Sabahattin Ali: Menfaatlerini maskelemek için kendilerine milliyetçi diyorlar

Milliyetçinin Tarifi

Bizim basında manası en çok tahrif edilen kelimelerden biri de “milliyetçi”dir. Senelerden beri bu zavallı kelime, vücut bulduğu sırada hayalinden bile geçmeyen öyle garip yerlerde kullanıldı, o kadar ağır hakaretlere uğradı ki, artık neye delâlet ettiğini kendisi bile unuttu. Bunun için her çekilen yere sürükleniyor, her gizli maksada oyuncak olabiliyor.

Milletinin içtimaî seviyesinin yükselmesine engel olmak için demagojiden cinayete kadar her vasıtaya başvuranlara “milliyetçi” dediler. Hak edilmemiş rahatlarını, çalınmış servetlerini muhafaza için yabancı emellere hizmet edenlere “milliyetçi” dediler. Yurduna saldıran düşmanla işbirliği edenlere, düşman hesabına kendi milletini kurşuna dizdirenlere, milletin kurtuluş hamlesine önayak olabileceklerin kökünü kazımak için kendi yüksek mekteplerini kapatıp talebesini toplama kamplarına yahut mecburî iş yerlerine gönderenlere “milliyetçi” dediler; hulasa, insanlık nâmına mukaddes ne varsa hepsini keyifleri ve menfaatleri uğruna çiğneyenlere “milliyetçi” dediler.

♦♦♦

Yaşar Kemal: Müslüman, Müslüman değil. Milliyetçi, milliyetçi değil…

Halbuki bu kelime, hiç de bu hakaretlere lâyık değildir. Milliyetçilik, mesut ve ahenkli bir insan cemiyetinin kurulması için gereken yapı taşlarından biri, belki en kıymetlisidir.

Ama hangi milliyetçilik? Bizim anladığımıza göre, milliyetçilik şudur:

1) Mensup olduğu milletin, dünyanın en mesuti en müreffeh, hayat ve kültür seviyesi en yüksek topluluğu haline gelmesi için, yorulmak bilmez bir gayet ve tükenmez bir feragatle, her şeye rağmen çalışmak.

2) Millette mevcut bütün iyi, ileri, insanlığın yükselmesine yarayacak vasıfları meydana çıkarıp, bunları geliştirmek; buna mukabil her millette bulunduğu şüphe götürmeyen geri, sakat tarafları, ilerlemeye engel olan kusurları bularak, bunlara karşı insafsız bir mücadele açmak.

3) İlim gibi, güzel sanatlar gibi kültür varlıklarını, yalnız muayyen bazı sınıfların veya zümrelerin istifade edebildikleri birer lüks olmaktan kurtarıp, bütün milletin malı haline getirmek (ki bunun yapılabilmesi için birinci maddede söylediğimiz refahın mevcut olması ilk şarttır.)

4) Milletin mukadderatına ait meseleleri milletle irtibatlarını kaybetmiş zümrelerin bilgisiz, alakasız ellerinde oyuncak olmaktan kurtarıp, doğrudan doğruya bir milletin kendisine teslim etmek.

♦♦♦

Halbuki, milletin elinde hiçbir hak bırakmayan, halkı küçük zümre tarafından idare edilmeğe muhtaç farz eden “otoriter” rejimler, maksatlarını maskelemek için milliyetçi kelimesini kabullendiler. Bizim basının “totaliter” muharrirleri de onlara ayak uydurdular. Böylece, yirmi sene kadar evvel Beyaz Ruslarla birlikte yurdumuza gelen, burada “totaliter” Japonların yardımı ile Turan cemiyeti kuran sayın “politikacı” Muharrem Feyzi Togay, Tasvir-i Efkâr fıkrasında, “hava harbi ve İspanya” gibi masum bir serlevha altında faaliyetini yürütmeğe çalışıyor. Kelimelere zorla mefhum dedirterek İspanya faşistlerini övüyor, hatta daha da ileri giderek mesela şunları yazıyor:

“Komünist memurları Vichy hükümeti ile münasebette bulundukları iddiasıyla birçok milliyetçi Fransız memurunu tevkif etmişlerdir.”

Burada, Bay Togay’ın milliyetçi Fransız memuru diye adlandırdığı kimseler, istilâcılara yardım ve hizmet eden, Fransa’daki vatanseverlerin mukavemet hareketini baltalamak için işgal kuvvetleriyle işbirliği yapan, millettaşlarını idam edilmek üzere düşmana teslim eden vatan hainleridir.

Berikiler ise, canlarını istihkâr ederek müstevliye karşı silaha sarılan, her türlü mahrumiyet ve tehlike içinde Fransa’nın kurtuluşuna çalışan, köprüleri uçuran, bisikletle Alman karargâhlarına baskın yapan vatanseverlerdir.

Şunu hatırlatmak isteriz ki Herr Göbbels hakikatleri değiştirmek hususunda, Sayın Muharrem Feyzi Togay’ın gösterdiği cesareti gösteremiyor.

A. Metin, Tan , 11 Şubat 1944
Sabahattin Ali – Çakıcı’nın İlk Kurşunu Tereke

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz