Lütfen dev diskoteklerin giriş kapılarıyla ve bayii toplantılarıyla karıştırmayınız!
Sergi açılışlarından, defilelerden, ünlü şirketlerin yıldönümlerinden ve Çırağan’daki düğünlerin bir kısmından bahsediyorum. Dikkatle okuyunuz! Uzman falan olduğumdan değil, gözlemim iyi, o açıdan.
Elbette burada gerçek anlamıyla bir sosyetiklikten bahsediyoruz.
Yoksa geçen gün, bizim evde çalışan Ayşe Hanım anlatıyor: “Yook, yok, Gülse Hanım, bu kapıcının karısı turşu bile yapmaz, sosyetik o!” diye. Bu tür bir sosyetiklik değil yani.
Benim de bir davetten ötekine, sosyal bir kelebek edasıyla gezdiğim falan yok tabii de, gazeteci dediğin gözlem yapar. Bu sebeple şu anda oturmuş benim yazımı okuyorsunuz, yoksa ben sizinkini okurdum, değil mi efendim? Zaten bu partilerden birkaçına gitmek, hepsine gitmek demektir.
Uzattım, ucu kaçıyor…
Bakınız, üç bölüme de ayırdım, bir karışıklık olmasın diye.
Giriş
Bir kere geç gidin!
Amerikalılar “fashionably late” derler. Yani havalı ve moda şe kilde gecikmek. Sizin meşgul ve önemli bir insan olduğunuz, bu davete de çok ısrar ettikleri için “lütfen” katıldığınız anlamına gelir.
Çıkarken de çok geç kalmayın. Çılgın eğlence gecelerinizi daha samimi ortamlara saklarsınız.
Davet mekânına giriş çok önemli. Diyelim ki üstünüz başınız, ayakkabınız, çantanız tamam. Ama davete pısırık pısırık girdiniz. Olmaaaaz. Her şeyin bir raconu var.
Öncelikle önünüzdeki grup sizden daha tanınmışsa, biraz bekleyin. Onların rüzgârında kalmayın. Ayrıca muhtemelen onlar içeri girdiklerinde biraz durup, çanta karıştırır gibi yapıp, etrafa bakıyor gibi yapıp, cemiyet fotoğrafçılarına poz vereceklerdir. Bu esnada yol tıkanacağından, tanınmış grup veya çiftin arkasında kek gibi beklemek, size baştan kaybettirir!
İçeri girdiğinizde, bir sürü insan, kim gelmiş diye kafasını çevirip bakacaktır. Bu noktada yapacağınız en akıllıca iş, eğer kimseyi tanımıyorsanız da, uzakta gördüğünüz hayali bir arkadaşa el sallamak ve hızlı adımlarla oraya doğru yürümektir.
Sakın serseri mayın gibi etrafta dolaşmayın veya insanları seyrederek bir noktada durmayın. Bu, yapabileceğiniz en büyük hatadır. Oraya eş dost ahbap görmeye veya sosyal mecburiyetler yüzünden değil, ünlüleri seyretmeye geldiğiniz hemen anlaşılır.
Yok eğer hafif sosyetik ve ünlüyseniz, o zaman cemiyet fotoğrafçılarının karşısında uygulanacak en iyi strateji şudur: Uzakta bir noktaya bakıp gülümseyin. Hem iyi çıkarsınız hem de objektife bakarak poz vermediğiniz için “cool”luğunuz bozulmaz, “N’apalım işte, çocuklar çekiyor” gibi bir durum olur.
Bazı cemiyet muhabirleri daha da ısrarcıdır, illa ki demeç almak isterler. Ne var ki, çoğunlukla sorular o anda akıllarına gelir ve “Eaa, defile başlamadı ama, sizce giysiler nasıl olacak?” gibi zekâ örnekleriyle karşılaşmanız olasıdır.
Hiç bozmayın.
“Yıldırım Bey her zaman çok güzel şeyler yapar,” diye başlayın ve ne anlatmak istiyorsanız anlatın: Firma reklamı, kişisel bilgiler, kitap tanıtımı, tuttuğunuz takımın propagandası… Mikrofon sizindir!
Gelişme
Eğer içeride yüksek volümlü müzik varsa yandınız. Sohbet ihtimalini kafanızdan çıkarın. Böyle durumlarda insanlar birbirlerinin söylediklerini tam olarak anlamasalar da mimik, jestler ve dudak okuma yöntemiyle iletişim kurarlar. Alışmak biraz zaman alır ama öğreneceğinizden eminim.
Dikkat etmeniz gereken şey çok derin ve dallı budaklı sohbetlere girmemek ve karşmızdakinde espri yapıyor gibi bir yüz ifadesi gördüğünüzde, espriyi duymasanız da gülmektir.
Ne var? Siz gerçekten eğlenmeye geldiğinizi mi zannediyordunuz?
Sergi açılışları ise daha sakindir. Yalnız burada da sohbeti abartmadan, eserler hakkında yuvarlak yorumlar yapın: “Son günlerde gördüğüm en orijinal işler”, “Çok etkilendim, hem estetik, hem şaşırtıcı” gibi kalıplar hayatınızı kurtaracaktır!
Açık büfelerde itiş kakıştan kaçının, ayıp oluyor! En iyisi, çok aç gitmeyin ve önünde kuyruk olması muhtemel ıstakoz, suşi gibi yiyeceklerden vazgeçin.
l
Davetlerde insanı zorlayan noktalardan biri de bir elde çanta, bir elde kadeh veya tabak olduğu halde insanların ellerini sıkmaktır. Üçüncü eliniz olmadığı için, omza asılan çantaları tercih edin, selam vermek yerine kadeh tokuşturun ya da samimi olsun olmasın, herkesi yanaklarından öpün! Bu seçim o ana kadar aldığınız alkol miktarına bağlı!
Böyle davetlerde, birlikte durup sohbet ettiğiniz insanlar da mühimdir ve davetin geri kalanındaki prestijinizi belirler. Eğer l’den 10’a bir değer vermek gerekirse, bir manken size 2, ama mesela Cem-Ümit Boyner çifti 9 puan civarı kazandıracaktır. „ (10 puanı Clinton, Cameron Diaz gibi yabancı ünlülere saklıyoruz.)
Yalnız, dikkat! Zaman zaman çok popüler davetlilerin etrafında “şöhret halkaları” oluşur. Bir tür “sosyete groupie”liği de diyebiliriz. Ortada üç beş kişilik havalı ve ünlü grup, etrafta onları uzaktan tanıyan veya sohbete katılmaya çalışan tereddütlü gülümsemeleriyle “dahil olma” çabasında on kişi!
Bu gruplardan, vebadan kaçar gibi kaçın ve kendi halkanızı oluşturmayı deneyin! Olmadı, bir köşede, marjinal “yalnız kovboy” veya kovboyları oynayın.
Böylece davete nezaketten katıldığınız, aslında şu anda Tibet’te bir manastırda veya New York’ta bir şiir okuma seansında olmayı tercih ettiğiniz düşünülür ki, bu groupie olmaktan daha iyi bir ihtimaldir.
Sonuç
Sosyetik davetler işinizin, hayat tarzınızın veya insanlarla tanışma şeklinizin bir parçasıysa devam edin.
“Hiçbiri değil, ama ünlü görmek istiyorum” diyorsanız da bu fırsatları kaçırmayın. Ama gerçekten iyi vakit geçirmek istiyorsanız tavsiyem şudur:
Güzel yemek, arkasından iyi bir filmi geride bırakacak havalı davet henüz organize edilmedi! Bana inanın…
Gülse Birsel
Kaynak: Gayet Ciddîyim!