Friedrich Nietzsche: Yükseklik değil: uçurumdur korkunç olan!

İnsanca-Akıllılık Üzerine

Yükseklik değil: uçurumdur korkunç olan!
Bakışın aşağıya düştüğü ve elin yukarıya uzandığı uçurum. Başı döner yüreğin orada bu ikili isteminden.
Ah, dostlarım, anlayabildiniz mi benim yüreğimin ikili istemini?

İşte budur benim uçurumum ve tehlikem: bakışlarımın yukarıya düşmesi ve ellerimin tutunmak ve dayanmak istemesidir – derinliğe!

İnsanlara kenetlenir istemim, zincirlerle bağlarım kendimi insanlara, çünkü yukarı çekilirim, Üstinsana: oraya gitmek ister öteki istemim de.

Bu yüzden bir kör gibi yaşıyorum insanlar arasında; sanki onları tanımıyormuşum gibi: elim sabit bir yere olan inancını kaybetmesin diye.

Tanımıyorum siz insanları: bu karanlık ve bu teselli sarmalar çoğu kez beni.
Kapımın önünde oturur, her türlü alçağın yolunu beklerim ve sorarım: kim dolandıracak beni?

Yaptığım ilk insanca-akıllılık budur benim: dolandırıcılara karşı hep tetikte durmayayım diye bırakırım dolandırsınlar beni.

Ah, tetikte dursaydım insanlara karşı: bir çıpa olabilir miydi ki insan balonuma? Kolayca çeker götürürdü balonum beni yukarıya ve ötelere!

Böyle yazılmış benim yazım, dikkatsiz olmalıyım.
İnsanların arasında susuzluktan ölmek istemeyen biri tüm bardaklardan içmeyi öğrenmeli; ve insanların arasında temiz kalmak isteyen pis sularla yıkanmasını da bilmeli.

Sık sık şöyle teselli ederim kendimi: “Pekâlâ! Hadi bakalım! Yaşlı yürek! Bir felaket geldi başına: tadını çıkar onun – mutluluğun gibi!”

Bu da benim diğer bir insanca-akıllılığımdır işte: kibirlileri daha çok esirgerim gururlulardan.

İncinmiş kibir değil midir tüm yas-oyunlarının anası? Oysa gurur incindiğinde gururdan daha iyi bir şey yeşerir elbette.

Yaşamı seyretmek güzel olacaksa, iyi oynanmalıdır oyunu: bunun için de iyi oyuncular gerekir.

İyi oyuncu olduklarını gördüm tüm kibirlilerin: oynuyorlar ve beğenilerek seyredilmek istiyorlar – tüm tinlerini kaplamıştır bu istem.

Kendilerini oynarlar sahnede, kendilerini icat ederler; severim yaşamı onların yakınında seyretmeyi, – iyi gelir yürek darlığıma.

Yürek darlığıma hekim oldukları için ve bir oyuna bağlar gibi insana bağladıkları için esirgerim kibirlileri.

Dahası: Kibirlilerin alçakgönüllülüğündeki derinliği kim ölçebilir! İyi davranırım ve acırım onlara alçakgönüllülüklerinden dolayı.

Sizden öğrenmek ister kendine olan inancım; sizin bakışlarınızdan beslenir, ellerinizden yer övgüyü.

İyi yalan söylerseniz onun hakkında, inanır yalanlarınıza da: Çünkü ta derinden inler aslında yüreği, “Ben neymişim!” diye.

Ve asıl erdem kendisinin farkında olmayan erdemse: kibirli kişi farkında değildir alçakgönüllülüğünün! –

Benim üçüncü insanca-akıllılığım da kötüleri seyretme zevkini bozmasına izin vermeyişimdir korkaklığınızın.

Mutlu olurum sıcak güneşin yaydığı harikaları görünce: kaplanları, palmiyeleri ve çıngıraklıyılanları.

İnsanların arasında da vardır kızgın güneşten türeyen güzel bir soy ve harikulade çok şey vardır kötülerde.

Gerçi en bilgelerinizin bana pek de bilge görünmemesi gibi: insanın kötülüğünü de henüz ününe yaraşır bulamadım.

Ve hep sordum başımı sallayarak: Niye hâlâ çıngırdıyorsunuz, siz çıngıraklıyılanlar?

Sahiden, kötü için bile bir gelecek var hâlâ! Ve en sıcak güney henüz keşfedilmedi insanlar için.

Şimdi sadece on iki pabuç genişliğinde ve üç ay uzunluğundaki kimi şeylere en büyük kötülük deniyor ya! Bir gün daha büyük ejderhalar gelecek dünyaya.

Üstinsanın ejderhası, ona yakışan üst-ejderha: eksik olmasın diye daha nice kızgın güneşler parlamalı balta girmemiş nemli ormanların üstünde!

Önce yabankedileriniz birer kaplan ve zehirli kurbağalarınız birer timsah olmalı: çünkü iyi bir avcının iyi bir avı olmalı!

Sahiden, siz iyiler ve adiller! O kadar gülünç yanınız var ki, hele şu, şimdiye dek “şeytan” denilen şeyden duyduğunuz korku!

Büyük olana öyle yabancı ki ruhunuz, Üstinsan korku salacak size tüm iyiliğiyle!

Ve siz bilgeler ve bilenler, kaçardınız bilgeliğin yakıcı güneşinden, Üstinsanın zevkle, çırılçıplak güneşlendiği yerden!

Siz, gözümün gördüğü en yüce insanlar! budur sizden kuşkum ve gizliden gizliye gülüşüm arkanızdan: korkarım şeytan adını takacaksınız diye – benim Üstinsanıma!

Ah, usandım en yüce ve en iyilerden: onların “yüce”liği yukarıya, dışarıya, öteye, Üstinsana çıkmamı gerektirdi!

Bir dehşet kapladı içimi bu en iyileri çıplak gördüğümde: bu yüzden kanatlarım çıktı süzüleyim diye uzak geleceklere.

Uzak geleceklere, bir ressamın düşlediğinden daha güneydeki güneye: tanrıların tüm giysilerinden utandıkları yere!

Ama kılık değiştirmiş görmek istiyorum sizi; komşularım ve yakınlarım: bakımlı, kibirli ve onurlu “iyiler ve adiller olarak,” –

Kılık değiştirip oturmak istiyorum ben de aranızda – sizi ve kendimi tanımayayım diye: budur işte benim sonuncu insanca-akıllılığım.

Böyle buyurdu Zerdüşt.

Friedrich Nietzsche
Böyle Buyurdu Zerdüşt

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz