“Hayat nehriden geçerken yalnızca senin kullanman gereken köprüyü senden başka hiç kimse inşa edemez.”
Tatmin edici bir hayat için mücadelenin kucaklanması gerektiğine inanan Friedrich Nietzsche (15 Ekim, 1844–25 Ağustos, 1900), kendini bulma yolculuğunu en büyük ve en verimli varoluşsal mücadelelerden biri olarak görürdü. 1873 yılında 30’una doğru yaklaşırken, Nietzsche, kendimizi nasıl bulacağımıza ve saklı hazinelerimizi nasıl ortaya çıkaracağımıza dair yıllardır sorulan bu soruyu, Zamansız Düşünceler eserinin bir parçası olan “Eğitimci Olarak Schopenhaur” isimli bir makalede ele aldı.
“Kitlelerin bir parçası olmak istemeyen insanların yapması gereken tek şey, kolaya kaçmaktan vazgeçmektir. Ona şöyle seslenen vicdanına kulak vermelidir: “Kendin ol! Şu anda yaptığın, düşündüğün, istediğin hiçbir şey sen değilsin.”
“Her genç ruh gece gündüz bu çağrıyı duyar ve kendi gerçek kurtuluşunu düşünenler için sonsuzluk tarafından hazırlanmış mutluluğun boyutlarını sezdikçe heyecanla ürperir. Genç ruhun, fikirlerin ve korkuların tutsağı olduğu sürece bu mutluluğa erişmesinin hiçbir imkanı yoktur. Ve bu kurtuluş olmaksızın hayat ne kadar umutsuz ve anlamsız hale gelir! Doğada, kendi zekasından kaçınan ve şimdi de sağına, soluna, gerisine ve sonra her tarafına kaçamak bakışlar atan insanoğlundan daha ümitsiz ve zavallı bir yaratık yoktur.”
Picasso’nun “Ne çizeceğini bilmen için, çizmeye başlaman lazım” cümlesini, bu varoluşsal ümitsizliğin tek gerçek çaresi olarak görüyor Nietzsche:
“Hayat nehriden geçerken yalnızca senin kullanman gereken köprüyü senden başka hiç kimse inşa edemez. Seni nehrin ötesine memnuniyetle taşımak isteyecek sayısız yol, köprü ve ‘yarı-tanrı’ vardır, ancak bunun bedeli senin özün olur. Bu dünyada sadece senin üzerinden yürüyebileceğin tek bir yol var. Bu yol nereye gider? Bunu sorma, sadece yürü o yolu!”
Ancak, Nietzsche uyarıyor, kendimizi bulmaya giden bu yol küçük bir gezinti yapmak için değildir:
“İnsan kendini nasıl tanıyabilir? Karanlık ve gizemli bir meseledir bu: Eğer yaban tavşanının derisi yedi katlıysa, bir insan derisini yetmiş çarpı yedi kere soysa dahi, ‘Bu artık tamamiyle sensin; dış tarafın kalmadı’ diyemez. Ayrıca, kendi varlığına giden tünellere bu şekilde inmek, kendine doğru kazı yapmak acı verici ve tehlikeli bir girişimdir. Ne de kolaydır, hiçbir doktorun iyileştiremeyeceği zararlar vermek kendine. Dahası, bu neden gerekli olsun ki? Her şey varlığımıza şahitlik ediyor zaten — dostluklarımız ve düşmanlıklarımız, bakışlarımız ve el sıkışmalarımız, hatırladıklarımız ve unuttuklarımız, okuduklarımız ve yazdıklarımız. Yapacağımız en önemli araştırma için ancak tek bir yol vardır. Genç ruh kendi yaşamını şu soru üzerinden değerlendirsin: ‘Şu ana kadar gerçek anlamda neyi sevdin? Ruhunu ne canlandırdı, ona aynı anda hem hükmedip hem mutululuk veren şey neydi?’ Bu saygıdeğer hususları bir araya getir ve doğaları ve düzenleri gereği belki sana bir yasanın varlığı haberini verirler: Kendi özünün temel yasası. Bu hususları karşılaştır, nasıl tamamlandıklarını, genişlediklerini, kendilerini aştıklarını, birbirlerine dönüştüklerini gözlemle; kendi özüne doğru tırmanmana olanak sağlayan merdiveni nasıl oluşturduklarına bir bak; çünkü senin gerçek benliğin içinde saklı değildir, ölçülemez biçimde senden ya da en azından senin ‘Ben’in olarak gördüğün şeyden yüksektedir.”
Bundan sonra Nietzsche, gerçek benliği bulmada eğitimin rolü konusuna döner — Parker Palmer, Nietzsche’den bir asır sonra eğitimi ruhsal bir yolculuk olarak düşündüğü mektubunda bu konuya değinecektir:
“Gerçek eğitmenlerin ve yetiştiricilerin, sana varlığının gerçek anlamını ve temel yönlerini gösterecektir. Bunlar, nihayetinde, başkaları tarafından eğitilmeye uygun olmayan şeylerdir. Eğitimcilerin, “özgürleştirici” olmanın ötesine geçemezler. Ve bu, gerçek kültürlerin sırrıdır: Eğitim sana yapay uzuvlar, balmumundan yapılma burunlar ya da mercekli gözler sağlamaz— bu tür “hediyeler” eğitim için yalan bir imge oluşturur ancak. Bunun yerine eğitim özgürleştirir, bitkinin hassas köklerini kemiren haşereleri kovar, yabani otlarını budar, etrafındaki molozları kaldırır; o, ışığın ve sıcaklığın coşkunluğu, gece yağmurunun narin damlasıdır…”
Ve Nietzsche şöyle bitiriyor sözlerini:
“Kendini bulmanın, kendimizi kasvetli bir bulutla örtünmüşçesine içinde hissettiğimiz uyuşukluktan kurtulmanın başka yolları olabilir. Ancak ben, kişinin kendi eğitimcileri ve yetiştiricileri üzerine düşünmesinden daha iyi hiçbir yol bilmiyorum.”
Çeviri: Zeynep Topal [egitimpedia] Kaynak: https://www.brainpickings.org/2015/09/30/nietzsche-find-yourself-schopenhauer-as-educator/