ERICH FROMM: İNANÇ VE UMUT SAHİBİ KİŞİLER GENELLİKLE GERÇEKÇİ DEĞİLLERDİR!

2

Gerçekçilerdeyse inanç da umut da pek bulunmaz!

YENİ BİR DÜZEN, FARKLI BİR TOPLUM İÇİN NE YAPMALI?

Konsey üyeleri nasıl seçilmeli? Elbet bunlar, bir siyasal parti adayları gibi seçilemez. Üstün bir kişi tarafından seçilmeleri de doğru olmaz, çünkü bu tek bir kişiye hak etmediği bir yetkiyi vermek olur. Bununla birlikte, Ulusal ve yerel Konseylerin oluşturulmasında büyük güçlük olduğunu öne sürmek, serbest seçim ya da keyfi atama seçeneğinden başka çare olmadığını düşünmek, o eski bildik yöntemlere takılı kalmak anlamına gelecektir. Bu seçeneklerden kurtulup da yaratıcı bir şekilde düşünülürse — geleneksel yöntemler kadar açık ve kesin olmamakla birlikte — pekâlâ iyi sonuç verecek daha başka yöntemler bulunabilir. Bütünselliği ve başarılarıyla ünlü çok sayıda insan var; diyelim, on kişilik bir grubun, zeki ve akıllı kişilere danışarak kırk elli ad belirlemesi çok güç olmasa gerek. Doğal olarak, saptanan kırk elli kişi de önerilen üyelerden hangilerinin olumlu olduğu konusunda görüş bildirirler. Bu sürecin sonunda oluşturulan Ulusal Konsey, hem herkesin onayladığı hem de temelde Amerikan bilincini temsil eden bir birim olacaktır. Bu konseyi oluşturma yöntemi, bürokratik değildir; kişisel, somut ve bu nedenle de geleneksel yöntemlerden çok daha etkin ve geçerli bir yöntemdir. Bölgesel ve yerel Konseyler de aynı şekilde oluşturulur; Ulusal Konsey üyelerinin önerileri de bunların oluşturulmasında yardımcı rol oynayabilir.

Elbet bu Konseyler, daha önce sözünü ettiğimiz gereksinmeleri karşılamazlar. Bireyin başkalarıyla birlikte etkin bir çalışma içine girmesi, konuşma, planlama ve birlikte hareket etme, günlük yaşantının para kazanma etkinliği dışında anlamlı bir şeyler yapma gereksinmesine yanıt vermezler. Kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerini alışılagelmişten daha az yabancılaşmış hale sokmak, özveride bulunmak, günlük yaşantının ölçütlerini ve değerlerini uygulamaya sokmak, açık ve “etkilenebilir” olmak, yaratıcı olmak, kendi öz yargısına ve kararma bağlı olmak ve yalnızca buna güvenmek, yeni bir toplumsal grup oluşturmak gereklidir.

Etkinliğin ve çıkarların paylaşıldığı bu türden bir ortamın, iki düzeyde gerçekleştirilebileceğini düşünüyorum: birer “Klüp” oluşturacak 100-300 kişilik büyük gruplar ve aynı ilkeye bağlı, ancak çok daha yoğun ve sıkı çalışan aşağı yukarı 25’er kişilik küçük “Gruplar”.

Klüpleri, mümkünse değişik yaşlarda değişik toplumsal sınıflardan kişiler oluşturmalıdır; uygulamada bu türden bir karışım sağlamada güçlük olup olmadığı ancak deneyimle anlaşılabilir; Klüplerin görece olarak aynı düzeydeki insanlardan oluşması gerekebilir, ama bu olumsuz nokta, değişik üyelerden oluşan Klüplerin düzenli bu, rastgele seçilmiş bir sayıdır; burada önemli olan, KJübün, işlevlerini yerine getirmeye yetecek sayıda kişiden oluşmasıdır. Ayrıca bir Klübün bir kaç şubesi de olabilir.
Düzenli olarak bir araya gelmesi, görüş alış-verişinde bulunması ve kişisel ilişkiler kurması şeklinde bir düzenlemeyle olumsuz olmaktan çıkarılabilir. Klüplerin sürekli bir buluşma yeri olmalıdır; bu bir dükkan önü ya da bir bodrum olabilir — en yoksul bölgelerde bile böyle yerler bulunabilir — ya da bir okul, kilise, ya da üyelerin verdiği parayla kiralanabilecek bir başka bina olabilir. Haftada bir yapılabilecek toplantıların konusu bilgi alış-verişi, tartışma ve hareketin yaymayı amaçladığı fikirlerin yaygınlık kazanması planları olmalıdır.

Bütün üyeler ayrıca uygun birer görev de yüklenmelidir, bu görevler siyasal kampanyalara katılmak, komşular ve dostlar arasında tartışma grupları oluşturmak, siyasal önderlerin açık oturumlara katılmalarını sağlamak, kamu işlevlerinin ve kamu mülkünün korunması, yürütülmesi sorunlarım çözmek, halkı — yaşlıları, çocukları ve sorunlu insanları bürokratik yöntemlerle değil de içten ilgiyle, uyarma, önerme yoluyla korumak vb. olabilir.

(Diplomaları olmadığı halde yetenekleri ve ustalıkları sayesinde uzmanlar kadar, ya da onlardan daha iyi işler başaran pek çok kişinin bulunduğu birçok örnekte görülmüştür.

Örnek olarak Vali John Lindsay’in New York’taki uyuşturucu bağımlılarının iyileştirilmesi programını gösterebilirim; bu programda, profesyonel personel değil de, özellikle yetenekli kişiler ve eski bağımlılar, çok önemli eğitici-iyileştirici işlevlerde başarıyla çalışmışlardır.) Klüplerin kendi kültür yaşamları da olacaktır: filmler gösterebilirler, kitapları ve fikirleri tartışabilirler, dans, müzik, sanat etkinliklerinde bulunabilirler bütün bunlar tüketiciliğe yönelik olmayan etkinliklerdir.

Bu Klüplerin geleneksel siyasal ya da kültürel klüplerin niteliğinden farklı, kendilerine özgü bir üsluplarının bulunması büyük önem taşımaktadır. Tartışmalar laf salatası ve ideolojilerle soyut hale getirilecek şekilde değil, konuları açıklığa kavuşturacak şekilde yönlendirilecektir. Her Klüpte dilin tuzaklarının farkında olan, soyutlayıcı ya da ideolojik dil kullanılmasına karşı uyanık, gerçekçi bir biçimde düşünme ve konuşmayı öğretebilecek kişiler bulunmalıdır. Düşünceleri gerçekçi bir şekilde aktarabilme sayesinde gereksiz yanlış anlamalar ve bunlara eşlik eden saldırgan ve savunmacı davranışlar büyük ölçüde azalacak, insanlar, kendilerini ilgilendiren konularda yoğunlaşacak, konuştuklarına özen gösterecekler, böylece görüşlerin savunulması gereken bayraklar gibi sımsıkı tutulması şeklinde kendini gösteren benmerkezci davranıştan uzak kalmış olacaklardır. Bu türden bir yaklaşım, alışılagelmiş

gruplarda ya da hatta kişisel dostluklarda bile sık sık rastlanandan daha ciddi bir kişisel ilişkinin gelişmesine yol açacaktır.

Bu Klüplerin örgütlenmesinde hiçbir bürokratik işlemin söz konusu olmayacağını söylemeye gerek bile yok. Her birinde bir başkan ve bir sekreter olacak, bu görevler her yıl başka üyelere verilecektir. Klüp temsilcilerinin — diyelim her Klüpten birer kişinin — altı ayda ya da yılda bir ulusal ve bölgesel düzeyde bir araya gelmeleri ve deneyimlerini birbirlerine aktarmaları, üyeler dışındaki kesime bu türden bir örgütlenmenin değerini ve verimliliğini göstermesi çok yerinde olur.

Bu Klüpler, Klüpler arasında ilişki kurulmasında yardımcı olan, öneri ve yardım isteklerine yanıt veren, ortak toplantılar düzenleyen ve Klüpleri kamuya tanıtan serbest ve resmi olmayan bir örgütle bir çatı altında toplanabilir. Ama her Klüp kendi kendini yönetecek, bu örgütün denetimi ya da işlere karışması hiçbir şekilde söz konusu olmayacaktır. Bu özyönetimin bir sonucu olarak Klüpler kendi aralarında birbirlerinden çok farklı olabilir; ve herkes özü ve programı kendisine en yakın Klübe katılabilir. Bu klüplerin oluşturulmasına gelince, en akla uygun yöntem, kendiliğinden oluşma yöntemi olsa gerek. Bir Klüp oluşturmayı ciddi olarak isteyen bir iki kişi beş on kişiyi daha toparlayarak bir çekirdek oluşturabilir, bu çekirdekten de 100-300 kişilik büyük bir grup gelişebilir.

Burada, bu Klüplerin, örneğin Demokrat Parti içindeki Tammany Hall örneğinde olduğu gibi bir siyasal partinin bir yan kuruluşu olabileceği öne sürülebilir. Ancak bu iki nedenle yanlış

bir yaklaşımdır. Birincisi ve açıkça ortada olanı, varolan partilerin hiçbirinin Klüplerin felsefesini ve yaklaşımını temsil etmediğidir. Her iki partide de (hatta üçüncü bir partide bile) partiyle ilişkileri farklı olmakla birlikte Klüplerin amaçlarını benimsemiş üyeler ve yandaşlar olacaktır. Klüplerin siyasal olarak birleştirilmesi, bir başka partinin yandaşı olan ya da siyasal partilere hiçbir şekilde katılmayı düşünmeyen pek çok kişiyi yitirmek anlamına gelecektir:

İkinci nedense, hareketin ve Klüplerin yapılarından kaynaklanmaktadır. Bunların işlevi yalnızca siyasal etkinliği etkilemek değil, yeni bir yaklaşım yaratmak, insanları dönüştürmek, yeni fikirlerin birçok insanda olumlu gelişmelere yol açtığmı göstererek, halkı, siyasal kavramlardan daha etkileyici bir şekilde etkilemektir. Yeni hareket, insanların ve bütün kültürümüzün dönüşmesini amaçlayan bir kültürel hareket olmalıdır; toplumsal-ekonomik ve siyasal konularla ilgilencek, ama ayrıca kişiler arası ilişkiler, sanat, dil, yaşam biçimi ve değerler konularım da ele alacaktır. Klüpler kültürel, sosyal ve kişisel merkezler olacak dolayısıyla siyasal bir klübün yapmak isteyeceklerinden çok daha büyük görevler yüklenmiş olacaktır; ayrıca bunlar, siyasal klüplerin yaratabileceğinden çok daha fazla ya da en azından farklı bir bağlılık biçimi yaratacaklardır.

Klüpler temelde siyasal örgütlerden farklı olacaktır gerçi ama siyasete karşı ilgisiz olmayacaklardır. Tersine siyasal konuları ciddi olarak tartışacak, açıklığa kavuşturmaya çalışacaklardır; aldatıcı söylevlerin altında yatan gerçeklikleri ortaya çıkarmaya ve asıl konulara dikkat çekmeye çalışacaklardır; üyeleri ait oldukları siyasal grupları etkilemeye çalışacak, siyasete yeni bir öz kazandırmaya çaba harcayacaklardır.

Bazı dinsel, siyasal gruplar ya da meslek grupları gibi halen var olan gruplarda birkaç Klübün ortaya çıkması olasılığı da vardır; bu durumda ilk Klüpler temelde bu tür grupların üyelerinden oluşabilir, ya da bu üyeler kendi örgütlerinin dışındaki insanların ilgisini kazanmaya çalışacak grupların çekirdeğini oluşturabilirler.

Ben, bu Klüplerin bir kitle hareketinin temelini oluşturabileceği kanısındayım. Hareketin amaçlarını gerçekten benimseyen, onu geliştirmek isteyen ancak kendilerini küçük bir grup kadar tümden ve kökten bu harekete veremeyenler için bir yuva oluşturacaktır bu Klüpler.

Bunun için, daha iyi bir sözcük bulunmadığından “Gruplar” diye anılabilecek, daha köktenci bir şekilde kendini vermiş bir azınlık, başka bir yaşam biçimi ve farklı bir etkinlik gereklidir.

“Gruplar”da gerçekleşmesi düşlenen grup etkinliklerini ya da yeni yaşam biçimlerini betimleme girişimleri, kaçınılmaz olarak başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Bu bir bakıma Klüpler için bile geçerlidir; ama yem bir yaşam biçimini, yeni bir bilinci, yeni bir dili Klüplerden çok daha köktenci bir şekilde yaratmaya çalışacak olan Gruplardan söz ederken, doğru sözcükleri bulmak nerdeyse olanaksız; çünkü Gruptaki yeni yaşamın özellikleri de yepyeni ve şu anda bize yabancı. Elbet, Grupların nasıl olmayacağını söylemek daha kolay. Son yıllarda, grup-terapi’den “ilişki” gruplarına, çeşitli hipi gruplarına dek pek çok grup etkinliği ortaya çıkmakta. Bizim sözünü ettiğimiz, düşlediğimiz Gruplar bunlardan çok farklı. Bunların üyeleri yeni bir felsefeyi, bir yaşam sevgisi felsefesini benimseyecekler, bu felsefenin insan ilişkilerinde, siyasette, sanatta ve toplumsal düzende yansımasına tanık olacaklardır. Bunların belirleyici özelliği, bu insan etkinliklerinin hiçbirinin bir diğerinden soyutlanmaması, her birinin tüm diğerleriyle ilişki içinde anlam kazanması olacaktır.

Bu Grupları, üyelerinin, daha büyük özverilerde bulunmaya ve kendi kişisel yaşantısını da hareketin genel ilkeleri doğrultusunda değiştirmeye hazır olmaları açısından, Klüplerden ayrılmaktadır. Gruplar, kendilerine katılan herkes için bir yuva, bilgi açısından, karşılıklı paylaşma, ve ayrıca “verme” fırsatı bulduğu bir ortam olması açısından doyurucu, besleyici bir yuva olmalıdır. Grupların amaçlan, yabancılaşmış kiçiyi kişisel olarak dönüştürmek, etkin katılımda bulunan bir kişi haline sokmak olacaktır. Elbette bu Gruplar, yabancılaşmış

toplumun sunduğu yaşam biçimini eleştireceklerdir ama haksızlığa karşı sürekli bir öfke yeşertmeye değil de yabancılaşmayı optimum düzeyde ortadan kaldırmaya çabalayacaklardır.

Gruplar, duygusal olmayan, gerçekçi, içten, yürekli ve etkin bir yeni yaşam biçimi geliştireceklerdir. Kinizmin sınırına bile dayandığını söyleyebileceğimiz gerçekçi katılığın, ya da duygusal olmama durumunun, derin bir inanç ve umutla birleştirilmesinin gerektiğini burada vurgulamak isterim. Bu ikisi çoğu kez birbirinden bağımsızdır. İnanç ve umut sahibi kişiler genellikle gerçekçi değillerdir; gerçekçilerdeyse inanç da umut da pek bulunmaz.

İçin de bulunduğumuz durumdan kurtulmak için gerçekçilikle inancın, insanlığın bazı büyük öğretmenlerinde olduğu gibi yeniden bir araya getirilmesi gerekmektedir.

Grup üyeleri yeni bir dil konuşacaklardır — bu dil İngilizce olacaktır elbet ama soyut şeyleri dile getirmeyen bir İngilizce; “sahip olmak” ya da “kullanmak, yararlanmak” alanlarında iş çeviren yabancılaşmış beceriklilerin değil, kendi etkinliklerinin öznesi olan insanın dili. . Üyelerin tüketim biçimi de farklı olacaktır; ille de en az tüketimde bulunmaları gerekmez, ama anlamlı bir tüketim, üreticilerin değil yaşamın gereklerine hizmet eden bir tüketimdir bu. Bu kişiler, kendilerini değiştirmeye çaba göstereceklerdir.

Etkilenebilir, etkin kişiler olacak, düşünmeyi, belli bir konuda yoğunlaşmayı, sakin olma sanatım, sürüklenip gitmemeyi, hırslı olmamayı öğreneceklerdir; çevrelerindeki dünyayı anlayabilmek için, onları harekete geçiren, yönlendiren güçlerini anlamaya çalışacaklardır.

HANGİ TÜRDEN OLURSA OLSUN “PUTLARA TAPMA”YI VE ONLARA BAĞLI KALMAYI BIRAKLI

“Ben” lerini aşmaya ve dünyaya “açık” olmaya çalışacaklardır. Kendi düşünce ve duygularına göre davranmaya, yalnızca bunlara güvenmeye, kendi kendilerine akıl yürütmeye, kendi seçtikleri yola koyulmaya çalışacaklardır; optimum bir özgürlüğe, yani gerçek bir bağımsızlığa ulaşmaya çalışacaklar, hangi türden olursa olsun “putlara tapma”yı ve onlara bağlı kalmayı bırakacaklardır. Geçmişle, gel-d’kleri yerle, aile ve toprakla olan hastalıklı bağlarını koparabilecek ve bunların yerine sevgiyi ve eleştirel ilgiyi koyabileceklerdir.

Yalnızca kişinin kendi içinde derinlere kök salmasının, kendine inanmasının ve dünyayla tam bir bağlantı içinde bulunmasının verebileceği bir korkusuzluk duygusunu geliştireceklerdir Grupların her birinin üzerinde yoğunlaşacakları birer tasarısı olacağını söylemeye gerek bile yok; hepsinin kendi kültürel yaşamları olacak, eğitim kurumlarımızın vermeyi başaramadığı bilgileri edinmek yönünde kendilerini eğiteceklerdir; üyeler arasında derin bir ilişki olacak, bu ilişki içinde insanlar birbirlerinin karşısına zırhsız olarak, ya da yapmacıktan uzak davranışlarla çıkacak, kişilerin işlerine karışma isteğinden ya da meraktan arınmış olarak birbirlerini “görecek” “duyacak” ve “okuyacaklardır.

KONUYA CİDDİYETLE YAKLAŞANLAR, YOLLARINI BULACAK

Bu amaçlara ulaşmanın değişik yolları üzerinde konuşacak değilim. Konuya ciddiyetle yaklaşanlar, yollarını bulacaklardır. Ciddi olmayanlara gelince, söyleyeceklerim yanılsamalara ve yanlış anlamalara yolaçacak sözcüklerden başka anlam taşımayacaktır.

Yeni bir yaşam biçimi özleyen, ve bu türden Grupları kuracak kadar ciddi ve güçlü insan sayısının yeterli olup olmadığını bilmiyorum. Ama bir konuda hiçbir kuşkum yok: böyle Gruplar varlık kazanırsa, yurttaşlar üzerindeki etkileri büyük olacaktır; çünkü bunlar, fanatik olmadan derin inançlar besleyen, duygusal olmadan sevebilen, hem gerçekçi, hem yaratıcı olabilen, yaşamı küçük görmeden korkusuz olabilen, boyun eğmeden disiplinli olabilen insanların sevinçli ve güçlü olabileceğini örnekleyecek, göstereceklerdir.

Tarihsel olarak, önemli hareketler, küçük gruplar içinde doğmuştur. Erken Hıristiyanları, erken Quacker’leri ya da Masonları örnek göstermenin önemi yoktur. Burada söylemek istediğim, bir fikri tüm katışıksızlığıyla ve ödünsüz olarak temsil eden grupların tarihi yeşerttiği, yarattığı olgusudur. Eğer bir fikir, küçük bir grupta da olsa “canlılık” kazanmamışsa ya da canlılığını yitirmişse, gerçekten de ölüm tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Gruplar, kendi kendilerini yönetecekler ama gene de Gruplar arasındaki haberleşmeyi kolaylaştıracak ve istenmesi halinde onlara çalışmalarında yardımcı olacak serbest bir ortak örgütle birbirlerine bağlı olacaklardır. İdeal olan, Grupların değişik yaş, eğitim ve toplumsal sınıf ve elbette farklı ırklardan kişilerden oluşmasıdır.

Grupların, üyelerin katılmak için kabullenmek durumunda oldukları belli kavram formüllerini temel olarak almaması şarttır. Önemli olan yaşantı, yaklaşım, davranış ve amaçtır, belli bir kavrayış değil. Bu, Grupların, görüşlerin açıkça dile getirilmediği, kavram üzerinde tartışılmadığı ortamlar oluşturacağı anlamına gelmez; söylemek istediğimiz, Grupları birleştiren şeyin kavramsal bir slogan değil, üyelerin davranışları ve edimleri olması gerektiğidir. Grubun genel bir amacı olacaktır elbet — bunu daha önce hareketin genel amacı çerçevesinde dile getirmiştik. Ama yöntemler konusunda Gruplar birbirlerinden çok farklı olabilirler. Yasalara uymayı ve uymamayı benimseyen iki Grup düşünelim. Her birey, yaklaşımı kendisininkine en uygun Gruba katılabilecek ama gene de, yasalara uymak ve uymamak gibi birbirinden çok farklı kavramları bünyesinde barındıran daha büyük bir hareketin içinde bulunabilecektir.

Amerikan Bilincinin Sesi, Klüpler ve Gruplar arasındaki ilişki sorununa gelince, resmi bir bürokratik ilişkinin kurulmamasını öneririm; yalnız, belki Klüplerle Gruplar ortak bir bilgi merkezinin ya da hem Klüplere hem de Gruplara hizmet veren bir yayın organının sunduğu kaynaktan yararlanabilir. Grup üyelerinin, Gruptaki görevlerini yürütmenin yanı sıra ayrıca Klüpler bünyesinde çalışmayı seçmesi de olanaklı görünmektedir.

Burada çizdiğimiz hareket taslağı, nasıl başlanacağı konusunda bir öneri denemesinden başka bir şey değildir. Bu önerilerin tartışılması süreci içinde daha iyileri geliştirilebilir.

Aslında, deneyimlerinden çok şey öğrenebileceğimiz çeşitli amaçlara hizmet eden gönüllü çok sayıda yerel grup vardır. Öğrenci derneklerinden çiftçi örgütlerine dek (Ulusal Çiftçiler Birliği gibi) halkın bütün kesimlerinde, toplu etkinliklerde, bireysel girişimlerde bulunmak yönünde giderek artan bir eğilim görülmektedir. Ekonomik alanda ve de insânsal alanda başarıyla çalışan pek çok tarım topluluğu vardır, kentlerde yaşayan çeşitli topluluklar cardır. Aslında bir amaç etrafında kendiliğinden oluşan gruplar, Amerikan geleneğine kök salmış durumdadır. Bu hareketi oluşturmada yardımcı olacak örnek ve verilerden yoksun değiliz.

Hareket, toplumun dönüştürülmesinde önemli bir etmen olarak ele alınmıştır; bireyin, hemen etkinlikte bulunmasını ve katılımını sağlayacak yolu bulmasına izin verecek, onun

“Ne yapabilirim?” sorusuna yanıt oluşturacaktır. Bireyin, süreğen soyutlanmışlığından sıyrılmasını, ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

Çağdaş insanın tehlikeli döneminin içinde bulunuyoruz. Pek fazla zamanımız yok. Eğer şimdi işe koyulmazsak, iş işten geçebilir. Ama umut var — çünkü insanın kendisini yeniden kanıtlayabileceği ve teknoloji toplumunu insancıl topluma dönüştürebileceği yolunda gerçek bir olasılık var. “Yükümlülüğü yerine getirmek bize kalmış değil, ama ondan kaçınmaya da hakkımız yok.

Umut Devrimi
Erich Fromm

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz