Nietzsche: Her zaman öğrenci olarak kalırsa insan, öğretmeninin hakkını vermemiş olur!

Armağan Eden Erdem Üzerine:
Rica ediyorum sizden, yalvarıyorum size: yeryüzüne sadık kalın, kardeşlerim!

Zerdüşt, kalbini verdiği ve “Alaca İnek” denilen şehirden ayrıldığında, – kendilerini onun havarileri olarak adlandıran birçok kişi peşinden geldi ve onu uğurladı. Sonunda bir yol ayrımına vardılar: burada Zerdüşt onlara yolun bundan sonrasını artık yalnız yürümek istediğini söyledi; çünkü yalnız gitmekten hoşlanırdı o. Havarileri ise, vedalaşırken Zerdüşt’e bir asa hediye ettiler; güneşe sarılmış bir yılan resmi oyulmuştu bu asanın altın sapına. Zerdüşt asaya çok sevindi ve ona yaslandı; sonra şöyle söyledi havarilerine:

Söyleyin bakalım: altın nasıl en yüksek değer oldu? Çünkü enderdir, yararsızdır ve ışıltılıdır ve pırıltısı yumuşaktır; her zaman armağan eder kendini.

Sadece ve sadece en yüce erdemin simgesi olarak ulaştı altın en yüksek değere. Altın gibi ışıldar armağan edenin bakışı. Altının pırıltısı barıştırır ayla güneşi.

Ender ve yararsızdır en yüce erdem, ışıltılıdır ve pırıltısı yumuşaktır: armağan eden bir erdemdir en yüce erdem.

Sahiden, sizi çok iyi anlıyorum, havarilerim: siz de tıpkı benim gibi, armağan eden erdeme ulaşmaya çalışıyorsunuz. Ne ortak yanınız olabilir ki sizin kedilerle ve kurtlarla?

Bizzat birer kurban ve armağan olmaya susamışsınız siz: bu yüzden tüm zenginlikleri ruhunuzda toplamaya susamışsınız siz.

Ruhunuz hazinelere ve mücevherlere ulaşmaya çalışıyor doymak bilmezcesine; çünkü erdeminiz doymak bilmiyor armağan vermeye.

Her şeyi kendinize doğru ve içinize çekiyorsunuz; pınarınızdan sevginizin armağanları olarak geri aksınlar diye.

Sahiden, tüm erdemlerin haramisi olmalı böyle armağan eden bir sevgi; ama sağlıklı ve kutsal derim ben böyle bir bencilliğe.

Bir başka bencillik daha vardır, fazlasıyla yoksuldur, açlık çeker, hep çalmak ister; hastaların bencilliğidir bu, hasta bir bencilliktir.

Bir hırsızın gözüyle bakar parıldayan her şeye; aç birinin açgözlülüğüyle değerlendirir bol yiyeceği olanı; ve her zaman armağan edenlerin masasına yanaşır.

Hastalık ve görünmez bir yozlaşma dile gelir böylesi bir hırsta; hastalıklı bir bedenden konuşur bu bencilliğin hırsız açgözlülüğü.

Söyleyin bana kardeşlerim: kötü ve en kötü olarak kabul ettiğimiz nedir? Yozlaşma değil midir? – Armağan eden ruhun eksik olduğu yerde yozlaşmanın bulunduğunu sezeriz hemen.

Yukarı doğrudur yolumuz, bir türden bir üst-türe. Ancak, “Hep bana, hep bana,” diyen, yozlaştıran bilinç bir dehşettir bizim için.

Yukarıya uçar bilincimiz: böylece bedenimizin bir benzetmesidir, bir yükselişin benzetmesidir. Böylesi yükseliş benzetmeleridir erdemlere verilen adlar.

Böylece geçer beden tarihin içinden, oluşarak ve savaşarak. Ya tin – tin nedir beden için? Savaşlarının ve zaferlerinin habercisi, yoldaşı ve yankısıdır.

Benzetmelerin tümü de iyiye ve kötüye verilen adlardır: dile gelmezler, işaret verirler sadece. Bir budaladır onlardan bilgi almaya çalışan!

Tininizin benzetmelerle konuşmak istediği her saate dikkat edin: çünkü oradadır erdeminizin kaynağı.

Yükselmiş ve dirilmiştir o zaman bedeniniz; sevinciyle hayran bırakır tini, böylece yaratan ve değer biçen ve seven ve tüm şeylerin velinimeti olabilsin diye.

Kıyılarında yaşayanlar için hem bereket, hem de tehlike olan bir ırmak gibi kabarıp coştuğunda yüreğiniz: işte oradadır erdeminizin kaynağı.

Övgünün ve sövgünün üzerinde yükseldiğinizde ve isteminiz, seven birinin istemi gibi her şeye emretmek istediğinde: işte oradadır erdeminizin kaynağı.

Rahat olanı ve yumuşak döşeği aşağıladığınızda, yufka yüreklilerden mümkün olduğu kadar uzaklaştığınızda: işte oradadır erdeminizin kaynağı.

Tek bir isteme sahip olarak, tüm ihtiyaçlara sırt çevirmek size gerekli göründüğünde: işte oradadır erdeminizin kaynağı.

Sahiden, yeni bir iyi ve kötüdür o! Sahiden, yeni bir derin uğultudur, yeni bir kaynağın sesidir o!

Güç’tür, bu yeni erdem; egemen bir düşüncedir o ve akıllı bir ruh sarmıştır onu: altın bir güneş ve güneşe sarılmış bilgi yılanı.

* * *

Zerdüşt burada bir süre sustu ve sevgiyle baktı havarilerine. Sonra devam etti konuşmasına: – bu arada değişmişti sesi.

Yeryüzüne sadık kalın, kardeşlerim, erdeminizin gücüyle! Sizin armağan eden sevginiz ve bilginiz hizmet etsin yeryüzünün anlamına! Rica ediyorum sizden, yalvarıyorum size.

İzin vermeyin sevginizin ve bilginizin yeryüzüne ait olandan kaçmasına ve kanatlarıyla sonsuz duvarlara çarpmasına! Ah, daima vardır böyle uçup giden erdemler!

Uçup giden erdemi yeryüzüne geri döndürün, benim yaptığım gibi – evet geri döndürün bedene ve yaşama: yeryüzüne anlamını versin diye, bir insan-anlamı versin diye!

Şimdiye dek yüzlerce kez uçup gitti ve kendisini tüketti tin de, erdem de. Ah, hâlâ barınıyor bedenimizde tüm bu çılgınlıkların ve hatalı adımların: beden ve istem oldular orada.

Şimdiye dek yüzlerce defa denedi bunu ve yanıldı tin de, erdem de. Evet, bir denemeydi insan. Ah, ne çok bilgisizlik ve ne çok yanılgı bedenleşti bizde!

Sadece binlerce yılın aklı değil – çılgınlığı da patlak verdi üstümüzde. Tehlikelidir mirasçı olmak.

Hâlâ savaşıyoruz adım adım, rastlantı denilen devle; ve şimdiye dek tüm insanlığa hükmetti anlamsızlık, anlamı olmayan.

Tininiz ve erdeminiz yeryüzünün anlamına hizmet etsin, kardeşlerim: ve tüm şeylerin değerini siz belirleyin yeni baştan! Bu yüzden savaşanlar olmalısınız! Bu yüzden yaratanlar olmalısınız!

Beden kendini bilinçli arındırır; o kendini bilgiyle sınayarak yükseltir; idrak eden kişide tüm dürtüler kutsallaşır; yükselmiş kişinin ruhu şenlenir.

Hekim, yardım et kendine: ancak böyle yardım edersin hastana da. En iyi yardımdır ona, kendi kendini iyileştireni gözleriyle görmesi.

Binlerce yol var henüz gidilmedik; binlerce çeşit sağlık var ve binlerce gizli adacığı var yaşamın. Tüketilmemiş ve keşfedilmemiştir henüz insan ve insanın dünyası.

Uyanın ve kulak verin, ey yalnızlar! Gelecekten bu yana esiyor rüzgârlar, gizli kanat vuruşlarıyla; ve hassas kulaklara ulaşıyor, iyi haberler.

Bugünün yalnızları, siz aykırı düşenler, günün birinde bir halk olacaksınız: sizden, kendi kendini seçenlerden seçilmiş bir halk doğacak – ve bu halktan da Üstinsan.

Sahiden, şifa bulunan bir yer olacak yeryüzü! Ve şimdiden yeni bir koku sarıyor çevresini, şifa veren bir koku – ve yeni bir umut!

* * *

Zerdüşt bu sözleri söylediğinde, henüz son sözünü söylememiş birisi gibi sustu; uzun süre kuşkuyla tarttı asasını elinde. Sonunda şunları söyledi: – bu arada değişmişti sesi.

Yalnız gidiyorum şimdi, havarilerim! Siz de yalnız uzaklaşın buradan! Böyle istiyorum ben.

Sahiden, öğüdüm olsun size: uzaklaşın benden ve koruyun kendinizi Zerdüşt’ten! En iyisi, utanın ondan! Belki de aldattı sizi.

İdrak eden insan düşmanlarını sevmekle kalmamalı, dostlarından da nefret edebilmeli.

Her zaman sadece öğrenci olarak kalırsa insan, öğretmeninin hakkını vermemiş olur. Neden yolmak istemiyorsunuz başımdaki çelengi?

Saygı duyuyorsunuz bana; ya günün birinde değişirse saygınız? Dikkat edin de bir heykel devrilmesin üstünüze!

Zerdüşt’e inandığınızı söylüyorsunuz, öyle mi? Ne önemi var ki Zerdüşt’ün? Siz benim müminlerimsiniz: ama ne önemi var ki, tüm müminlerin?

Henüz kendinizi aramamıştınız: bu sırada beni buldunuz. Böyle yapar tüm müminler; bu yüzden değersizdir tüm inanışlar.

Şimdi beni kaybetmenizi ve kendinizi bulmanızı istiyorum sizden; ve ancak hepiniz beni yadsıdığınızda yeniden döneceğim aranıza.

Sahiden, kardeşlerim, o zaman başka gözlerle arayacağım kaybolan çocuklarımı; başka bir sevgiyle seveceğim o zaman sizi.

Ve bir kez daha dostlarım olacaksınız benim; bir umudun çocukları olacaksınız: o zaman büyük öğle vaktini sizinle birlikte kutlamak için üçüncü kez aranızda olacağım.

Bu büyük öğle vaktinde, hayvan ile Üstinsan arasındaki yolunun ortasında yer alır insan ve akşama giden yolunda en büyük umudunu kutlar: çünkü yeni bir sabaha giden yoldur bu.

İşte o zaman, batmakta olan kendini kutsayacaktır, öteye geçendir diye; ve bilgisinin güneşi tam tepededir o zaman.

“Tüm tanrılar öldü: şimdi Üstinsanın yaşamasını istiyoruz” – bu olsun büyük öğlede son dileğimiz! –

Friedrich Nietzsche
Böyle Buyurdu Zerdüşt

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz