Bulimiklerle olan terapik çalışmalarımın başlangıcında bu kadınların psikolojik yapısında narsist kişilik bozukluğu olacağım hiç düşünmemiştim. Narsistler, bana göre ilk etapta erkekler, ikinci olarak da maço olarak adlandırılan bir erkek tipiydi. Bunun anlamı ilişkileri baştan çıkartmalarla oluşturmak, öteki üzerinde iktidar sahihi olmak ve kendini teslim etmek zorunda oldukları anda geri çekilmek veya ilişkiyi bitirmek demekti.
Bunlar dışarıya karşı özgüven sahibi ve kendilerine aşık, her şeye kadir ve çoğunlukla kibirli ve saldırgan görünen ve başkalarıyla değil de daha ziyade kendileriyle meşgul insanlardı. Buna merkezde olmak için ihtiyaç duyarlar ve partnerleri dahil diğer insanları da kendilerine hayatı güzelleştirmeye ve parıltılarını arttırmaya hizmet etmeye yarayan kişiler olarak görürler. İlişkilerinde de kendilerini terapide olduğu gibi reddeden, erişilmez, kaçan, sınırlayan, az empati duygusuna sahip ve duygusuz olarak gösterirler. Bu narsist şekillenme tipi literatürde tereddütsüz veya açık, büyüklenmeci Narsist olarak adlandırılır.
Belli bir açıdan dişi narsistler yukarıdaki tanımlamalara benzerler. Yüzeysel temaslarda özgüven sahibi, kaygısız, cool, üstün ve bağımsız bir etki bırakırlar. Temaslarında çoğunlukla fark ettirmeden baştan çıkartırlar ve bu yolla özellikle erkeklerin ilgisini çekerler. Ama kadınları da çok çabuk parmaklarında oynatabilirler, çünkü kadınlar karşıdakinin beklentilerine ve isteklerine uyum sağlar, sevimli ve açık bir ilgi gösterirler.
Bu noktada narsisizmin erkek ve dişi şekillerinin arasındaki fark kendini gösterir. Erkekler kendi özerklikleri için savaşırken ve onu kaybetmekten korkarken, kadınlar güçlü biçimde uyum sağlarlar ve bununla ötekinin kendilerini kabul etmesini umarlar. Uyum çabası varlık görevi olmaya varabilir. Erkek tipi özerklik olarak yaşadığı mesafeyi vurgular. Onu ilişkileri reddeden ve kendi kendine yetiyormuş gibi görünen bir ilişki kaçağı olarak belirtebiliriz. Buna karşılık dişi tipler aşırı uyum ve kendi kimlik görevleriyle tepki verirler. İlişkilerinde sembolik olarak sıkıca sarılırlar ama gerçek bir uyum konusunda aynı erkek narsistler gibi yeteneksizdirler. İlişkide emniyet ararlar ve yalnız kalmaktan kaçınırlar. Onlar ilişki alıcısı olarak nitelenen gruba dahildir. Literatürde şiddet yanlısı veya örtülü Narsisizm olarak adlandırılan tipe benzerler. Duyarlılar, kolay yaralanabilirler, yetersiz bir özdeğer duygusuna sahip ve ürkektirler ve dikkatten kaçınırlar.
Daha çok dişi narsisizm kişilik yapısına sahip, yani ilişkilerinde sıkıca sarılan tipte pek çok erkek de var. Bu kitapta onlardan bahsetmiyorum ama tahmin ederim ki onlar da bu metinde kendilerini bulacak. Tam tersi, narsisizmin erkek versiyonunu, yani büyüklüğü yaşayan pek çok kadın da var. İnsanlar kendilerini önceden yazılmış kategori kalıplarına sokmadıkları için elbette burada yazdığımız ideal tiplere girmeyen pek çok karışım tipi olacağını da dikkate almak lazım. Ama konunun anlaşılması için tiplerin açıklanması gereklidir, çünkü böylece farklılıkları daha net ortaya çıkarabiliriz.
Her iki şekilde erkek ve dişi narsisizm, bir madalyonun iki yüzü gibidir ve aynı temel narsist bozukluğa sahiptir. Ama temaslarında dışarıya karşı başka bir taraflarını gösteriyorlar: dişi tip sıkıca sarılmayı, erkek tip de kaçınmayı. Narsist kişilik bozukluğunun iki ortaya Çıkma şekliyle ilişkilendirirsek, dişi form depresif kutba, erkek formu da büyüklenmeci kutba girer. Burada şuna dikkat etmek lazım ki diğer tarafta kişiye aittir ama dışarıya gösterilmez. Yani büyüklenmeci bir yüzün arkasında bir depresyon vardır ve depresyonun arkasında bir büyüklük gizlenmiştir.
Dişi ve erkek narsisizminin iki farklı ortaya çıkış şekli büyük oranda cinsiyetlerin kendilerine özgü sosyal şartlarıyla ve toplumumuzdaki kadın ve erkek rolleriyle ilgilidir. Kızlar kendilerini saldırgan bir şekilde ortaya koymayı pek öğrenmezler, daha çok uyum sağlamayı öğrenirler. Erkek çocuklar ise tam tersi bir tecrübe yaşarlar. Onlar kendilerini ortaya koymalı, saldırıya uğradıklarında korumalı, güçlü ve erkeksi olmalılar. Ve bir erkek narsist de tıpkı böyle davranır:
Bir hastamı hatırlıyorum; kırk yaşlarının başında, mesleki olarak başarılı, ama uzun süreli ilişki kurmada yeteneksiz. Kliniğimize alkol sorunları nedeniyle geldi. Terapinin başında onunla ilişki kurmak zordu, çünkü beni bir terapist üstelik kadın olarak devamlı uzmanlığım konusunda sınıyordu. Devamlı kendisine ve bana her şeyi zaten çok iyi bildiğini ispat etmeye çalışıyordu. Bu davranışıyla tabi ki terapi grubunda dikkat çekiyordu. Çünkü diğerleri kendini değersiz hissediyordu. Devamlı eleştirel ve hoşgörüsüz tutumuyla. yüzleştiriliyordu ve buna da tepkisi kibir ve kendini beğenme oluyordu. Eleştiri karşısında kendini reddedilmiş hissediyor ve hemen savaşmaya ve kendini haklı çıkarmaya çalışıyordu. Ama klinikte kaldı ve terapiyi kesmedi.
Hayatında her tartışmada haklı çıkmayı öğrenmişti. Argümanlarındaki zihinsel ayrıntıları ki onlarla neredeyse devrilmez oluyordu babasından öğrenmişti. Bilgisi ve entelektüel yetenekleri sayesinde tartışmalarda kaybetmekten korkmak zorunda değildi. Bu güç onun için bir müddet hayatta kalması için gerekliydi çünkü ancak bu sayede babasına karşı kendini ispat edebiliyordu. Geçen zaman içinde her şeyi çok iyi bildiğini ama yalnız kaldığını hissetti. Davranışı ilişkileri pahasınaydı, çünkü haklı olmak başka şeydi birisiyle ilişki içinde olmak başka şeydi. Gerçek arkadaşları olmadığı ve sadece hayranları ve düşmanları olduğu için kendini aslında yalnız hissediyordu.
Terapi topluluğunda ne olursa olsun illa haklı olmak yerine başka insanlara kendini açmayı, onları dinlemeyi, onlarla tartışabilmeyi ve onların fikirlerinin de geçerli olabileceğini öğrendi. Bu ona anlatılmaz derecede zor geldi. Ama zamanla kendini açtı ve kalbinin ve duygularının etrafındaki panzeri bıraktı. Kız arkadaşıyla temasa geçince ve ilk defa gerçekten onu çok sevdiğini hissedince ve gitmek zorunda kaldığı için acı çektiğinde bir dönüm noktası oldu. Bunu grupta anlatabildi ve bu kez sadece kafasıyla değil aynı zamanda duygularıyla da aktarıyordu. İlişkisi hakkında konuşurken ağlamaya başladı ve acısıyla ve bugüne kadar gerçek duyguları hissedemeyişiyle bağlantıya geçti.
Duygusal açıklığını bütün grup anladı. Derin ve karşılıklı bir.sempati ve kabul oluştu. Onu hiçbirimiz böyle görmemiştik. Başlangıçta ne kadar rahatsız edici davrandıysa ve kendisiyle ilişki kurulmasına izin vermediyse, çevresindekilerin kendilerini korumaları gereken saldırılarını geçtim, diğer tarafını açtığı zaman ortaya çıkan duygusallık bir o kadar içtendi. Sanki herkes bu anı beklemiş gibiydi.
Ancak narsist bir adamın hapishanesinden çıkış yolu uzundur. Grup içindeki bu olay hasta için, eski değersizleştiren ve haklı olmaya çalışan davranışlarının tekrarları tarafından eşlik edilen ilk adımdı. Sürekli yeni yolu seçmek için gösterdiği çaba fark ediliyordu. Daha fazla uzlaşma yoluna gitmezse kız arkadaşıyla ilişkisinin bozulma tehlikesi vardı.
Narsist çatışma yaşamın iki uç kutbu olarak büyüklük ve aşağılığın uzlaşmazlığından meydana geliyor. Bizim kültürümüzde kadınlar daha ziyade aşağılık kutbuna, erkekler de büyüklük kutbuna giriyor. Bu bir kadının büyüklenmeci olmadığı anlamına gelmiyor. İki kilo verir vermez kendini en güzel kadın olarak görmesi gibi. Veya adamın aşağılık duyguları hissetmediği anlamına gelmez. Duygusal stres altında bu insanlar herkes kendi öncelikli savunma manevrasına sarılıyor: Erkekler kendilerini daha büyük ve ulaşılamaz yaparken kadınlar kendilerini daha da aşağı, daha da değersiz hissediyor.
Aşağıda narsist bozukluğun bu iki temel örneğini karşılaştırdım:
ERKEK NARSİSİZMİ
DİŞİ NARSİSİZMİ
Büyüklüğü vurgular
Aşağılık duygusunda, depresyonda, çaresizlikte kök salar
Kendini yüceltir ve ulaşılmaz yapar
Kabul görme ve özerklik uğruna savaş, aşırı ben odaklı
Kendini küçültür, kurban yapar
Uyumla kabul görme ta vazife olana kadar
Erkek rol örneği
Dişi rol örneği
Zayıflığın büyüklükle telafisi
Zayıflığın aşırı uyumla, başarı ve çekicilikle telafisi
Mesafeli, çoğunlukla empati yapmaz değersizleştirir
Empatik, yabancı duyguları üstüne alır
Narsistik biz duygusu, depresif uyum, negatif” Duygu bataklığı”
Olumsuzluk
İlişki reddeden (kaçınan)
İlişki alıcı (sarılan)
Narsist
Tamamlayıcı narsist
İlişkilerde kendini bırakmaz
Emir altına girer ve ilişkilerde kendini bırakır
Partnerin hayranlığıyla özdeğer duygusunu sağlamlaştırma
Partnerdeki idealize edilmiş benliğin ve onun başarılarının aranması ve kendisine mal edilmesi
Partnerin kendisi hakkındaki ideal resimle özdeşleşme
Partnerin ideal benliğiyle özdeşlik Partner; idealize edilmiş bir yedek-ben
Anne figürü arıyor
Anne baba figürü arıyor ve partnerde destek arıyor, partnere anne
Açık saldırganlık, isyan ve değersizleştirme
Saldırganlığın pasif şekli, genelde ret, direnç, içsel değersizi eştirme şeklinde
İzleyici rolünde (avcı)
Kurban rolünde
İncinmeye karşı kendini geri çekme, ilişkiyi kesme, doğrudan saldırganlık aracılığıyla savunma
İncinmeye karşı uyum sağlayarak ve ahenk oluşturarak kendini savunma
Erkek narsistler geleneksel erkek resmi gereği aşağılık duygularını örtülü büyüklük idealleriyle telafi etmeye çalışırlar. Başarılı iş adamlarında bu tutum yaygındır ama meslekte başarısız olan ama potansiyelini başka niteliklerle performans ve başarı olarak mesela tehlikeli araba kullanmak, gürültülü bir şekilde tartışmak gibi gösterenler de vardır. Terapi grubunda mükemmel bir narsist grup benliği oluşturup onunla özdeşleşmeye ve böylece kendi yetersiz özdeğer duygularını dengelemeye çalışırlar.
Buna karşılık dişi narsist kadınlarda grup içinde yaşanan olumsuzluk, ümitsizlik ve teslimiyettir ve hızla diğer katılımcılara sıçrayarak geride kötü bir duygu bırakır. Bu, kötü duygulara güçlü biçimde sarılmaları ve onları yeniden üretip durmalarıyla ilgilidir. Yeme bozukluğu olanlarda tekrar eden bir olay hakkında uzun uzun konuşmak ve bunun kendileri için ne kadar kötü olduğunu resmetmek şeklinde kendini gösterir.37 Kendilerini bu yüzden güçlü biçimde değersizleştirirler ve acı çekerler. O zaman grup içinde herkesin kendi kişisel tecrübeleri nedeniyle paylaştığı genel bir acı duygusu oluşur. Bu davranış belirtilerin düzelmesinden ziyade devamlılığına katkı sağlar.
Dişi narsist kişilik yapısındaki kadınlar son derece uyumlu ve ideal, her şeyi kabul eden, kendilerine makul gelmese de arkasını araştırmayan ve terapistin kendilerinden istediği her şeyi yapan hastalardır. İletişimde çoğunlukla başarı ve çekicilikle telafi etmeye çalıştıkları çaresiz, depresif taraflarını sunarlar. Mesleki olarak başarılı da olsalar kişisel soruşturmada kendilerini kurban olarak gösterirler, itiraz etmeden çok şeyin hoşlarına gitmesine izin verirler ve genelde sadece reddedilmeye karşı kendilerini savunurlar. Terapide kendi başlarına davranmazlar ve terapistin kendileri için işi üstlenmelerini, kendileri için neyin iyi olduğunu ve ne yapmaları gerektiğinin söylemelerini isterler. Burada söz konusu olanın sadece dışsal bir uyum olduğu, kendileriyle iletişime geçince hemen anlaşılır. Çünkü onlara sunulan her şey ya yeterli gelmez veya doğru şey değildir veya doğru zamanda gerçekleşmiyordur. Tek kelimeyle hiçbir şey yardımcı olmaz. Reddetmenin ve değersizleştirmenin bu şekliyle kadınlar eksik olan ve erkeklerin daha erken, daha saldırganca ve doğrudan ifade ettikleri mesafeyi kurarlar.
Her iki narsist yapıda, erkek ve dişide aynı narsist bozukluk mevcuttur, ama aralarındaki fark ilişki kurma biçimlerinde ortaya çıkar. Erkek narsist kendisi aracılığıyla yetersiz özdeğer duygusunu düzeltebileceği tamamlayıcı narsistin rolünü devralacak bir kadın arar. Kendisine tabi olan kadında kendi sağlamlığı için ihtiyaç duyduğu hayranı elde eder. Kadınsa partnerini idealize ederek, kendisini ona teslim ederek ve kendisiyle bütünleşerek partnerinden bir idealbenlik ödünç alır. Onun yerine getirmesi gereken kendisine ait istekleri veya talepleri yoktur ve ona annelik vazifesi yapar. Hayran olunan partneriyle erimesinde, onun başarılarında katkı sahibi olmak suretiyle kendisi hakkındaki resmi değerli hale getirir. Kendisini onunla özdeşleştirmesiyle idealize edilmiş bir yedek benlik oluşur. Bunun anlamı yetersiz özdeğer partnerin idealiyle dengelenir demektir.
Narsist tutumun dişi şeklini sıklıkla modern kariyer kadınlarında görüyoruz. Devamlı daha iyi olma, daha fazla güç elde etme ve mesleki pozisyonlar elde etme isteğiyle başları dara düşmüş haldeler. Kendi hayal dünyalarında en iyi olma resmi kuruyorlar, pozisyonlarını kaybetme korkusundan da diğerlerini değersizleştiriyorlar ama eleştirildikleri zaman hemen potansiyel imajlarını kaybediyorlar. O anda her şeyin yıkılmasından ve bütün dünyanın kendilerinin aslında nasıl başarısız insanlar olduğunu göreceğinden korkuyorlar. Çoğu kadın da kendisini aslında aptal ve beceriksiz yerine koyduğu halde herkese zekiymiş gibi rol yapan bir sahtekar olarak görüyor. Kabul görme, terfi gibi stabilizatörler bu inşa edilmiş resmi sürdürmeye yarıyor. Zayıf olmak da tıpkı erkeksi karakter özelliklerinin ve tutumunun alınması buna dahildir. Bununla her şeyi yapabilen, her şeyi kontrol edebilen, duygusal olmaktan çok akılcı bir zihniyet bağlantılıdır. Burada yanlış olan bunların varlığı değil, hakimiyetidir. Erkeksi davranış kadınların uyum sağladığı bir ideale dönüştürülür. Ancak görüntü çoğunlukla aldatır ve bu dışarıya karşı o kadar özgüvenli davranışın arkasında duygusal olarak çok bağımlı bir kadın saklıdır. Meslek hayatında kadınlığıyla ayakta dururken özel hayatında bağımlı olur ve özellikle erkekler aracılığıyla eleştirilmekten ve reddedilmekten korkar.
Barbel Wardetzki
Uçlarda Yaşayanlar – Dişi Narsisizmi