AHMED ARİF: SADE GÜZEL VE NAMUSLU BİR DÜNYANIN HEMEN EŞİĞİNDEYİZ

Çok Aziz ve Biricik Dost!

Hiçbir şey sormayayım en iyisi. Ödüm kopuyor, hastasın diye. Bundan gayrı nece “önemli” sebep olursa olsun düzeltiriz. Onarırız. Hayli üzüldüm. Bu da lâf mı, delirmedimse adam değilim! Bilmem yıldırım tele de içerledin mi. Buna bir nümayiş anlamı verme Leylâ. Kabil olsa, orada olup olmadığını bilsem kendim gelir, sorardım. Seni düşünmekten kendimi alıkoyamam ya! Burada yeniden sebeplerini, bağıntılarımızın derinini-dibini deşmeme gerek yok. Ama başkasına -anlamsız demeyeyim- tuhaf anlamlı gelebilir benim seni ölesiye meraklanışım. Sade, başkasından, bu merakilerden bize ne? Hele bana ne?

Ha, İstanbul’a gitmişsindir diye evin adresine de bir mektup attıydım. İade kartında enişte beyin imzası var!

Yahu, ya ben biçarenin, divanenin biriyim ya da sen çok serseri bir kızsın! Koskoca dünyada kapı kapı seni arıycam hani. Sen de “cııık!” diye bir köşeden beni şaşırtırsın elbet.

Yoksa çocuğun filân mı var? Ha? Hani hiç şaşmam. Bizim kızlar, dün bir bugün iki evlendiler de ikisinin de bebeleri var şimdi. Belki sen de ANNE oldun gayri. Önceleri istemiyordun. Şimdiki duyularını, arzularını nereden bilecem? Gerçeği şu ki senin bebeğin olursa, çok güzel bir bebek olur. Öyle -Allah sahiplerine bağışlasın- ecinni taifesi gibilerden olmaz!

Bu kadarlık yeter. Nerdeyse çatlıycam hırsımdan. Ulan, çok zalim oldun bu sıralar be. Hem de unuttun dünya âdetlerini. Bu kadarı, sormazlığın, umursamazlığın bu kadarı kimde var? Bir dürzünün ya da bir ulunun adını ver de eh diyeyim: “Meşrebi bu!”

Sana en kestirmesi, zindanı arar oldum. Bu en kötüsüdür canım. Bundan ötesi şuursuzluktur. Sapıtmadır. Hiç çıkmayaydım, şimdiye ölmüştüm. Bir bakıma kurtulurdum belki. Ama kaderim çok güzel, şansım çok iyi benim. Seni tanımadan ölmek neye yarardı?

Forum’u takip ediyor musun? Arada bir yazılarım çıkıyor. Sokrates’in ölümü üzerine bir mektubum yayınlandı. Eksikti ama beğenmeyen kalmadı. Her bakımdan rahatlık gerek “yazmak” için. Yoksa mutlaka bir aksayan yönü oluyor. Bu önümüzdeki sayıda da bir ya da iki yazım olacak sanırım. Ama sudan şeyler bir bakıma. Sade çevreye duyurulması gerekiyor da ondan. Yoksa yeni bir “nane” değil. As. Temyiz Savcılığı benim cezalanmamı istemiş! Başka şey ummuyordum zaten. Sade güzel ve namuslu bir dünyanın hemen eşiğindeyiz. Bunu biliyorum. Kıvanıyorum. Kendim için bir değişiklik olmasa da seviniyorum. Bakalım bu sefer de Amerika’ya jest yapmak uğruna bizleri yakacaklar mı? Benim kanıma göre artık yeryüzünde bunu kimse yutmaz. Biz Türk inkılâpçıları da enflasyon parası gibi “geçmez” olduk artık! Hoş bu haksız bir durum da değil ya! Hani hepimiz birden yarım adam etmeyiz gibime gelir. Her ne hal ise, sana bu mahkeme konusunda bir arkadaşımın yazdığı mektubu gönderi-

yorum1. Dayakla, işkenceyle insanlıktan çıkarılmış bir yiğit. Tam yedi yıl gün yedi. Sağ çıkarsa sevinirim. Evet benim aklım pek ermez bu kanun dalgalarına. Çıplak kafamla düşünür, savunurum ben!

Bu iki yıldan bu yana ise, bütün bu ıvır zıvırl unuttum. SEN VARSIN. Ya da ben sade bu iki yıld bu yana BENim.

Ellerinden kana kana öperim. Memed’ine selâm.| Yetti inatçılığın, bir ses et gayrı.

Ahmedin


Derkenar: Ha bahsettiğim arkadaşımın dedikleri çıkarsa, j seni görebilmem müthiş güçleşir. Sağ bile kalamam canım. Sekiz ay bu! Dile kolay. Bense hemen senin oralara uçmak isterim. Gecikmeye gelmez. Yaz hemen.

Alıp götürürler
“Gitmem” diyemem.
Bir tenhada dört bir yanım tutarlar.
Boynumu yedi yerden kırar atarlar.
Leylim Leylim

Ahmed Arif’ten Leylâ Erbil’e Mektuplar
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2011

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz