HARARİ: SAVAŞIN NEDENİ KURGUSAL OLSA DA ÇEKİLEN ISTIRAP GERÇEKTİR

BANKALAR BATTIĞINDA BANKA MAĞDUR OLMAZ. BİR DEVLET SAVAŞTA KAYBETTİĞİNDE DEVLET ISTIRAP ÇEKMEZ, BANKALAR VE DEVLETLER METAFORLARDAN İBARETTİR. Fakat savaşta yaralanan bir askerin acısı gerçektir. Yiyecek tek lokması olmayan yoksul bir köylü gerçekten eziyet çeker. Annesinden ayrılan yeni doğmuş bir buzağı gerçekten ıstırap duyar. Gerçeklik budur.

Ama İşe Yarıyor!

Kurgular daha iyi işbirliği yapmamızı sağlarken hedeflerimizi de belirler, bu da kurgudan faydalanmanın kefaretidir. Yarattığımız hedeflere ve çıkarlarımıza hizmet etmek üzere şekillendirilmiş detaylı işbirliği sistemlerine sahip olabiliriz ve kriterlerini benimsediğiniz sürece sistem iyi çalışıyor da görünebilir.

Müslüman bir mollanın şöyle dediğini varsayalım: “Sistemimiz işliyor. Dünyada toplam 1,5 milyar Müslümanız, her gün daha fazla insan Kur’an okuyarak kendini Allah’a adıyor.” Başarıyı ölçmek için doğru kriter bu mudur? Bir okul müdürü diyebilir ki: “Sistemimiz işliyor. Geçtiğimiz beş yılda sınav sonuçlarında yüzde 7,3’lük bir artış görüldü.” Bir okulu değerlendirmenin en iyi yolu bu mudur? Antik Mısır’da bir yetkili, “Sistemimiz işliyor.

Dünyadaki herkesten daha çok vergi topluyor daha geniş kanallar kazıyor ve daha büyük piramitler inşa ediyoruz,” diyebilir. Firavunlar zamanında Mısır vergilendirme, sulama ve inşaat sistemlerinde dünya lideriydi doğru, peki gerçekten önemli olan bu mudur?
İnsanların pek çok maddi, sosyal ve psikolojik ihtiyaçları vardır. Antik Mısır’daki köylülerin, avcı-toplayıcı atalarına göre daha sevgi dolu ve iyi sosyal ilişkiler kurup bunun keyfini sürüp sürmediklerini bilmenin hiçbir yolu yok. Beslenme, sağlık ve çocuk ölüm oranları gibi verilere bakacak olursak hayatları çok daha kötü gibi duruyor. MÖ 1850’lerden kalma bir belgede anlatıldığı üzere, Feyyum Gölü’nü yaratan III. Amenemhat’ın yönetimi döneminde, Dua-Khety adında hâli vakti yerinde bir adam, oğlu Pepy’yi yazmayı öğrenmesi için okula götürür. Dua-Khety yol boyunca gördüğü köylü, işçi, asker ve zanaatkarların sefil hayatlarını tasvir ederek çoğu insanın mahkum olduğu bu umutsuz kaderden kaçabilmesi için Pepy’nin tüm dikkatini okumaya yönlendirmek istediğini yazar.

Dua-Khety’ye göre topraksız bir tarla işçisinin hayatı zorluk ve ıstırapla doludur. Paçavralar içindeki işçi, elleri su toplayana dek tüın gün çalışır. Sonrasında firavunun adamları gelir ve bu sefer de zorunlu işlerde çalıştırmak üzere alıp götürürler. Tüm bu çalışmanın karşılığında ödeme olarak sadece hastalık kapacaktır. Eve ölmeden dönmeyi başarsa bile vaziyeti perişandır. Toprak sahibi köylünün kaderi de hallicedir. Günlerini nehirden tarlaya kovalarla su taşıyarak geçirir. Ağır yükün altında omuzları çöker, boynu iltihaplı yaralarla kaplanır.

BİR FABRİKA İŞÇİSİ, AVCI-TOPLAYICI ATALARINDAN ÇOK DAHA UZUN SÜRE ÇALIŞIYOR

Sabahları pırasaların olduğu tarlayı, öğleden sonraları hurmaları, akşamları kişnişleri sulaması gerekir. Sonunda düşer ve ölür.8 Tasvir biraz abartılı olsa da tamamen yanlış değildir. Firavunlar zamanında Mısır, döneminin en güçlü krallığıyken, basit bir köylü için bunun karşılığı sağlık ve sosyal güvence değil vergiler ve zorunlu çalışma olmuştur.
Bunlar sadece Mısırlılara özgü sorunlar değildi. Çin hanedanlarının, Müslüman imparatorlukların, Avrupa krallıklarının akıl almaz başarılarına rağmen, MS 1850’de bile ortalama insan hayatı, bırakın iyileşmeyi, tarihsel olarak çok gerilerde kalmış avcı-toplayıcılardan bile çok daha kötüydü. 1850’de Çinli bir köylü ya da Manchesterlı bir fabrika işçisi, avcı-toplayıcı atalarından çok daha uzun süre çalışıyordu. İşleri fiziksel olarak daha zor, zihinsel olarak çok daha az tatmin ediciydi, beslenmeleri daha tek yönlüydü, hijyenik koşulları karşılaştırılamayacak kadar kötüydü ve enfeksiyonlarla gelişen hastalıklar çok daha yaygındı.

Seçmeniz için size iki tatil paketi sunulduğunu düşünelim:
Taş Devri Paketi: İlk gün el değmemiş ormanda on saat yürüyüş yapacağız, akşam çökerken bir nehrin kenarında kamp kuracağız. İkinci gün nehirde on saat kanoyla dolaşacak, küçük bir gölün kıyısında kamp kuracağız. Üçüncü gün yerel halktan nasıl balık tutulacağını ve yakındaki koruda mantar toplamayı öğreneceğiz.

Modem Proletarya Paketi: İlk gün pislik içindeki bir tekstil fabrikasında on saat çalışacağız, sıkış tıkış bir apartman dairesinde geceleyeceğiz. İkinci gün yakındaki markette on saat kasiyerlik yapacak ve uyumaya aynı daireye gideceğiz. Üçüncü gün yerel halktan nasıl banka hesabı açarak ev kredisi alacağımızı öğreneceğiz.

Hangi paketi seçerdiniz?
Mesele insanların kurduğu işbirliği ağlarım değerlendirmeye gelince her şey bakış açımıza ve kullanmayı seçtiğimiz değerlendirme araçlarına göre değişir. Mısır firavununu üretim, beslenme ve sosyal uyum açısından mı değerlendiriyoruz? Yoksa aristokrasi, basit köylüler, domuzlar ve timsahlara mı odaklanıyoruz? Tarih tek bir anlatı değildir; aksine binlerce çeşitli anlatıdan meydana gelir. Neyi anlatmayı seçersek, bir diğerini susturmayı tercih etmiş oluruz.

İnsanların kurduğu işbirliği ağları, kendilerini kendi yarattıkları değerlerle ölçer ve kanıksandığı gibi kendilerine oldukça yüksek notlar verir özellikle de tanrı, ulus ve şirket gibi kurgusal oluşumlar adına örülmüş ağlat; kendilerini bu kurgusal oluşumun penceresinden değerlendirir. Bir din, ilahi emirleri harfiyen yerine getirilirse başarılıdır; ulusal çıkarlarını koruyabilen bir ulus şanlı olacaktır; bir şirket çok para kazandıkça büyüyebilir.

Herhangi bir insan ağının tarihini incelerken, zaman zaman durup kurgusal olmayan gerçeğin penceresinden bakmanın faydası olacaktır. Bir varlığın kurgusal olup olmadığım nasıl bilebilirsiniz? Oldukça basittir aslında; “Acı çekiyor mu?” diye sorun yeter. İnsanlar Zeus’un tapınaklarını yaktığında Zeus acı çekmez. Euro değer kaybettiğinde Euro kederlenmez. Bankalar battığında banka mağdur olmaz. Bir devlet savaşta kaybettiğinde devlet ıstırap çekmez, bankalar ve devletler metaforlardan ibarettir. Fakat savaşta yaralanan bir askerin acısı gerçektir. Yiyecek tek lokması olmayan yoksul bir köylü gerçekten eziyet çeker. Annesinden ayrılan yeni doğmuş bir buzağı gerçekten ıstırap duyar. Gerçeklik budur.

Bu acılar, kurgulara duyduğumuz inançtan kaynaklanıyor olabilir tabii, örneğin ulusal ve dini mitlere inanmak bir savaşın çıkmasına neden olabilir ve sonucunda milyonlar evlerini, uzuvlarını, hatta hayatlarını kaybedebilir. Savaşın nedeni kurgusal olsa da çekilen ıstırap tamamen gerçektir. Bu nedenle kurguyu gerçekten ayırmak için elimizden geleni yapmamız gerekir.

HİKAYELER SADECE ARAÇLARDIR, HEDEFLERİMİZ HÂLİNE GELMEMELİDİR

Kurgu kötü değil, hayati bir olgudur. Para, devlet ya da şirket gibi ortaklaşa kabul ettiğimiz hikayeler olmadan hiçbir karmaşık insan toplumu işleyemez. Uydurduğumuz kurallara inanmadan futbol oynayamayız. Piyasalardan ya da mahkemelerden, benzer uydurma hikayelere inanmadan yararlanamayız. Ancak bu hikayeler sadece araçlardır. Hedeflerimiz ya da değerlerimiz hâline gelmemelidir. Sadece kurgu olduklarını unuttuğumuz anda gerçeklikle bağımızı kaybederiz. “Şirket için çok para kazanmak” ya da “ulusal değerlerimizi korumak” gibi çatışmaların içine düşeriz. Şirket, para ve ulus sadece hayalimizde var olabilir. Hepsini kendimize hizmet etmek için yaratmışken, neden onlar uğruna kendi hayatlarımızı feda edelim?

21. yüzyılda geçmişte görülmediği kadar güçlü kurgular ve totaliter dinler yaratacağız. Biyoteknoloji ve bilgisayar algoritmalarının yardımıyla bu dinler dakika dakika varlığımızı kontrol etmekle kalmayacak; bedenlerimizi, beyinlerimizi ve zihinlerimizi de şekillendirecek, cennetler ve cehennemlerden oluşan bütünlüklü sanal dünyalar yaratacaklar. Kurguyu gerçekten, dini de bilimden ayırmayı başarmak hiç olmadığı kadar zor ve hayati olacak.

Yuval Noah Harari
Homo Deus/ Yarının Kısa Bir Tarihi
Türkçesi: Poyzan Nur Taneli

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz