August Sander, Takım Elbise ve Fotoğraf
August Sander fotoğraflarını çekmeden önce modellerine ne söylerdi? Ve söylediklerini nasıl söylerdi ki hepsi de ona aynı şekilde inanırlardı? Sander’in modellerinin hepsi objektife gözlerinde aynı ifadeyle bakarlar. Farklılık varsa eğer bu, modelin kendi deneyimlerinin ve kişiliğinin sonucudur – papaz, duvar kağıtçısından farklı bir yaşam sürmüştür; ancak Sander’in fotoğraf makinesi hepsi için aynı şeyi temsil eder.
Acaba Sander onlara fotoğraflarının, kayıtlara geçen bir tarih parçası olacağını mı söylemişti yalnızca? Ve tarihe, modellerinin kendini beğenmişlik ve utangaçlıklarını tümüyle silecek biçimde başvurarak, objektife bakarken kendilerini ele vermelerini, şu garip tarihsel kipi kullanmalarını mı sağlamıştı: Ben bôyle gôrünüyordum. Bilemeyiz.
Ancak “20. Yüzyıl İnsanı” toplu başlığı altında tasarladığı yapıtının eşsizliğini teslim etmek zorundayız. Sander’in bütün amacı 1876’da doğduğu Köln civarında bulunabilecek her türlü tip, toplumsal sınıf, alt sınıf, meslek, iş ve imtiyazı temsil edecek arketipler bulmaktı.
Toplam olarak 600 portre çekmeyi umuyordu. Hitler’in Üçüncü Reich’ının gelişiyle projesi yarıda kaldı. Bir sosyalist ve Nazi aleyhtarı olan oğlu Erich, gönderildiği toplama kampında öldü. Baba Sander, arşivini şehir dışında saklamıştı. Arşivden bugüne kalanlar olağanüstü bir toplumsal ve insani belge oluşturur. Kendi ülkesinin insanlarının portrelerini çeken başka hiçbir fotoğrafçıda böyle şeffaf bir belgesellik yoktur. Walter Benjamin 1931 ‘de Sander’in çalışması hakkında şunları yazıyordu: Yazar [Sanderl o muhteşem görevini, ırk kuramcıları ya da toplumsal araştırmacılar tarafından yönlendirilen bir bilim insanı olarak değil, yayıncı ağzıyla söylersek, “yakın gözlem sonucu”nda üstlenmişti. Gerçekten önyargısız bir gözlemdir bu, cesur ve aynı zamanda incelikli; Goethe ‘nin şu sözlerindeki espriye çok yakın: “Öyle incel ikli bir deneysellik biçimi vardır ki, kendini nesnesiyle son derece içten bir biçimde özdeşleştirerek kuram haline gelir.”
“Onların kaçınılmaz gerçekçiliği ve karakter ve yaşam tarzının ustaca analizi ile dikkat çeken Sander’ın bireysel görüntüleri, yüksek fotoğrafik portre noktaları olarak öne çıkıyor ve toplu olarak arşiv fikrini sanat olarak öneriyor.”
The Metropolitan Museum of Art
Nitekim Sander’in yapıtı Döblin gibi bir gözlemcinin bilimsel yönden titizlikle incelemesini ve şunları söylemesini hak edecek önemdedir: “Nasıl organ doğasını ve tarihini anlamamızı sağlayan bir karşılaştırmalı anatomi varsa, fotoğrafçı da burada, karşılaştırmalı bir fotoğrafçılık yaratarak, kendisini ayrıntı fotoğrafçısı olmanın ötesine geçiren bilimsel bir dayanak noktası kazanmıştır.”
Ekonomik koşulların bu olağanüstü külliyatın sonraki basımlarını engellemesi çok üzüntü verici olurdu…
Sander’in yapıtı bir fotoğraf kitabı olmanın çok ötesindedir, bir eğitim atlasıdır. Benjamin’in sözlerindeki sorgulayıcı ruhla, Sander’in üç genç köylüyü akşamüstü dansa giderken gösteren meşhur fotoğrafını incelemek istiyorum. Bu imgede, Zola gibi bir betimleme ustasının sayfalarında bulunabilecek ölçüde betimleyici bilgi bulunmaktadır. Ancak ben fotoğraftaki bir tek şeyle ilgilenmek istiyorum: takım elbiselerle. Tarih Üç genç adam, Avrupa’nın kırsal kesiminde bu tür elbiseleri giyen olsa olsa ikinci kuşaktan geliyorlar. O tarihten 20 ya da 30 yıl öncesinde bu tür elbiseler köylülerin alabilecekleri fiyata bulunamazdı. Günümüzdeki köylerde, en azından Batı Avrupa köylerinde, gençler arasında resmi koyu renk giysiler ender görülür oldu.
Ancak 20. yüzyılın büyük bir kısmında çoğu köylü -ve çoğu işçi- kutlamalarda, pazar günlerinde ve ziyafetlerde üç parçalı koyu renk takım elbise giyerdi.Benim oturduğum köyde, yaşıtlarım ve benden yaşlı olanlar cenazelerde hala bu elbiseleri giyiyorlar.
Kuşkusuz modaya göre bazı değişiklikler oldu. Paçaların ve klapaların genişliği, ceketlerin boyu daima değişir. Yine de takım elbisenin fiziksel niteliği ve verdiği mesaj değişmez.
John Berger
O Ana Adanmış
Seçilmiş Yazılar