BİLİNCİ OLAN ZEKANIN YERİNE BİLİNCİ OLMAYAN ALGORİTMALARI GEÇİRSEK NE KAYBEDERİZ? – HARARİ

2

Dünya eşi benzeri görülmemiş bir hızla değişiyor ve biz baş edilmesi mümkün olmayan bir veri, fikir; vaat ve tehdit seline kapılmış gidiyoruz. İnsanlar veri sağanağıyla baş edemeyince, sahip olduğu otoriteyi serbest piyasaya, kitlelerin ortak aklına ve dışsal algoritmalara bıraktı. Geçmişte sansür bilginin akışını engelleyerek işliyordu. 21. yüzyıldaysa insanları gereksiz veriye boğarak işliyor. Dikkatimizi neye odaklayacağımızı bilmiyor ve zamanımızın çoğunu tali konuları araştırarak ve tartışarak geçiriyoruz. Kadim zamanlarda güç sahibi olmak, veriye erişim yetkisine sahip olmak demekti. Bugünse güç, neyi görmezden geleceğini bilmek demek. 

Veri Akışındaki Dalgalanma

Dataizmin* de doğal olarak kendine has muhalifleri ve bu doktrini şiddetle reddeden kafirleri var. Yaşamın tamamen veri akışına indirgenmesi mümkün görünmüyor, örneğin veri akışının, bilinci ve kişisel deneyimi nasıl ve niçin yaratabileceğini bilmiyoruz. Belki yirmi yıl içinde bu soruyu yanıtlayabiliriz ama o vakte kadar belki de organizmaların aslında algoritmalar olmadığını keşfederiz.

Hayatı tamamen karar alma yetilerine indirgemek de bir o kadar kuşku uyandıran bir yaklaşım. Dataist etki hem yaşambilimlerini hem de sosyal bilimleri, sanki yaşam bundan ibaretmişçesine, karar verme süreçlerine takıntılı hâle getirdi. Peki gerçekten de hayat bundan mı ibaret? Hislen duyumlar ve düşünceler tercihlerimizde şüphesiz önemli bir yere sahip ama tek işlevleri bu mu? Dataizm karar verme süreçlerini sürekli geliştiriyor olabilir ama bu alandaki yetkinliği arttıkça hayata bakış açısı da çarpıklaşma eğilimi gösteriyor.
Dataist öğretinin eleştirel bir değerlendirmesi 21. yüzyıldaki en önemi bilimsel mücadelelerden biri olduğu gibi, aynı zamanda çağımızın en acil siyasi ve ekonomik projesi olarak karşımıza çıkıyor. Yaşambilimleri ve sosyal bilimler alanında çalışma yürütenler, kendilerini daima sorgulamalı, yaşamı veri işleme ve karar verme süreçlerine indirgerken bir şeyleri gözden kaçırma ihtimallerini göz önünde bulundurmalılar. Evrende veriye indirgenemeyecek bir şeyler olabilir mi? Bilinci olmayan algoritmaların bilinci olan zekayı her türlü veri işleme alanında alt ettiğini varsayın; bilinci olan zekanın yerine bilinci olmayan algoritmaları geçirsek ne kaybederiz, ya da bir şey kaybeder miyiz?

Dataizm yanılıyorsa ve organizmalar algoritmalardan ibaret değilse bile, bu Dataizmin dünyaya hükmetmesinin önüne geçilebileceği anlamına gelmiyor. Geçmişte pek çok din, belirgin yanılgılarına rağmen muazzam bir güç ve popülarite kazanabilmişti. Hıristiyanlık bunu başarabildiğine göre, Dataizm neden başaramasın? Dataizm tüm bilimsel disiplinlerle ilişki kurduğu için potansiyeli çok daha yüksek. Tümleşik bir bilimsel paradigma kolayca sorgulanamaz bir öğreti hâline gelebilir Bilimsel bir paradigmayı eleştirmek her zaman zor olmuştur ancak bu zamana dek bilimsel çevrelerin tamamı tarafından kabul gören bir paradigma olmamıştı. Bu nedenle araştırmacılar hakim paradigmayı eleştiren görüşlerle daima temas halindeydi. Müzikologlardan biyologlara kadar herkes aynı Dataist paradigmayı benimserse, disiplinlerarası seyir hakim paradigmanın daha da güçlenmesine hizmet edecektir Paradigmada bir sorun varsa bile, bunu dile getirmek ve paradigmaya direnmek oldukça zorlaşacaktır.

Peki Dataizm dünyayı fethetmeyi başarırsa insanlara ne olacak? İlk etapta sağlık, mutluluk ve güç elde etme gibi hümanist alanlarda hız kazanacaktır. Dataizm hümanist istekleri yerine getirmeyi vaat ederek yayılır, ölümsüzlük, mutluluk ve ilahi bir yaratma gücü edinmek için devasa verileri insan beyninin kapasitesini aşan bir güçle işlemek durumundayız. Algoritmaların işlevi tam da budur. Ancak otorite insanlardan algoritmalara geçtiğinde hümanist hedefler anlamsızlaşabilir. Verimerkezci yaklaşımı insanmerkezci dünya görüşünün yerine koyduğumuz anda, insan sağlığı ve mutluluğu gözümüze çok daha önemsiz görünecektir. Elimizde çok daha iyi modeller varken köhnemiş veri işleme makinelerini neden umursayalım? Nesnelerin İnterneti’ni yapılandırmaya çalışıyoruz çünkü bizi daha sağlıklı, mutlu ve güçlü yapmasını umuyoruz. Nesnelerin İnterneti sorunsuz işlemeye başladığında mühendisten çipe, çipten veriye indirgenerek, gürleyerek akan bir nehirdeki toprak parçası misali, veri selinde eriyip gidebiliriz.

Dataizm Honto sapiens’i, Honto sapiens’in diğer hayvanlara yaptığını yapmakla tehdit ediyor. İnsanlar tarih boyunca küresel bir ağ oluşturdu ve her şeyin değerini bu ağdaki işlevine göre değerlendirdi. İnsanın gururu ve önyargıları bu ağdaki kritik konumu sayesinde perçinlendi. İnsanlar bu ağdaki en önemli işleri yerine getirdikçe, ağın tüm kazanımlarını kendimize mâl etmeye başladık ve kendimizi yaratılışın doruk noktasına yerleştirdik. Tüm diğer hayvanların yaşamı ve deneyimleri değersizleşti çünkü insanlardan daha işlevsizlerdi ve işlevsiz hâle gelen hayvanların zamanla soyu tükendi. Gelgelelim insanlar işlevsel konumlarını kaybettiğinde, biz de yaratılışın zirvesinde olmadığımızı fark edeceğiz. Kutsadığımız değerler bizi unutulmaya yüz tutmuş mamutların ve Çin nehir yunuslarının kaderine mahkum edecek. Geriye dönüp bakıldığında insanlık kozmik veri akışının içinde minik bir dalgalanmadan ibaret kalacak.

• • •

Geleceği öngöremeyiz çünkü teknoloji deterministik değildir. Aynı teknoloji farklı türlerde toplumlar yaratabilir, örneğin Sanayi Devrimi’nin tren, elektrik ve radyo gibi teknolojileri diktatörlükler, faşist rejimler ya da liberal demokrasiler kurmak için kullanıldı. Güney Kore ve Kuzey Kore’yi ele alalım: İki ülkenin de aynı teknolojiye erişim imkanı bulunsa da teknolojiyi tamamen farklı şekillerde kullanmayı tercih ettiler.

Yapay zekanın ve biyoteknolojinin gelişimi dünyayı kesinlikle değiştirecek, ancak ortaya tek bir deterministik sonuç çıkmayacak. Bu kitapta özetlenen tüm senaryolar da kehanetlerden ziyade ihtimaller olarak okunmalıdır.

Bu ihtimallerin bazıları hoşunuza gitmiyorsa, gerçekleşmesini önleyecek yeni fikirler üretmekte ve bunlara uygun davranmakta tamamen özgürsünüz.
Gelin görün ki yeni fikirler üretmek ve buna uygun davranmak hiç de kolay değildir çünkü düşüncelerimiz ve davranışlarımız günümüz ideolojileri ve sosyal sistemleri tarafından sınırlanıyor. Bu kitap, geleceğimiz hakkında daha yaratıcı düşünebilmemizi ve farklı davranabilmemizi sağlamak adına günümüz koşullarının köklerine iniyor. Tek bir nihai senaryo öngörerek ufkumuzu sınırlamak yerine genişletmeyi ve çok daha geniş bir seçenek yelpazesinden haberdar olmamızı amaçlıyor. Tekrar tekrar altını çizdiğim gibi, kimse 2050 yılında işgücü piyasasının, ailenin ya da ekolojinin ne vaziyette olacağını, hangi dinlerin, ekonomik sistemlerin ve siyasi yapıların dünyaya hükmedeceğini bilmiyor.

Bununla birlikte, ufkumuzu genişletmek bizi daha kafası karışık hâle getirip eskisinden daha pasif kılarak istenmeyen sonuçları beraberinde getirebilir. Bu kadar çok senaryo ve ihtimal karşısında dikkatimizi neye odaklamalıyız? Dünya eşi benzeri görülmemiş bir hızla değişiyor ve biz baş edilmesi mümkün olmayan bir veri, fikir; vaat ve tehdit seline kapılmış gidiyoruz.
İnsanlar veri sağanağıyla baş edemeyince, sahip olduğu otoriteyi serbest piyasaya, kitlelerin ortak aklına ve dışsal algoritmalara bıraktı. Geçmişte sansür bilginin akışını engelleyerek işliyordu. 21. yüzyıldaysa insanları gereksiz veriye boğarak işliyor. Dikkatimizi neye odaklayacağımızı bilmiyor ve zamanımızın çoğunu tali konuları araştırarak ve tartışarak geçiriyoruz. Kadim zamanlarda güç sahibi olmak, veriye erişim yetkisine sahip olmak demekti. Bugünse güç, neyi görmezden geleceğini bilmek demek. Kaotik dünyamızda olup biten tüm bu olayları göz önünde bulundurarak aynı soruyu bir kez daha sormalıyız; dikkatimizi neye odaklayacağız?

Kısa vadede muhtemelen Ortadoğu’daki karmaşa, Avrupa’daki mülteci sorunu ve yavaşlayan Çin ekonomisi gibi acil sorunlara öncelik tanıyacağız. Uzun vadedeyse küresel ısınma, artan eşitsizlik ve işgücü piyasasının parçalanması önem kazanacak. Nihayet yaşama gerçekten geniş bir pencereden bakabilirsek tüm sorunlar ve gelişmeler birbirine bağlı üç sürecin gölgesinde kalacak:

1. Bilim tüm toplumu, organizmaların algoritmalar ve yaşamın veri işleme süreci olduğuna ikna eden bir dogma olma yolunda ilerliyor.
2. Zeka bilinçle yollarını ayırıyor.
3. Bilinci olmayan ama yüksek zekalı algoritmalar yakında bizi bizden daha iyi bilecek.

Bu üç süreçse bu kitabı okuduktan çok sonra bile aklınızda kalmasını umduğum üç soruyu beraberinde getiriyor:

1. Organizmalar birer algoritmadan, yaşam da veri işlemeden mi ibarettir?
2. Zeka mı daha değerlidir yoksa bilinç mi?
3. Bilinci olmayan ama yüksek zekalı algoritmalar bizi bizden daha iyi bilecek duruma geldiğinde toplum, siyaset ve gündelik hayat ne olacak, neye benzeyecek?

Yuval Noah Harari
Homo Deus/ Yarının Kısa Bir Tarihi
Türkçesi: Poyzan Nur Taneli


*Dataizm, Büyük verinin ortaya çıkan öneminin yarattığı zihniyet veya felsefeyi tanımlamak için kullanılan bir terimdir. İlk kez 2013 yılında The New York Times’da David Brooks tarafından kullanıldı.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz