Daha sonra ilk direniş belirtisiyle veya şikâyet ifade eden ilk sözcükle, baskı altına alınmaya, cezaya çarptırılmaya, küçümsenmeye, sinirlendirilmeye, takibata uğramaya, itilip kakılmaya, dövülmeye, kazığa oturtulmaya, hapse atılmaya, vurulmaya, makinalı tüfek ile taranmaya, yargılanmaya, mahkûm edilmeye, sürgün edilmeye, kurban edilmeye, satılmaya, ihanete uğramaya ve bunların hepsinin üstünü örtecek şekilde de alaya alınmaya, dalga geçilmeye, sövülüp sayılmaya ve onuru kırılmaya başlanır. İşte hükümet; işte onun adaleti ve işte onun ahlâkı! …
Oh insan kişiliği! Altmış yüzyıldır bu boyunduruğun önünde diz çöken, nasıl olur da sen olursun?
“Yönetilmek buna hakkı olmayan, üstelik bu konuda bilgi ve becerisi de olmayan mahlûklarca gözaltında tutulmak, teftiş edilmek, gözetlenmek, denetlenmek, yasanın insafına bırakılmak, düzene sokulmak, ağıla kapatılmak, fikir aşılanmak, vaaz verilmek, kaydedilmek, değerlendirilmek, değer biçilmek, itham edilmek, üzerine emir yağdırılmak demektir. Yönetilmek, her işleyişte, her işlemde, her devinimde fişlenmek, tescil edilmek, listelenmek, fiyatlandırılmak, damgalanmak, derecelendirilmek, ruhsat verilmek, yetkilendirilmek, yaptırıma tabii tutulmak, uygun bulunmak, azarlanmak, engellenmek, ıslah edilmek, paylanmak, cezalandırılmak demektir. Kamu yararı kisvesi altında ve genel çıkar adına yükümlü tutulmak, kanı emilmek, tırtıklanmak, sömürülmek, tamamen ele geçirilmek, gasp edilmek, köşeye sıkıştırılmak, oyuna getirilmek, soyulmak; en küçük direnişte, en küçük bir şikâyet kelimesinde susturulmak, ağzının payı verilmek, iftiraya uğramak, zorbalığa maruz kalmak, peşi bırakılmamak, işkence edilmek, sopa yemek, savunmasız bırakılmak, boğulmak, hapsedilmek, vurulmak, yargılanmak, lanetlenmek, sürülmek, kurban edilmek, satılmak, ihanete uğramak ve nihayet alay edilmek, aptal yerine konmak, tecavüze uğramak, lekelenmek demektir. Budur yönetim, budur onun adaleti, budur onun ahlaklılığı!
(Bir başka ifadeyle) yönetilmek demek, izlenmek, tahkik edilmek, casusluğa maruz kalmak, yönlendirilmek, kanuna tabi kılınmak, içeri tıkılmak, fikir aşılanmak [ing. indoctrinate], vaaza çekilmek, kontrol edilmek, değeri saptanmak, değerlendirilmek, sansüre uğratılmak, emir altında tutulmak; ne hakkı, ne bilgeliği, ne de erdemi olmayan yaratıklar [olmak] demektir… Yönetilmek demek, birinin [bir kimsenin] her hareketinin, her operasyonunun veya her işleminin dikkate alınması, kaydedilmesi, istatistiklere geçirilmesi, vergi altına alınması, mühürlenmesi, fiyatlanması, değerinin biçimlenmesi, patent verilmesi, lisans verilmesi, yetki verilmesi, tavsiye edilmesi, tembih edilmesi, engellenmesi, reforme edilmesi, doğru saptanması, düzeltilmesi demektir. Hükümet, haraca bağlanmaya, eğitilmeye, soyulmaya, sömürülmeye, tekel altına alınmaya, gaspa uğramaya, baskı altına alınmaya, şaşırtılmaya, soyulmaya maruz kalmak demektir [ve bunların] tümü de kamu hizmeti ve genel fayda adına [yapılır].
Daha sonra ilk direniş belirtisiyle veya şikâyet ifade eden ilk sözcükle, baskı altına alınmaya, cezaya çarptırılmaya, küçümsenmeye, sinirlendirilmeye, takibata uğramaya, itilip kakılmaya, dövülmeye, kazığa oturtulmaya, hapse atılmaya, vurulmaya, makinalı tüfek ile taranmaya, yargılanmaya, mahkûm edilmeye, sürgün edilmeye, kurban edilmeye, satılmaya, ihanete uğramaya ve bunların hepsinin üstünü örtecek şekilde de alaya alınmaya, dalga geçilmeye, sövülüp sayılmaya ve onuru kırılmaya başlanır. İşte hükümet; işte onun adaleti ve işte onun ahlâkı! … Oh insan kişiliği! Altmış yüzyıldır bu boyunduruğun önünde diz çöken, nasıl olur da sen olursun?”
1851
Pierre-Joseph Proudhon
Ondokuzuncu Yüzyılda Genel Devrim Düşüncesi