McCullin’in* en tipik fotoğrafları ani ıstırap anlarını -bir dehşeti, yaralanmayı, ölümü ya da acıyla haykırışı- kaydeder. Aslında bu anlar normal zamanla tam bir süreksizlik içindedirler. Cephede geçen “zaman”ı diğer bütün zaman deneyimlerinden farklı kılan, bu tür anların muhtemel olduğunun bilinmesi ve bunların beklenmesidir. Fotoğraf makinesinin bir ıstırap anını yalıt ışı, bu anın deneyiminin kendi kendisini yalıtışından daha şiddetli değildir. Hem silah hem fotoğraf makinesi için kullanılan tetik sözcüğü, salt mekanik olanla sınırlı kalmayan bir ilişkiyi yansıtır.
Fotoğraf makinesi tarafından yakalanan imge çifte şiddet taşır ve her iki şiddet de aynı kontrastı güçlendirir: fotoğrafı çekilen an ile bütün diğer anlar arasındaki kontrast. Fotoğraflanan andan çıkıp tekrar kendi hayatlarımıza döndüğümüzde kontrastın farkına varmayız; süreksizliğin kendi sorumluluğumuz olduğunu varsa yarız. Gerçek şudur ki fotoğraflanan ana gösterilecek herhangi bir tepki ister istemez yetersizlik duygusu içerecektir. Orada, fotoğraflanan durumun içinde bulunanlar, ölenin elini tutanlar ya da bir yaralıya yardım edenler, söz konusu anı bizim gördüğümüz gibi görmezler ve tepkileri de her şeyiyle farklı bir türdedir. Böyle bir anı düşüncelere dalarak seyreden kimsenin, bundan güçlenerek çıkması mümkün değildir. “Tefekkürü” hem tehlikeli hem etkin olan McCullin bir fotoğrafın altına şu buruk cümleyi yazıyor: “Makineyi yalnızca diş fırçası kullanır gibi kullanıyorum. O, işini yapıyor.” Savaş fotoğraflarının içerdiği muhtemel çelişkiler şimdi açık bir hale geliyor.
Genellikle savaş fotoğraflarının amacının kaygı uyandırmak olduğu varsayılmıştır. En uç örnekler -McCullin’in çoğu çalışmasında olduğu gibi- maksimum kaygıyı koparmak için, ıstırap anlarını sergilerler. Bu tür anlar, fotoğraflansın ya da fotoğraflanmasın, diğer bütün anlarla süreksizlik içindedirler. Kendi başlarına var olurlar. Ancak fotoğraf tarafından tutuklanan okur, bu süreksizliği kendi kişisel ahlaki yetersizliği olarak duyma eğilimi taşıyabilir. Ve hu oldu, u andadaokurım sarsılma duygusu hile da, ılır: Artık kendi ahlaki yetersizliği savaşta işlenen cinayetler kadar sarsıcı gelebilir okura. Ya bu yetersizlik duygusunu çok bildik bir duygu olduğu için omuz silkerek uzaklaştırır ya da bir tür kefaret ödemeye girişir – bunun en açık örneği OXFAM ya da UNICEF’e yapılan bağışlardır. Her iki durumda da fotoğrafın gösterdiği ana neden olan savaş meselesi politik niteliğini iyice kaybetmiş olacaktır. Fotoğraf genel insanlık durumunun belgesi haline gelir.
Hiç kimseyi suçlamaz, ama herkesi suçlar. Fotoğraflanmış bir ıstırap anıyla yüzleşme, çok daha yaygın ve acil bir yüzleşmeyi maskeleyebilir. Bize gösterilen bu savaşlar, genellikle doğrudan ya da dolaylı bir biçimde, “bizim” adımıza yürütülmektedir. Bize gösterilen şey, dehşete düşürür bizi. Bundan sonraki adım, politik özgürlükten yoksun oluşumuzla yüzleşmek olmalıdır. Var oldukları şekliyle politik sistemler içinde, bizim adımıza yürütülen savaşlara fiilen müdahale etmemizi mümkün kılacak hiçbir yasal olanağa sahip değiliz. Bunun farkında olmak ve buna göre davranmak, fotoğrafın gösterdiğine tepki vermenin tek etkin yoludur. Ne var ki fotoğraflanan anın çifte şiddeti, gerçekte bu farkındalığın aleyhine işler. Fütursuzca yayımlana bilmeleri bundandır.
John Berger
O Ana Adanmış
Seçilmiş Yazılar
* Sir Donald McCullin CBE, özellikle savaş fotoğrafçılığı ve kentsel çekişme görüntüleri ile tanınan bir İngiliz foto muhabiridir. 1959’da başlayan kariyeri, toplumun alt tarafını inceleme konusunda uzmanlaşmıştır ve fotoğraflarında işsizleri, ezilmişleri ve yoksulları tasvir etmiştir.
JOHN BERGER: FOTOĞRAF RESİM VE HEYKELDEN DAHA UZUN ÖMÜRLÜ OLACAĞA BENZİYOR