia eder. Joyce bir Danimarka söyleşisinde, “Hemingway çok iyi bir yazar, onun yazım biçiminde insanların fark ettiğinden fazlası var,” demiştir.

Kenneth Schley Lynn Hemingway adlı biyografisinde Joyce’un, “bir sığır kadar, bir çiftçi kadar güçlü” olarak betimlediği arkadaşının ne bir yazar ne de insan olarak göründüğü kadar basit olmadığını fark ettiğini belirtir. Ona göre Hemingway bir sporcudur ve yazdığını yaşamaya hazırdır, bedeninin kapasitesini aşan bir şeyi yazma imkânı yoktur. Joyce’un kimi karakterlerinde Hemingway’in etkisi hissedilebilir. Dublinliler’deki Ignatious Gallaher ya da Ulysses’te bulunan Hugh “Blazes” Boylan gibi güçlü, maceracı, içe dönük ana karakterleri yıldıran karakterler buna örnektir. Elbette ki Joyce karakterlerini yaratırken açıkça Hemingway’den yararlandı diyemeyiz, ancak kibirli, dışa dönük Amerikalıda, yarı otobiyografik karakterlerinin kendinden emin karşıtlarında gördüğü “doğal engeli” algıladığını iddia etmek mümkün. Hemingway ise Joyce’un iltifatlarını karşılarcasına, 1923’te Sherwood Anderson’a yazdığı mektupta, “Joyce en harika kitabı yazdı” diyerek Joyce’u dünyanın en iyi yazarı ilan eder.

Hemingway

Lynn’e göre Hemingway Ulysses’in çok katmanlı yapısı karşısında afallamıştır ama romanın derinliği onun için biraz fazla gelmiş olmalı ki, hikâyeye ilgisi kitabı bitirmeden önce sönmüş. Hemingway’in sahip olduğu kopyada yalnızca kitabın ilk yarısı ve Molly Bloom’un monoloğunun yer aldığı bölüm açılıp okunmuştu. Hemingway övgüsünü, Joyce’un ona olan hayranlığının aksine bir eleştiriyle köreltir: Stephen Dedalus’un otobiyografiye eğilimi Amerikalıyı rahatsız etmektedir. “Joyce’un zayıf noktası, iyi olabilecek gerçek yazının hayal ettiğin bir şey olması gerekliliğini anlayamaması” diye belirtir Hemingway. Ona göre Deadalus’un Joyce’tan parçalar taşıması “korkunçtur”, bu nedenle Joyce’u çok romantik ve fazla entelektüel olmakla suçlar. Elbette herkesin bildiği gibi, Stephen Dedalus, Joyce’un kendisidir, ancak gerçek hayatını romanlaştırmak için yazan ve maceralarını en üst noktada sahneleyebilmek için kurgulayan Hemingway’in Joyce’u suçlamasını anlamak zor olabilir. Yine de Joyce’un, Hemingway’in daha macera dolu bir hayat yaşadığını düşündüğü açık.

Openculture

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz