NAMAZ
Hayallerinizde Allah’a inanıyor, amellerinizde putları hakim kılıyorsunuz!
Gelelim ve gerçekten birbiriyle karşılaştırarak görelim; hangisiyle yenilmiş, hangisiyle köleleşmişiz? Sen diyorsun ki, “Namaz kılmak Allah’la söyleşmektir.” Birinin karşısındakiyle konuşup söylediği sözlerin ne anlama geldiğini bilmediğini bir düşün! Bütün dikkat ve çabasını harflerin mahreçlerine ve kalkalasına filan yoğunlaştırsa! eğer konuştuğunda “Sad” harfini kazara “Sin” olarak telaffuz etse, konuşması yanlış olur; ama eğer muhatabına söylediğinin anlamını bilmez ve algılamazsa bir şey olmaz! İnsaf doğrusu! Ben sizin bütün tarihiniz boyunca, ısrar ve ihlâsla birinden bir şey/şeyler istediğinizi, fakat istediğiniz şeyin ne olduğunu bilmediğinizi görüyorum.
Eğer biri günde beş defa ve her defasında birkaç kez ısrar, yakarış, acizlik ve niyazla sizden bir şey isterse, ne istediğini bilmez ama hep tekrarlar bir pozisyonda olursa, yani istediği hakkında hiç bilgi sahibi olmayıp sadece ısrarla istiyorsa siz ne yaparsınız?
Size ne yapmak uygun düşer? Siz, ona ne verirsiniz? Eğer bu işin sizin korkunuzdan kaynaklandığını ya da görev telâkki edildiğini ama her halükârda bir alışkanlık olduğunu farkederseniz ne yaparsınız? Ne yapmalısınız?
Eğer çok bilinçsiz hatta bilinç karşıtı mayalı bir adam Allah’ın dergâhına gelirse daha ilk namazın ilk rekâtındayken Allah onu dergâhından kovar ve “üçüncü dünya” ülkelerinden birine atar ki sömürgecilik savaşında eşekler gibi ağzına gem vurup uslu uslu yük taşısın, ot ve diken dahi yemeden Allah’a şükretsin ve ahiret cennetini isteyip dursun. Dünya zindanında yaşasın; zillet, cehalet ve fakirlik ateşinin alevleri arasında kendisi Ebu Leheb (ateşin babası) ve hanımı da “odun taşıyıcı” olsun! Yok, eğer Allah ona acıyıp merhamet etse; o zaman bir değirmen eşeği gibi bütün ömrünü bağlı olduğu adet üzere sersem sersem dönüp dolanarak geçirsin… Ve bu “deveran dini” etrafında dönüp dolanmayla tükenen bir ömrün sonunda yine ilk başladığı noktaya geri döner. Ne yaptığını görmesin diye gözlerini ve ürettiğinden yemesin diye ağzını kapatır, işte mümin kul(!), iffet ve takva dedikleri bu. Zahit ve mümin kul(!) züht ve tarafsızlık diye mana verdikleri şey işte bu!
Bu Üçüncü Dünya’da her tarafı kasıp kavuran, onların kanını içen vahşi ve sinsi bakışlı ve maymun iştahlı yağmacı Batı karşısında beni neye çağırıyorsun? Neredesiniz benim mümin babam ve mukaddes annem! Gaflet içinde boğulan siz namaz kılanların ve hatta o namazın vay haline!
Hayallerinizde göklerin ilahına inanıyor namaza gidiyorsunuz, amellerinizde ise yeryüzünün çağdaş putlarını ve ilahlarını hâkim kılıyorsunuz. İbrahim’in döneminde, Muhammed’in yaşadığı coğrafyadaki gibi sade, dilsiz ve aciz putlar yok! Putlar şekil değiştirdi.
Ali Şeriati
Dine Karşı Din
Ali Şeriati: Kurban, koç boğazlamak değil, kendi İsmail’inden vazgeçebilmektir!