‘Böyle Buyurdu Zerdüşt: Herkes ve Hiçkimse için Bir Kitap’
Alman filozof Friedrich Nietzsche tarafından kaleme alınan bu eseri belirli bir kategori içerisinde tanımlamak genelde zor olmuştur: Önemli bir edebiyat eseri olmakla beraber aynı zamanda felsefî bir çalışmadır. Eser, birçok farklı konu ve tarz barındırmaktadır. Nietzsche’nin felsefî görüşleri açısından önemli bir yer tutan ürün, birçok eleştiriye maruz kalmıştır.
Bu kitabını “yazılmış en derin” eser olarak tanımlayan Nietzsche, Zerdüşt’e zamanındaki kulaklara göre ağız olmadığını kendisinin daha sonraki kuşaklar tarafından anlaşılacağını yazar. Özellikle yüzyıl sonra anlaşılacağını dilegetirmesi gerçekleşen bir kehanet olarak görülebilir. Özelikle 20.yüzyılın ikinci yarısından itibaren Zerdüst genel bir ilginin odağı olumuş, postmodern felsefeler tarafından her anlamda değerlendirilmeye başlanmıştır. Onun perspektivizmi, tarihselciliği, iktidar düşüncesi, dil’i kavrayış biçimi yeniden ve yeni anlam katmanlarıyla değerlendirilmeye başlanmıştır. 2000’li yıllara gelindiğinde ise Nietzsche en derin teorik tartışmalardan en sıradan sohbetlere kadar dillere dolanan biri haline gelmiştir. Nietzsche’nin kendi istediği ve düşündüğü anlamda anlaşılıp anlaşılmadığı tartışmalı olmakla birlikte, yüzyıl sonra kendisine pek çok kulak verenin ortaya çıktığı kesindir.
Edebiyata katkı, Felsefeye uslup ve içerik
20. yüzyıl felsefesinde belirgin bir eğilim olarak edebiyat ve felsefenin içiçe geçtiği, felsefe anlatıların edebi anlatılara benzemeye başladığı ya da edebi anlatının felsefi nitelik taşıdığı gözlemlenir. Bu gelişmenin kaynağındaki en önemli düşünür Nietzsche’dir ve özellikle onun Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabıdır. Bu kitapta Nietzsche şiirsel bir uslûpla felsefi meseleleri dile getirmiş, kendi felsefi düşüncelerini ve kavramlarını açıklamıştır. Nietsche’nin en belirgin etkisi Martin Heidegger’in felsefi çalışmalarındaki şiirsellik arayışında ve varoluşçu filozofların edebi-felsefi yapıtlarında görülür. Nietzsche, felsefe alanında yalnızca metnin içeriğiyle değil, uslûbu ya da söylemiyle de yakından ilgilenmiş, yeni düşünceleri yeni söyleyişlerle dile getirme prensibiyle hareket etmiştir. Böyle Buyurdu Zerdüşt, bu anlamda felsefeye yeni bir içerik katkısından ibaret olmayıp yeni bir söylemsellik de getirmiştir.
Böyle buyurdu Zerdüşt, Nietzsche felsefesinin ana yapıtıdır. Kendi deyimiyle: “Yazılmış en yüce kitap, insanlığa şimdiye dek verilen en büyük armağan”dır.[1]
Nietzsche, felsefesinde olduğu gibi yazım tarzında da var olan kuralları hiçe saymış ve kendine özgü bir edebi üslup kullanmıştır.Kimi zaman şiir, kimi zaman düz yazı, kimi zaman da ikisinin karışımıyla karşımıza çıkan yazım tarzını, belirli bir kategori içerisinde tanımlamak güçtür.
Eserin geneli özdeyişlerden (aforizmalardan) oluşur. Nietzsche anlatmak istediği konuyu, benzetmeler ya da imalar kullanarak aktarır. Bu şekilde, okuyucunun bahsedilen konu hakkında düşünmesini ve kendisine ait bir yargıya ulaşmasını beklemektedir.Bu durumu şöyle açıklar : “Herkesin okumayı öğrenme hakkının olması, zamanla sadece yazmayı değil, düşünmeyi de mahveder. Dağlarda en kısa yol doruktan doruğadır; ama bunun için uzun bacakların olmalı.Özdeyişler doruk olmalı, kendisine hitab edilen de iri kıyım ve uzun boylu.” [2]
Yazılarını bilmece, okuyucuları da bilmeceleri çözen kişi, bulucu olarak tanımlamıştır. [3] Fakat onun bu üslubu, zaman içinde felsefesinin algılanışını etkileyen kasıtlı çarpıtmaları ve yanlış anlaşılmaları doğurmuştur. Yaşadığı çağda kimsenin kendisini anlamasını beklemediğini, onu duyacak kulakların olmadığını söyleyen Nietzsche, bunun sebebi olarak da yaşadığı çağa ait olmamasını gösterir. [4] Kendisini henüz zamanı gelmemiş filozof olarak tanımlayan Nietzsche, felsefeye bakış açısını şu cümlelerle dile getirir: “Yazılarımın havasını soluyabilen, bunun bir yüksek yer havası, sert bir hava olduğunu bilir. Felsefe, bugüne dek anladığım yaşadığım gibisi, yüksek dağda, buz içinde gönüllü yaşamaktır.” [5]
Kitapta Zerdüşt isimli karekterin gözlemleri ve bu gözlemler üzerine ürettiği düşünceler yer alır. Karakterin ismi, İranlı bir peygamber olan, Zerdüşt Peygamber’in ismiyle aynıdır.Bu durum zaman zaman “Böyle buyurdu Zerdüşt” ün bir kutsal kitap olarak algılanmasına neden olmuştur. Nietzsche bu yanlış anlaşılmayı öngörmüş ve: “Zerdüşt adı ne anlama geliyor, sormadılar bana, sormalıydılar: Çünkü o İranlının tarihteki, korkunç benzersizliğini yapan şey, benimkinin tam tersidir.” [6] “Burada konuşan ne bir peygamberdir ne de din kurucusu denen o güç istemi ve hastalık kırmasıdır. Bağnazın biri değil burada konuşan, vaaz verilmiyor, inanç istenmiyor burada.” [1] cümleleriyle bu çarpıtmaların da önüne geçmiştir.
Kitap “Üstinsan” ve “Bengi dönüş” kavramları üzerine kuruludur. [7] [8]
Zerdüşt herhangi bir topluma ya da herhangi bir çoğula hitap etmekten ziyade, tekil olarak sadece insanı ele alır.Bu yönüyle bir psikologdur. [9] Ona göre kişinin en büyük düşmanı, yine kendisidir. [10] İnsana hedef olarak “Üstinsan” ı gösterir. [11]-Bu kavram üstün ırk ya da her hangi bir çoğulu anlatan bir kavram değildir!-
İnsanı, hayvan ile Üstinsan arasında gerili bir ip[12] olarak tanımlayan Zerdüşt, kişinin sürekli olarak “Üstinsan” a doğru kendisini aşması gerektiğini söyler.[13] Fakat kişinin kendisini aşması için, ilk önce insanın aşılması gereken bir şey olduğunu kabul etmesi gerekir. Başka bir deyişle yükselmek için, önce alçakta olduğunu kabul etmesi gerekir. Bu nedenle ‘insan’ kavramını alçaltarak, sadece ‘Üstinsan’a giden bir köprü’ olduğunu savunur. [12]Üstinsan’ın var olma sebebi ise; insanın kendisini aşmasının, farkına varmasının gereğidir.
Yeni değerlerin üretilmesi için, var olan eski değerlerin hiçe sayılması gerektiğini savunur. .[14] Ona göre “iyinin ve kötünün yaratıcısı olmak isteyen, ilk önce bir yok edici olmalıdır ve değerleri paramparça etmelidir. ” .[14] Yaratılan yeni değerler ise tekrar tekrar kendini aşmak zorundadır.[13] Hiçbir değere bağlı kalınmadan “Üstinsan” a doğru sürekli yol alınmalıdır. Bu anlamda, “kişinin kendisi olmasının koşulu, kim olduğunu hiç mi hiç bilmemesidir. ” [15] Genel olarak kitapta, “eski levhaları yıkmak” olarak tanımadığı bu yıkıcı görüş hakimdir. Yeni değerleri üretmeyi ise kişinin kendisine bırakmıştır. İdeallere, inançlara, törelere… Var olan tüm toplumsal değerlere bağlı kalanlara aşağılarcasına hitab eden Zerdüşt, kendi istemini kendi belirleyen ve her türden boyun eğmeyi reddeden herkesi dengi olarak kabul eder.[16]
Her ne kadar bir yol gösterici, öğretici olarak algılansa da, kişilerin kendi düşüncelerini üretmesi gerekliliğini savunur. Ne bir takipçisi, ne de bir öğrencisi olsun ister. Bunu şu şekilde dile getirir : “Yalnız gidiyorum şimdi kardeşlerim! Siz de yalnız uzaklaşın buradan. Böyle istiyorum ben! Uzaklaşın benden ve koruyun kendinizi Zerdüşt’e karşı. Her zaman öğrenci olarak kalırsa insan, öğretmenine borcunu ödememiş olur.” [17]
Ona göre kişi, “Üstinsan” ı kendisi var etmeli ve bunun için ne Zerdüşt’e ne de bir başkasına – tanrı dahil – ihtiyaç duymamalıdır.[18] Kendisinin efendisi olmalı, kendi yasalarını kendisi koymalıdır. Kendi yasasının yargıcı, celladı ve kurbanı olmak zorundadır. Kişinin kendi yasasının yargıcı ve celladıyla başbaşa kalmasını korkunç bir şey olarak tanımlayan[19] Nietzsche, bunun koşulu olarak kişinin kendisine karşı sert ve katılık kertesinde dürüst olması gerektiğini söyler. [20]
Nietzsche’nin kendine özgü anlatım tarzıyla, birçok farklı anlam çıkarılabilecek özdeyişlerle, sert bir üslup kullanarak kaleme aldığı bu eseri, diğer eserleri gibi yaşadığı dönemde çok yadırganmış, birçok olumsuz eleştiriye mağruz kalmıştır. Nietzsche ise bu durumu normal karşılamış, aksi olsaydı kendisiyle çelişeceğini dile getirmiş[4] ve “Böyle Buyurdu Zerdüşt” ü okuyacaklara şöyle seslenmiştir: “Bir iç durumu gerçekten bildiren, yapmacık tavırlar takınmayan her deyiş iyidir. Bu konuda şaşmaz benim içgüdüm. Şüphesiz bu iş için dinleyen kulaklar, aynı tutkuyu duyabilecek güçte kimseler bulunduğunu varsayıyorum. Zerdüşt’üm bekliyor böyle dinleyicileri, daha uzun süre de bekleyecek! Onu inceleyecek değerde olmalı insan.” “Bu gibi şeyler ancak en seçkinlerin kulağına ulaşır, burada dinleyici olabilmek eşsiz bir ayrıcalıktır, her babayiğidin harcı değildir Zerdüşt’ü duyabilmek.” [21]
Zerdüşt’te Nietzscheci kavramlar
Üst-insan, Tanrı öldü, Bengi dönüş , Amor fati!
1 Friedrich Wilhelm Nietzsche, “Ecce Homo”, Önsöz 4. Bölüm, Sf:9
2 Friedrich Wilhelm Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt”, “Okumak ve Yazmak Üzerine”, Sf:46
3 Friedrich Wilhelm Nietzsche, “Ecce Homo”, “Neden Böyle İyi Kitaplar Yazıyorum” 3. Bölüm, Sf:52
4 a b Friedrich Wilhelm Nietzsche, “Ecce Homo”, “Neden Böyle İyi Kitaplar Yazıyorum” 1. Bölüm, Sf:47
5 Friedrich Nietzsche, “Ecce Homo” /Önsöz 3. Bölüm Sf:8
6 Friedrich Wilhelm Nietzsche, “Ecce Homo”, “Neden Bir Yazgıyım Ben” 3. Bölüm, Sf:115
7 Friedrich Nietzsche, “Ecce Homo” , Böyle Buyurdu Zerdüşt 6. Bölüm Sf:92
8 Friedrich Nietzsche, “Ecce Homo” , Böyle Buyurdu Zerdüşt 1. Bölüm Sf:83
9 Friedrich Wilhelm Nietzsche, “Ecce Homo”, “Neden Böyle İyi Kitaplar Yazıyorum” 5. Bölüm, Sf:54
10 Friedrich Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” / “Yaratanın Yolları Üzerine”, Sf:73
11 Friedrich Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” / Ön söz 4. Bölüm, Sf:19
12 a b Friedrich Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” Önsöz, 4. Bölüm, Sf:17
13 a b Friedrich Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” / Kendini Aşmak Üzerine, Sf: 131
14 a b Friedrich Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” / Kendini Aşmak Üzerine, Sf: 132
15 Friedrich Nietzsche, “Ecce Homo” / “Nenden Böyle Akıllıyım” 9. bölüm
16 Friedrich Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” / Küçülten Erdem Üzerine, Sf: 195
17 Friedrich Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” / “Armağan Eden Erdem Üzerine-3. Bölüm”, Sf:88
18 Friedrich Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” / “Armağan Eden Erdem Üzerine-3. Bölüm”, Sf:89
19 Friedrich Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” / “Yaratanın Yolları Üzerine”, Sf:72
20 Friedrich Nietzsche, Deccal
21 Friedrich Wilhelm Nietzsche, “Ecce Homo”, Önsöz 4. Bölüm Sf:9