Bu konuda hekimler, uykunun gerekli olduğu kadar yaşamımızın da temeli olduğunu dile getirmelidir; çünkü söylendiğine göre, Roma’da tutsak bulunan Makedonya kralı Perseus, uyumasına engel olunarak öldürüldü. Halbuki, Plinius da hiç uyumadan uzun süre yaşamış kişilerden örnekler verir.
Heredotos yazılarında, yarım yıl uyuyan ve yarım yıl uyumadan yaşayan bazı halkların olduğunu söylüyor. Bilge Epimenides’in yaşamını yazanlar ise, onun aralıksız elli yedi yıl uyuduğundan söz ederler.
Akıl bize hep aynı yolu izlememizi, ama hep aynı tarzda gitmememizi buyuruyor. Her ne kadar bilge kişinin kendi yolundan sapmaması için kendi tutkularına izin vermemesi gerekse de, ön yargılı olmaksızın bu yolu terk edebilir, dev bir heykel gibi yerinde durmadan adımlarımı sıklaştırabilir ya da yavaşlatabilir. Eğer erdem canlanmış olsaydı, sanırım onun nabzı, düşmana saldırıya giderken, yemeğe gideceği zamandan daha hızlı atardı: hatta coşması ve heyecanlanması gerekir. Buna göre, büyük insanlar, büyük girişimlerinde ve önemli işlerinde olağan durumlarını koruyorlar, hatta uykularını bile azaltmıyorlar.
Büyük İskender, Darius’la yapacağı korkunç savaşın günü geldiğinde sabah çok geç vakte kadar öyle derin bir uykudaydı ki, Parmenion odasına girip, yatağına yaklaşarak uyandırmak için ona iki üç kez adıyla seslenmek zorunda kaldı; çünkü savaşa gitmenin zamanı gelmişti.
İmparator Othon, canına kıymaya karar verdiği akşam eşyalarını düzene koydu, parasını hizmetkârlarının arasında bölüştürdü ve kendini vurmayı istediği kılıcının keskin yüzünü biledi, sonra tüm dostlarının güvende olup olmadığını öğrenmeyi beklerken öyle derin bir uykuya daldı ki, oda hizmetkârları onun horladığını duydu.
Bu imparatorun ölümüyle, büyük Caton’un ölümü arasında çok benzer nokta vardır: özellikle de şu nokta çok benzerdir: Yaşamına son vereceği sırada, yanından uzaklaştırdığı senatörlerin Utica limanından ayrılıp ayrılmadıklarını öğrenmeyi beklerken, Caton öyle derin bir uykuya daldı ki, soluk alışları yandaki odadan duyuluyordu. Limana gönderdiği adam geri döndü ve fırtınanın senatörlerin rahatça yelken açmalarını engellediğini bildirmek için onu uyandırdı. Arkasından bir başkasını limana gönderdi, tekrar yatağa girdi ve senatörlerin gidişini bildiren son haber gelene kadar bu böyle sürüp gitti. Caton’un bu davranışını İskender’in davranışıyla karşılaştırabiliriz. Halk temsilcisi Metellus, Catilina’nın tertibi sırasında Pompeius’u ordusuyla birlikte Roma’ya çağıran kanun hükmünde bir kararname yayınlamak istiyordu; Cato tek başına bu kararnameye karşı çıktı ve Senato’da birbirlerine karşılıklı tehditler savurdular ve kaba sözler söylediler, kararın ertesi günü Forum’da onaylanması gerekiyordu. Ama halkın ve Pompeus’un müttefiki olan Sezar’ın desteklediği Metellus, yabancı köleler ve ona ölümüne bağlı gladyatörlerle oraya gelirken, Caton’un kendi kararlılığından başka bir dayanağı yoktu: Ailesi, yakınları ve daha bir çok insan onun için çok kaygılanıyordu. Ve geceyi, yemeden, içmeden ve uyumadan kendilerini bekleyen tehlike içinde, birlikte geçirdiler. Evinde karısı, kız kardeşleri ağlayıp dövünürken, aksine o, herkesi teselli ediyordu. Caton, her zaman olduğu gibi akşam yemeğini yedikten sonra, yatmaya gitti ve ve Halk Meclisi’nden bir meslektaşı gelip onu kavgaya gitmesi için uyandırıncaya kadar deliksiz uyudu, sabaha dek rahat bir uyku çekti. Bu adamın yaşamının geri kalan kısmında yaşadığı olaylara bakarak nasıl büyük bir cesarete sahip olduğu konusunda bir yargıya varabiliriz: Onun ruhu bu tür olayların o kadar üstündeydi ki, bütün bunlara sıradan olaylardan daha fazla önem vermiyordu.
Augustus, Sicilya’da Sextus Pompeius’a karşı kazandığı deniz savaşında, tam çarpışmaya gideceği sırada öylesine derin bir uykuya daldı ki, dostları savaşın başlama işaretini vermesi için onu uyandırmak zorunda kaldı. Ama bu olay Marcus Antonius’un onu kınamasına fırsat verdi; çünkü gözlerini açıp askerlerine bakma cesaretini göstermediği gibi, Agritta gelip zaferin kazanıldığını bildirinceye kadar onların yanında olmaya da cesaret edememişti. Ama Genç Marius daha da kötüsünü yaptı; Sulla ile yaptığı son savaş sırasında ordusuna saldırı emrini verdikten sonra dinlenmek üzere bir ağacın gölgesine uzandı. Öyle derin bir uykuya daldı ki, ancak bozgun başladıktan ve adamları kaçarken uyandı, savaştan hiçbir şey görmedi bile. Denildiğine göre yorgunluktan ve uykusuzluktan o kadar bitap düşmüştü ki, bedeni artık dayanamaz olmuştu. Bu konuda hekimler, uykunun gerekli olduğu kadar yaşamımızın da temeli olduğunu dile getirmelidir; çünkü söylendiğine göre, Roma’da tutsak bulunan Makedonya kralı Perseus, uyumasına engel olunarak öldürüldü. Halbuki, Plinius da hiç uyumadan uzun süre yaşamış kişilerden örnekler verir.
Heredotos yazılarında, yarım yıl uyuyan ve yarım yıl uyumadan yaşayan bazı halkların olduğunu söylüyor. Bilge Epimenides’in yaşamını yazanlar ise, onun aralıksız elli yedi yıl uyuduğundan söz ederler.
Michel de Montaigne
Denemeler (I. Kitap)
Fransızcadan Çeviren:
Engin Sunar, Say yayınları
Rüya, Kabus ve Uyku | Psikanaliz’de rüya yorumu, Freud ve Jung