Behice Boran, 1910 yılında Bursa’da doğdu. Orta öğrenimini Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde yapan Boran, kazandığı bir bursla ABD`nin Michigan Üniversitesi`nde sosyoloji öğrenimi gördü. Burada sosyoloji doktorası yaptıktan sonra 1939`da Türkiye`ye dönen Boran, ortaöğretimde İngilizce dersleri verdi. Daha sonra ise Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) sosyoloji bölümüne doçent olarak atandı. Aynı dönemde Yurt ve Dünya ve Adımlar dergilerinin yayın faaliyetine katıldı. ‘Görüşler’ dergisinde yayımlanan bir yazısından dolayı üç öğretim görevlisi ile birlikte hakkında tahkikat açıldı. Bunun üzerine Boran ve arkadaşları Danıştay’a dava açtılar ve davayı kazanarak üniversitedeki görevlerine döndüler. Bir süre sonra Boran ve üç öğretim görevlisi hakkında yeniden dava açıldı, aynı zamanda üniversitedeki kadrosunun kaldırılmasıyla Boran üniversiteden uzaklaştırıldı.
1950 yılında kurucusu ve başkanı olduğu Barışseverler Cemiyeti, Menderes hükümetinin Kore’ye asker göndermesini kınayan bir bildiri yayımlayınca 15 ay hapis cezası aldı. 1962’de Türkiye İşçi Partisine üye olan Boran, 1965 seçimlerinde Urfa’dan milletvekili seçildi. Birkaç dönem Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye’yi temsil etti. Behice Boran, TİP genel başkanı Mehmet Ali Aybar’la politik konularda karşı karşıya geldi. Mehmet Ali Aybar’ın partiden ayrılmasından sonra 1970 yılında TİP`in Dördüncü Kongresi`nde Genel Başkan oldu.
Çetin Altan: Sosyoloji öğreniminin derinliklerine indikçe, çeşitli yaklaşım ve yorumların büyük ölçüde varsayımlara dayanan mantığı kendisini rahatsız ediyordu. Böyle bir bilim dalının daha tutarlı bir temele dayanması gerektiğini düşünüyordu. Bir öğle tatilinde yine sınıfın çalışkanlarından bir gençle kafeteryada Coca Cola içerlerken ona sosyolojide gözüne çarpan bu tutarsızlıktan söz etmişti. Ve Amerikalı genç kendisine ilk kez Marks’tan söz etmişti. Marks’ın yapıtlarına karşı merakı böyle uyanmış ve Marks’ın görüşlerini öğrendikçe, sosyoloji teorilerinde kafasına takılan boşluklar, yeni bir boyutta tutarlı bir zincir oluşturmaya başlamıştı. Boran’ın yaşamındaki bu dönemeç noktasını kendisiyle baş başa gün ışıyıncaya kadar konuştuğumuz çok oldu.
(…) Türkiye’nin siyasal tarihinden, çöl ortasında kurumamaya uğraşan bir pınar gibi, anıtsal bir dirençle gelip geçen ve insanlığın uğradığı haksızlıklarla dövüşmeyi kendine mezhep yapmış bir kutsal insandı o.
12 Mart 1971 muhtırası ile birlikte tutuklandı ve TİP kapatıldı. Boran, 15 yıl hapis cezası aldı.
Öğretim Üyesi, Siyasetçi, ‘ilk kadın’ Marksist kuramcı, sosyolog ve Türkiye İşçi Partisi’nin başkanı olmasının yanı sıra eş, anne ve yaşlı aile büyüklerinin bakımını şahsen üstlenmiş bir kadın olmasına rağmen 1971’de tutuklu bulunduğu cezaevinden yakın dostu ve avukatı Necla Fertan’a yazdığı mektupta şöyle diyordu Behice Boran:
Üzülmekten çok şaşırıyorum, bunca sorunun bir araya gelmesine. Bir romanda okusam, bu kadar da olmaz derim, melodrama kaçmışlar biraz derim. 64 yaşından sonra kolları sıvayacağım demek. Ama düşünüyorum da, ömrüm boyu kolları sıvamaktan öteye gidemedim gibi geliyor. Başlanıp geliştirilip, tamamlanmış bitirilmiş bir şey yok. Yarım kalmış hep. Meslek hayatım öyle, politik hayatım öyle, aile hayatım öyle. Hep bir yerde darbe yemiş, yarım kalmış. Bunun farkında değildim, hiç düşünmemiştim. Şimdi yazarken yaptım bu tespiti.”
1974 yılında ilan edilen genel aftan yararlanarak serbest kaldı. 1975’te tekrar kurulan TİP’in genel başkanı seçildi. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından kısa süre ev hapsinde tutulan Boran, daha sonra yurtdışına çıktı. 1981’de yurttaşlıktan çıkarıldı. Yurtdışında iken solun birliği için yoğun çalışmalarda bulundu. Bu çalışmalar sonucu, 8 Ekim 1987’de TKP ile TİP’in birleşerek TBKP’nin kuruluşu ilan edildi.
Behice Boran birlik kararının duyurulduğu 8 Ekim 1987 tarihinden iki gün sonra 10 Ekim 1987 yılında Brüksel’de öldü. Cenazesi Türkiye’ye getirilen Boran için ilk tören Brüksel`de yapıldı. İkinci tören, Ankara`da TBMM düzenlendi. 18 Ekim`de ise İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı`nda on binlerce seveni tarafından toprağa verildi.
Prof. Dr. Oya Köymen: Dile kolay, kaç kadın kişi 1941’lerden 1970’lere, yalpalamadan, onca yoksunluk, baskı ve acıların en büyüğü olarak gördüğü ‘dost acılarına’ katlanarak, emekçilerden yana böyle bir mücadele yürütebilmiştir. Bu, ‘kariyerimi de yaparım, çocuk da doğururum’ reklamının peşinden gidenlerin asla anlayamayacağı bir mücadeleydi.
Behice Boran’ın Eserleri
İş Bölümü ve Kadının Sosyal Mevkii (1945)
Toplumsal Yapı Araştırmaları (1945)
Türkiye ve Sosyalizm Sorunları (1968)
İki Açıdan Türkiye İşçi Partisi Davası (1975)
Niye Birleşiyoruz, Ne İstiyoruz, Niye Dönüyoruz (1988) (H. Kutlu ve N. Sargın’la Birlikte)
Savunma
Çevirileri
Platon (1944) Devlet Adamı (Mehmet Karasan’la Birlikte),
Granville-Barker, Harley (1946), Voysey Mirası,
Steinbeck, John (1964) Sardalya Sokağı,
Fast, Howard Melvin (1966) Hürriyet yolu.
Behice Boran hakkında eserler
Belgesel filmler
“Akıntıya Karşı… Behice Boran Tek Başına Bir Koro” – Sinegöz Film Atölyesi
‘Behice Boran: Son Nefesine Kadar’ – Üçüncü Sinemacılar Kolektifi
Kitaplar
Biyografya 2 / Behice Boran – Ali Akay
Behice Boran Son Nefesine Kadar – Amaç Yayınları
Bir Uzun Yürüyüş – Uğur Mumcu
BEHİCE BORAN: Öğretim Üyesi, Siyasetçi, Kuramcı – Gökhan ATILGAN