Bu dünya bir dağdır, yaptıklarımızsa ses; ses yankılanır, gene bize döner gelir
Dinle, bu ney nasıl şikayet ediyor, ayrılıkları nasıl anlatıyor. Diyor ki: Beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımla kadın da ağlayıp inlemiştir, erkek de. Ayrılıktan parça parça olmuş bir gönül isterim ki aşk ve özlem derdini anlatayım ona. Aslından uzak kalan kişi buluşma zamanını arar durur. Ben her toplulukta ağladım, inledim. Iyi hallilerle de eş oldum, kötü hallilerle de. Herkes kendi zannınca dost oldu bana. Içimdeki sırlarımı ise kimse aramadı. Benim sırrım, feryadımdan uzak değil, fakat gözde, kulakta o ışık yok. Beden candan, can da bedenden gizli degil; fakat kimseye canı görmeye izin yok. Ateştir neyin bu sesi, yel değil. Kimde bu ateş yok ise, yok olsun o kişi. “Aşk ateşidir ki neye düştü, aşk coşkunluğudur ki şaraba düştü. Ney, bir dosttan ayrılana eştir, dosttur, perdeleri perdemizi yırtti gitti. Ney kanlarla dolu bir yolun sözünü etmede. Mecnun’ un aşk hikayelerini anlatmada. Ney gibi bir zehri, ney gibi bir panzehiri kim gördü? Ney gibi bir solukdaşı, bir hasret çekeni kim gördü? “Bu aklın mahremi, akılsızdan başkası değildir, dile de kulaktan başka müşteri yoktur. Gamımızla günler geçti, akşamlar oldu, günler yanışlarla yoldaş kesildi de yandı gittiler. Günler geçip gitti ise, de ki: Geçin gidin, pervamız yok. Sen kal ey dost, temizlikte sana benzer yok. Balıktan başka herkes suya yandı, rızkı olmayanın da günü uzadıkça uzadı. Ham; pişkin, olgun kişinin halini hiç mi hiç anlayamaz. Öyle ise sözü kısa kesmek gerek vesselam. [1-18]
Herşey sevgilidir, aşıksa bir perde; diri olan sevgilidir aşıksa bir ölü. Kimin aşka meyli yoksa kanatsız bir kuşa döner; eyvahlar olsun ona. Sevgilimin ışığı önde, artta olmadıkça nasıl önü-ardı akıl edeyim ben? Aşk bu sözün söylenmesini ister; ayna gammaz olmaz da ne olur? Aynan, biliyor musun, neden gammaz değil? Yüzünden toz, pas silinmemiş, arınmamış da ondan. [30-34]
Aşığın hastalığı, hastalıklardan apayrıdır; Aşk ister bu yandan olsun, ister o yandan; sonunda o yana kılavuzdur bize. Aşkı anlatmak, bildirmek için, ne dersem diyeyim, asıl aşka geldim mi, o sözlerden utanır-kalırım. Dilin anlatışı aydınlatır, aydınlatır ama, dile düşmeyen, söze gelmeyen aşk, daha da aydındır. [110-113]
Mesnevi Birinci Cilt
Mevlana Celaleddin-i Rumi